16. Hukuk Dairesi 2016/8433 E. , 2018/5292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVATÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat ... geldi. Aleyhine temyiz istenilen taraftan gelen olmadı. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda ... Köyü çalışma alanında bulunan 1465 parsel sayılı 1.847,24 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz paylı olarak davalı ... ve arkadaşları murisi ... ile dava dışı müşterekleri adına tespit ve tescil edilmiş, 02.03.2011 tarihinde ... payı mirasçılarına intikal etmiş, 03.03.2011 tarihinde ... mirasçıları kendilerine ait payları kayden davalı ... ..."e satmışlar, 09.05.2011 tarihinde maliklerin isteği ile taşınmaz ifraz edilmiş, paylı olarak davalı ... ... ve dava dışı müştereği adına kayıtlı olan davaya konu 2058 ve 2059 parseller oluşmuştur. Davacı ... satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli 2058 ve 2059 parsel sayılı taşınmazların davalı ...... adına kayıtlı paylarının iptali ile adına tapuya tescili, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 15.000 TL tazminatın kendisine verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu payın maliki ..."in 12.02.1986"da öldüğü, tapu kaydının 02.03.2011 tarihine kadar 25 yıl tedavül görmediği, 20 yıllık zilyetlik süresinin 13.02.2006 tarihinde dolmuş ise de davacı yanın taşınmazdaki zilyetliğinin asli olduğunu ve TMK 713/2. madde koşullarının oluştuğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmediği gibi yapılan inceleme ve araştırma da hüküm vermeye yeterli değildir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, Kanun"un açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanun"un açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK"nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. TMK"nın 713. maddesinin 1. fıkrasında; "tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" denilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir "amir hükmüne yer verilmiştir. TMK"nın 713/2. maddesinde yer alan üç halden biri olan "... ölmüş..." ibaresi, Anayasa Mahkemesi"nin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ise de; Anayasa Mahkemesi"nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir. Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; TMK"nın 713/1 ve 2. fıkralarına dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davalarında, koşullarına uygun olarak 20 yıllık zilyetlik süresinin tamamlandığı anda mülkiyetin kazanıldığının ve zilyet lehine kazanılmış (müktesep) hak doğduğunun kabulü gerekmektedir.Somut olaya bakıldığında; tarafların açıklamaları, dinlenen tanıkların beyanları, dosyaya getirtilen nüfus kaydı ve mahkemece yapılan diğer araştırmalara göre payı 1981"de tapuya tescil edilen bir kısım davalılar murisi ..."in 12.02.1986 tarihinde vefat ettiği, mirasçıların tapudaki intikali 02.03.2011 tarihinde malikin ölümünden 20 yıl geçtikten çok sonra yaptırdıkları, davalılar murisinin ölüm tarihi olan 12.02.1986 tarihi ile Anayasa Mahkemesi"nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihi arasında çekişmeli taşınmaza davacı ..."ın 20 yılı aşan süreyle malik sıfatıyla zilyet olduğu, her ne kadar davalıların iddiaları doğrultusunda mahkemece davacının zilyetliğinin asli değil feri olduğu kabul edildiyse de, davacının zilyetliğinin 30 yılı aşkın olduğu göz önüne alındığında davacı tarafça sürdürülen bu zilyetliğin asli olduğunun kabulünün gerekeceği, bu şekilde davacı yararına Medeni Kanun"un 713/2. maddesinde belirtilen iktisap şartlarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Ancak; TMK"nın 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur hükmü getirilmiştir. Bununla birlikte, 28.07.1941 tarih 4/21 sayılı YİBK ile Kanunun iyi niyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda iyi niyetin varlığının asıl olduğu, ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı kabul edilmiştir. Yine, 08.11.1991 tarih 4/3 sayılı YİBK ile, iyi ve kötü niyeti belirmiş olan bir kişinin kötü niyetli bulunduğunun ayrıca ispatlanmasının gerekmediği, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyi niyet iddiasında bulunmayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine sebep ve vecih kalmayacağından dava hakkının doğumunu sağlayan ve bertaraf eden iyi veya kötü niyetinin bu durumda mahkemece resen nazara alınacağını belirtmiştir. Çekişmeli taşınmazda davalı ..."e ait pay 02.03.2011 tarihinde mirasçılarına intikal ettikten sonra, 03.03.2011 tarihinde davalı ..."e satılmış olup, davacılar dava dilekçelerinde ve aşamalarda bu devrin iyiniyetli olmadığını iddia etmişlerdir.Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmazda davaya konu payı kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra kayden satın alan davalı ... lehine TMK"nın 1023. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, bu kapsamda çekişmeli taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak az yukarıda açıklandığı üzere 08.11.1991 gün ve 3/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen ilkeler gereği, mahalli bilirkişi ve tanıklardan, tapuda pay satın alan davalının dava konusu taşınmazın davacının zilyet ve tasarrufunda olup olmadığını bilip bilmediği, aynı köy ya da yerleşim alanında oturup oturmadığı, akraba olup olmadığı, bu kişinin dava konusu taşınmaza bitişik ya da yakınlarında taşınmazının bulunup bulunmadığı ayrıntılarıyla sorularak, satın alan davalının iyi niyetli olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.630,00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz olunandan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.