
Esas No: 2018/4701
Karar No: 2019/6212
Karar Tarihi: 18.09.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/4701 Esas 2019/6212 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet ve sigorta primine esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde bozma üzerine davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Yasa"nın 79/10. (benzer 5510 sayılı Kanun m. 86/8.) maddesine göre Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Kanunda yer alan 5 yıllık süre, hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerekir. Yönetmelikle tespit edilen belgelerin bu meyanda işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda hak düşürücü sürenin işlememesi, ancak iş bu belgelerin içerdiği işe başlama tarihinden sonraki dönem için söz konusudur.Yönetmelikte sayılan belgelerden birisinin verilmiş olması halinde artık hak düşürücü süreden söz edilemez.
Anılan maddenin yorumunda Yargıtay uygulamasına göre, sigortalının çalıştığı işyerinden askerlik nedeniyle ayrılıp terhisini müteakip aynı işyerinde çalışmaya devam etmesi durumunda, davacıya ödenen ücretten sigorta priminin kesildiği hallerde, Kurumun denetim elemanlarınca davacının çalışmasınıntespit edildiği durumlarda hak düşürücü süreden bahsedilemez. Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 05.02.2003 gün ve 2003/10-7 E., 2//353 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/10-52 E.-2011/221 K. sayılı ilamlarında da, benimsenmiştir.
Dava ve inceleme konusu somut olayda; davalı işverene ait işyerinde 01.10.2002 – 10.12.2012 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitinin talep edildiği, hizmet döküm cetveline göre 22.04.2005- 31.03.2007 ve 11.09.2007-10.12.2012 dönemlerinde davalı işyerinden bildirim yapıldığı, 31.03.2007-11.09.2007 arası dönemde bildirim yapılmadığı, buna ilişkin olarak davalı tarafça davacının bu dönemde çalışmaya ara verdiğinin öne sürüldüğü, dava konusu dönem bordrolarında ismi olan tanıkların beyanları ile ara verme olgusunun doğrulandığı, davacı tarafından 31.03.2007-11.09.2007 arası tarihlerde de davalı şirket adına yapıldığı öne sürülen sözleşmele örneklerinin dosyaya sunulduğu, ancak dosyaya ibraz edilen fotokopi şeklindeki sözleşmele örneklerinde satış temsilcisi bölümünde davacının soy isminin ve imzasının bulunmadığı, bu nedenle sözleşmele örneklerinin hukuki bir değerinin söz konusu olamayacağı, dolayısıyla davacınının 31.03.2007-11.09.2007 tarihleri arasında çalışmaya ara verdiğinin sabit olduğunun anlaşılması karşısında, davanın hak düşürücü süreye uğradığından reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 18.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.