Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini ileri sürerek tebliğ tarihinin 03/12/2011 olarak düzeltilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, tebligatın Tebligat Kanununun 21.maddesine göre yapıldığı, ancak, Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin uygulanmadığı gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanununun 17. maddesine göre, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde, tebliğ, aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bu maddede belirtilen şahıslara, muhatap adına tebligatın yapılabilmesi için, tebligatın yapılacağı sırada muhatabın orada bulunmaması gerekir. Muhatap, o adreste olmakla beraber sadece tebliğin yapılacağı anda orada bulunmuyor ise, tebligat, 17.madde hükmü uyarınca yapılır. Ancak, 7201 Sayılı kanunun 17.maddesinde ve Tüzükte yazılı olduğu üzere muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığı saptanmadan anılan maddeye göre tebligat yapılamaz.
Somut olayda, ödeme emrinin borçluya, Tebligat Kanunu"nun 17.maddesine aykırı olarak, muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığına dair bir meşruhat yazılmaksızın, “adreste birlikte daimi çalışan işçisi M.A. imzasına” şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.
Tebligatın usulüne uygun yapılmadığı durumlarda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin belirlenmesi zorunludur. Anılan maddede; "Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliği tarihi addolunur" hükmüne yer verilmiştir. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, kanşı tarafça bu tarihin aksi ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12/02/1969 tarih ve 1969/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
O halde, mahkemece, ödeme emri tebligatının Tebligat Kanununun 17.maddesine aykırı olması nedeniyle şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçe ile istemin kabulü isabetsiz ise de, sonuçta şikayetin kabulüne karar verildiğinden sonucu doğru olan kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru olan mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA),21.15 TL onama harcı alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.