"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İvrindi Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2003 gün ve 2000/109-2003/62 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 08.06.2004 gün ve 2004/2915-3208 sayılı ilamı ile ;
(...Dava, muris Yahya A....."ın davalının baca temizliği işinde elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.
Davalı ile davacıların murisi arasında, baca temizliği konusunda sözleşmenin varlığı tartışmasızdır.
Bu sözleşme hukuki niteliği itibariyle BK.355. ve devamı maddelerinde yer alan eser sözleşmelerindendir. Muris yüklenici olup, işinin uzmanı olması gereken kişidir. Bundan dolayı ifa sırasındaki tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Oluşta davalı iş sahibinin hile ve ağır kusurundan sözedilemeyeceğine göre tazminatla sorumlu tutulamaz (BK.99 md.) ise de ceza mahkemesince, olayda 2/8 oranında kusurlu bulunarak mahkumiyet kararı verildiğinden, sübuta ilişkin ceza mahkemesinin bu kararı hukuk hakimini bağlar(BK.53.md.).
0 halde mahkemece yapılması gereken oluşa ve hakkaniyete uygun bir miktar tazminatın takdiriyle hüküm altına alınmasından ibarettir. Kazanın eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana geldiği gözden kaçırılarak düzenlenen bilirkişi raporuyla bağlı kalınması ve yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eser sözleşmesinin ifası sırasında yüklenicinin ölümünden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup; ölen/yüklenicinin eş ve çocukları tarafından iş sahibine karşı açılmıştır.
Davacıların murisi ile davalı arasında baca temizliği konusunda eser sözleşmesinin varlığında, davacıların murisinin 07.10.1999 tarihinde davalının baca temizliği işini görmekte iken elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdiğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacılar murislerinin ölümü ile ilgili olarak davalı hakkında açılan ceza dava dosyasını da diğer delilleri yanında delil olarak göstermiş; maddi ve manevi tazminat istemişlerdir.
Davalı hakkında İvrindi Asliye Ceza Mahkemesinin 1999/157 esas sayılı dosyasında görülüp bitirilen ceza davasında alınan haksız eylem ilkelerine dayalı 05.06.2000 tarihli hükme esas bilirkişi raporunda ölen 2/8, davalı ise 6/8 kusurlu bulunmuş; Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.07.2000 gün ve 2000/133 sayılı kararla da davalının bu kusur oranına göre cezalandırılmasına karar verilmiş; sonuçta cezası paraya çevrilerek ertelenmiştir. Sanık vekilinin temyizi üzerine de Yargıtay 2.Ceza Dairesinin 02.11.2001 gün ve 2001/22261-19579 sayılı ilamıyla "gerekçeli karar başlığına sanığa ait nüfus bilgilerinin mahallinde ilavesi mümkün görülmüş; oluşa, dosya içeriğine ve oluşa uygun düşen bilirkişi raporu ile mahkemenin kabul ve uygulaması yerinde görüldüğünden bozma düşüncesine iştirak edilmediği gerekçesiyle karar oybirliği ile onanmıştır.
Yerel Mahkemece ceza dosyası dosya içine getirilmiş; ayrıca keşif yapılarak davacı ve davalı tanıkları ve yerel bilirkişi dinlenmiş; kusur konusunda teknik bilirkişi tarafından düzenlenen hizmet akdi ilkelerine dayalı 29.11.2001 havale tarihli bilirkişi raporunda davalı Mehmet Y..... 6/8 , ölen Yahya A..... ise 2/8 kusurlu bulunmuştur.
Bu rapora davalı itiraz etmiş; mahkemece itiraz konusunda herhangi bir karar verilmeden destek hesabı yönünden dosya bilirkişiye gönderilerek rapor alınmış ve sonuçta davalının 6/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek davanın manevi tazminat talebi yönünden tümüyle kabulüne, maddi tazminat yönünden davacılar Fatma ve Salih için istekle bağlı kalınarak kabulüne, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, davacı Sadi yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar hükmü temyiz etmemiş; cevaplarında da onama istemişlerdir.
