Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, protesto çekilmediğinden alacaklının müracaat hakkını kaybettiğini ve en son işlem tarihine göre de ciranta olan borçluya karşı bir yıllık zamanaşımının dolduğunu ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 154. (818 Sayılı Borçlar Kanununun 133)maddesine nazaran daha özel nitelikte bulunan ve 6102 Sayılı TTK.nun 778/1-h. (6762 Sayılı TTK.nun690.)maddesi gereğince bono hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 750. (eski 662.)maddesinde zamanaşımını kesen sebepler “dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Yine 6102 Sayılı TTK.nun 778/1-h. (6762 Sayılı TTK.nun690.)maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 751/2.(eski 663/2.) maddesi gereğince, zamanaşımı kesilince son işlem tarihinden itibaren, müddeti aynı olan yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar. Ayrıca, alacaklı tarafından yapılan takibin devamını sağlayıcı nitelikte her takip işlemi ile de zamanaşımı kesilir ve yeni bir süre işlemeye başlar.
İ.İ.K.’nun 71.maddesine göre süresiz olarak ileri sürülebilecek olan zamanaşımı şikayeti, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi hali içindir.
Somut olayda, alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takipte ödeme emrinin borçluya 13/11/2002 tarihinde tebliğ edildiği, ancak, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayeti ile icra mahkemesine yaptığı başvuru sonucunda Konya İcra Mahkemesinin 02/12/2002 tarih ve 2002/3011 E.-3562 K.sayılı kararı ile tebliğ tarihinin 29/11/2002 olarak düzeltildiği, borçlu şirketin Konya 1.İcra Mahkemesinin 2003/1361 E.sayılı dosyası ile borca itiraz ettiği (senedin sahte olduğuna ve faize yönelik itiraz), anılan mahkemece, 29/04/2010 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın daha sonra 17/05/2010 tarihinde “icra dosyasına yatacak paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine” şeklinde değiştirildiği görülmektedir. Söz konusu durma
kararından önce alacaklı en son 17/03/2010 tarihinde zamanaşımını kesecek nitelikte işlem yapmıştır. Konya 1.İcra Mahkemesinin 29/04/2010 tarih ve 2003/1361 E.sayılı takibin durdurulmasına ilişkin kararı, zamanaşımını kesen bir sebep olmayıp, sadece tedbir kararı süresince zamanaşımının işlemesini engeller niteliktedir. Diğer bir anlatımla, tedbir devam ettiği sürece zamanaşımı durur. Hal böyle olunca, takibin durdurulması kararının, “icra dosyasına yatacak paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine”şeklinde değiştirildiği 17/05/2010 tarihinden itibaren zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder. Tedbir kararından önce yapılan en son işlem tarihi olan 17/03/2010 tarihinden, takibin durdurulmasına karar verildiği 29/04/2010 tarihine kadar geçen süre zamanaşımı hesabında dikkate alınır. Takip dayanağı bonoda lehtar ciranta konumundaki muteriz borçlu yönünden, 6102 Sayılı TTK.nun 778/1-h. (6762 sayılı TTK.nun690.)maddesi göndermesi ile bono hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 749/2. (eski 661/2.)maddesi gereğince, 17/05/2010 tarihinden itibaren alacaklı bir yıllık zamanaşımı süresi içinde zamanaşımını kesecek nitelikte takip işlemi yapmadığından bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmıştır. Bu durumda itiraz eden borçlu şirket yönünden zamanaşımının gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
O halde, mahkemece, yapılan açıklamalar ışığında zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresi ile “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK."nun 366. ve HUMK."nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.