8. Hukuk Dairesi 2010/1536 E. , 2010/3525 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, Kınalıkoç Köyü Tüzel Kişiliği ve dahili davalı ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 05.10.2009 gün ve 79/144 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi DSİ Genel Müdürlüğü vekili ile Hazine temsilcisi taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, mevkii ve sınırları belirtilen taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuş, diğer davalı ... Temsilcisine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmesine rağmen yargılama oturumlarına katılmamış cevap da vermemiştir.
Davaya katılan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili, dava konusu taşınmazın taşlık ve kıraç niteliği ile tapulama harici bırakıldığını, imar ve ihya edilmediğini, ayrıca sözkonusu taşınmazın firari ve mütegayyip kişilerden kalan taşınmazlardan bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 29.06.2009 havale tarihli krokili raporda kırmızı renkle boyalı A, B ve C harfleri ile gösterilen arazi ile araziyi ikiye bölen ve henüz üzerinde kamulaştırma işlemi yapılmamış yoldan oluşan toplam 39.920,38 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi ve DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1971 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tesbit harici bırakılan taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen 3.10.2007 tarih 2006/98-2007/127 esas ve Karar sayılı ilk hükmün, eksik inceleme ve araştırma nedeni ile bozulmasına ilişkin bulunan ve yapılması gerekli hususların açıklandığı Dairenin 07.04.2008 gün 2008/1709-1942 Esas ve Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, tüm gerekleri yerine getirilmeden yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Davaya dahil edilen DSİ Genel Müdürlüğü vekili, dava konusu taşınmazın firari ve mütegayyip şahıslardan kaldığını ve zilyetlik yoluyla iktisabının mümkün bulunmadığını bildirmiş, mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Mahkemece kabulüne karar verilen taşınmazların arasından DSİ Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırma işlemi yapılmaksızın Ahlat Ovakışla Sulaması İnşaatının Y-1 kanalı geçtiği anlaşılmış, ne var ki yapıldığı tarih sorulup belirlenmemiştir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın sondaj ile motopompla sulandığını bildirmişler, ziraatçı uzman bilirkişi ise 5403 sayılı Kanun kapsamında kuru tarım arazisi olduğunu açıklamıştır. Kaldı ki taşınmazın ortasından DSİ tarafından yapılmış olan sulama kanalı geçmektedir. Bu bakımdan taşınmazın sulu ve kuru nitelikte olup olmadığı yönünden duraksama doğmuştur. Evvelce imar ihya edilerek tarım arazisi olarak 40 yıldan fazla süre ile davacının tasarrufunda bulunduğu yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından bildirilen, teknik bilirkişilerinin 29.6.2009 tarihli raporunda A, B ve C harfleriyle gösterilen yerlerin arasında kalan ve 935,94 m2 yüzölçüme sahip yolun DSİ tarafından açılan kanalın üzerinin çakıl ile kapatılması sonucu meydana geldiği ve halen kanal yolu niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kamu malı niteliğinde bulunan böyle bir yerin, özel mülkiyet şeklinde tapuya tescili mümkün bulunmamaktadır. Koşulları var ise, mülkiyetinin tespitine karar verilebilir.
O halde mahkemece, teknik bilirkişilerin düzenlediği kroki de eklenip DSİ’ye müzekkere yazılarak dava konusu yerdeki kanal çalışmalarının yapıldığı tarihin sorulması, 935,94 m2 yüzölçümlü taşınmazın mevcut hali ile kamu emlakına dönüştüğü göz önünde tutularak, kanalın yapıldığı tarihe kadar kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğunun belirlenmesi halinde tapuya kayıt ve tesciline değil, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tesbitine karar verilmesinin düşünülmesi gerekir. Bundan ayrı, taşınmazın çevresinde bulunan ve Hazine adına 4753 sayılı Kanuna göre belirtmesi yapılıp Hazine adına tescil edilen 163, 170, 171, 172, 174 sayılı taşınmazlara ilişkin belirtme tutanaklarındaki açıklamalardan kaçak ve yitik kişilerden kalan yerlerden oldukları açıklanmıştır. Bu bakımdan tescile konu taşınmaz bölümlerinin de kaçak ve yitik kişilerden kalan yerlerden olup olmadığının, dağıtıma tabi tutulup tutulmadığının araştırılarak belirlenmesi, dava konusu taşınmazların nitelik itibariyle kazanılmaya elverişli yerlerden bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, 5403 sayılı Kanunla Değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/2. fıkrası gereğince taşınmazın kuru ya da sulu nitelikteki yerlerden olup olmadığının belirlenmesi, taşınmazın ortasından geçen DSİ kanalından yararlanma olanağı bulunup bulunmadığının, yerel imkanlarla sulama imkanının da nazara alınarak bu konuda uzman bilirkişi ziraat mühendisinden gerekçeli rapor alınması, aynı şekilde durumun yeniden DSİ ilgili Bölge Müdürlüğü ile İl Özel Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalılar Hazine temsilcisi ile DSİ Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 28.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.