22. Hukuk Dairesi 2015/29626 E. , 2018/11967 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/05/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin davalıya ait işyerinde 02/01/1996-03/01/2005 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını, işverence iş sözleşmesinin haklı bir neden olmadan feshedildiğini, fesihte asgari ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatının ödendiğini, bakiye alacaklarının ise ödenmediğini ve alınan teminat senedinin iade edilmediğini ileri sürerek, fark kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline ve teminat senedinin iadesine, olmadığı takdirde ise senedin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının dört aralıklı dönem halinde çalıştığını, bazen gerekçe gösterip emekli olacağını ileri sürerek, bazen de bir sebep göstermeden işten ayrıldığını, dava konusu alacak taleplerinin haksız olduğunu ve zamanaşımına uğradığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davacının davalıya ait işyerinde, 02/01/1996-31/08/1998 tarihleri arasında ve 01/02/1999-03/01/2005 tarihleri arasında olmak üzere iki aralıklı dönem halinde çalıştığı kabul edilmiştir.
Davacının birinci çalışma döneminin 02/01/1996-31/08/1998 tarihleri arasında geçtiği ve emeklilik nedeniyle sona erdiği sabittir. Ancak, ikinci çalışma döneminin ne zaman başladığı hususu netleşmemiştir. Davacı asil, duruşmada alınan beyanında, iki çalışma dönemi arasında üç ya da beş gün boşluk olduğunu ifade etmiş; davacı tanığı Rafet Altınel ise bir hafta on gün kadar ara olduğunu söylemiştir. Davalı tanığı ise, davacının emeklilik sebebiyle işten ayrıldıktan beş ya da altı ay sonra tekrar çalışmaya başladığını ifade etmiştir.
Dosya kapsamına göre, ikinci çalışma döneminin hangi tarihte başladığı noktasında, davacının uluslararası tır şoförü olarak çalıştığı da dikkate alındığında, yurda giriş ve çıkış kayıtlarından yararlanılması gerekecektir. Davacının tartışma konusu dönemde, yurda giriş ve çıkışlarının olduğu görülmektedir. Bu halde, söz konusu giriş ve çıkışların hangi araç ile yapıldığı, ilgili Gümrük Müdürlüğünden sorulmalı, davacının yurda giriş ve çıkışlarda kullandığı aracın davalı şirket ile ilgisinin olup olmadığı araştırılmalı ve neticeye göre yapılacak değerlendirme ile bir sonuca gidilmelidir.
3-1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Ancak, tasfiye edilen dönem için yapılan ödemelerin yasal hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte, zamanaşımı def’inden etkilenmemesi halinde ilgili döneme ilişkin fark alacak, ait olduğu dönem ücretine göre belirlenmelidir.
Aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi halinde, önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
Somut olayda, mahkemece, davacının 02/01/1996-31/08/1998 tarihleri arasındaki emeklilik ile sona eren çalışma döneminin, asgari ücret üzerinden kıdem tazminatı ödenerek tasfiye edildiği ve on yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğu gerekçesiyle, bu dönem için davacının talebinin haksız olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, dava dilekçesinde, davacının 03/01/2005 tarihli fesih sonrasında asgari ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatının ödendiği şeklinde açıklama vardır. Davacı asil ise duruşmada alınan beyanında, kendisine kıdem tazminatı ödenmediğini, kıdem tazminatının mazot faturasına sayıldığını beyan etmiştir. Davalı işverence, 31/08/1998 tarihinde bir ödeme yapıldığına ilişkin dosyaya belge sunulmamış, aksine davacının kıdem tazminatı ile işverene olan borcunun mahsuplaşılmasına ilişkin 03/01/2005 tarihli belgeyi ibraz edilmiştir. Dolayısıyla, 31/08/1998 tarihi itibariyle gerçekleşen bir tasfiyeden bahsedilmesi mümkün değildir. İki çalışma dönemi arasında on yıldan az bir sürenin bulunduğu, son çalışma döneminin ise 03/01/2005 tarihinde sona erdiği ve taraflarca mahsuplaşmanın 03/01/2005 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında, dava ve ıslah tarihlerine göre zamanaşımı süresi dolmamıştır. Mahkemenin bu yönlere aykırı kabulleri yerinde değildir.
İkinci çalışma dönemi bakımından ise; mahkemece, iş sözleşmesinin davacının sunduğu istifa dilekçesiyle sona erdiği, buna rağmen işveren tarafından kıdem tazminatı hesabının yapıldığı ve işçinin borçlarının kıdem tazminatından düşüldüğü gerekçesiyle bu dönem için de davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Davalı işverence dosyaya sunulan 03/01/2005 tarihli belge içeriğinde, davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığına ilişkin beyanı bulunmakta olup; belgenin alt kısmında ise, davacının davalı işverene olan borcunun 4.900,00 TL belirlendiği, asgari ücret üzerinden hesaplanan 3.997,35 TL kıdem tazminatının mahsup edildiği, işçinin bakiye borcunun ise 902,65 TL tespit edildiği, kalan borcun davacı tarafça imza altına alınması suretiyle kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davalı işverenin bir taraftan istifa savunmasında bulunması, diğer taraftan ise bahsi geçen mahsuplaşmaya ilişkin 03/01/2005 tarihli belgeyi sunması çelişkili bir durumdur. Bu halde, ikinci çalışma dönemi bakımından iş sözleşmesinin davalı işverence feshedildiği esas alınmalıdır. Ancak, davacının imzasıyla kabul ettiği 4.900,00 TL borca ilişkin mahsup ve takasın ise geçerli olduğu kabul edilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı gerekçeyle karar verilmesi hatalıdır. Anılan sebeple, ilk çalışma döneminin kıdem tazminatına; ikinci çalışma döneminin ise kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacak şekilde sona erdiği kabul edilmeli, giydirilmiş ücret miktarı belirlenerek ( kıdem tazminatı açısından tavan tutar saklı kalmak üzere) hesaplama yapılmalı; dava dilekçesinde yer alan ödemeye ilişkin beyan ile yukarıda bahsi geçen mahsuplaşma belgesi dikkate alınarak bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.