Davalının temyizi üzerine Özel Dairece; Eser sözleşmesinin varlığına işaretle murisin yüklenici ve işinin uzmanı olması gereken, ifa sırasında gereken tüm önlemleri almakla yükümlü kişi olduğu, iş sahibinin ağır kusuru ve hilesinden söz edilemeyeceğinden tazminatla sorumlu olamayacağı, ancak ceza mahkemesinde davalının olayda 2/8 kusurlu bulunarak mahkumiyet kararı verildiğinden sübuta ilişkin ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini bağlayacağı, mahkemece oluşa ve hakkaniyete uygun bir tazminat takdiri gerekirken kazanın eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana geldiği gözden kaçırılarak bilirkişi raporuyla bağlı kalınarak karar verilmesi bozma nedeni yapılmıştır.
Mahkemece hile olgusunun iddia ve ispat edilmediği, ceza dosyası içeriğine göre de davalının ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığı, Özel dairenin davalının ceza dosyasındaki kusur oranı konusunda hukuki hataya düşüldüğü gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Davalı vekili hükmü temyiz etmektedir.
Açıklanan durum karşısında, maddi vakıalar açısından, eş söyleyişle olayın oluş şekli ve sübut konusunda ceza mahkemesince verilen kararın bağlayıcılığı yönünden Özel Daire ve Mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık: Bozmaya dayanak alınan ceza mahkemesi kararında davalının kusur oranının ne olduğu, eser sözleşmesi temel alınarak usulünce yapılmış bir inceleme bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Özel Daire bozma ilamında ceza mahkemesinde davalının olayda 2/8 oranında kusurlu bulunduğuna ilişkin saptamanın maddi hataya dayalı olduğu, davalının ceza yargılaması sırasında 6/8 oranında kusurlu bulunduğu belirgindir.
Ne var ki, mahkemenin davanın yasal dayanağını teşkil eden kazanın eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana geldiği olgusundan uzaklaşarak yaptığı inceleme ve vardığı sonuç ta hükme yeterli bulunmamıştır.
Şöyle ki;
Davalı ile davacıların murisi arasında, baca temizliği konusunda sözleşmenin varlığı çekişmesiz olup; bu sözleşme hukuki niteliği itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 355. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan eser sözleşmesidir.
Bunun doğal sonucu olarak, eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelen ölüm nedeniyle ölenin yakınlarınca açılan tazminat istemli eldeki davada hizmet sözleşmesi değil eser sözleşmesinin hukuksal özelliklerinin gözetilmesi gerekmektedir. Zira, eser sözleşmesinde iş sahibi ve yüklenicinin yükümlülükleri ve eser sözleşmesinin yasal dayanağı ile ilkeleri, hizmet sözleşmesinden de haksız eyleme dayalı tazminat taleplerinde uygulanacak ilkelerden de farklılık göstermektedir.
Bu nedenle, iş sahibi/davalı yönünden ceza mahkemesinde tespit olunan maddi olgularla hukuk hakimi bağlı olmakla birlikte kusur oranına ilişkin saptamayla bağlı değildir.
Kusur oranının tespitinde ceza hukuku ilkeleri ile eser sözleşmesinin kendine özgü ilkelerinin her zaman birebir örtüşemeyeceği düşünüldüğünde kusur incelemesinin hukuk yargılamasında yeniden yapılması gereği ortaya çıkmaktadır. Kusur incelemesi yapılırken de konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bir kurul görevlendirilerek ölüm olayının eser sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelmesi, bu sözleşmeyle ilgili yasal düzenlemeler ve bu sözleşme kapsamında tarafların hak ve yükümlülükleri gözetilerek kusur oranının yeniden hukuka, usul ve yasaya uygun biçimde tespiti gerekmektedir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, muris yüklenici olup, işinin uzmanı olması gereken kişidir ve ifa sırasındaki tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Oluşta davalı iş sahibinin hilesi iddia ve ispat edilmemiş ise de ağır kusurunun bulunup bulunmadığı yukarıda açıklanan eser sözleşmesiyle ilgili yasal düzenlemeler ile bu sözleşme için geçerli kabul edilen ilkelere uygun biçimde araştırılmamış ve hükme varmaya yeterli biçimde ortaya konulmamıştır.
Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilmeden usulünce inceleme yapılıp, rapor alınmaksızın, salt ceza mahkemesi dosyasında alınan rapor ve saptanan kusur oranı ile yine hukuk yargılaması sırasında alınan ancak eser sözleşmesi ilkeleri nazara alınmadan kusur saptaması yapan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması ve yine bu raporlara dayanılarak önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine 31.01.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.