19. Hukuk Dairesi 2016/7823 E. , 2016/15006 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasında ilki 1995 yılında imzalanan ve 1995 yılından beri sürekli yenilenen Ana Dağıtım Sözleşmesi yapıldığını, müvekkili şirketin bu sözleşme ile kendisine satış hakları verilen ve kendisine faturalanan davalı ürünlerine alt bayilere fatura ile ulaştırmayı üstlendiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında imzalanan en son sözleşmenin 30.10.2007 tarihli olup, anılan sözleşmenin 8.1. maddesinde sözleşmenin 31.12.2010 tarihinde sona ereceğinin kararlaştırıldığını, davacının kendisine yüklenilen yükümlülükleri 16 yıldır en iyi şekilde yerine getirdiğini, davalı şirketin sektöründe lider bir firma haline gelmesinde çok önemli katkılarda bulunduğunu, müvekkili şirketin sahip olduğu iş ve bilgi birikimi ile oluşturulan alt bayilikler dolayısıyla davalı şirketin kısa bir süre içerisinde rakiplerini çok geride bırakarak ürünleri ile pazarda ciddi bir şekilde gelişme gösterdiğini, müvekkili şirketin sözleşmeye istinaden gerçekleştirdiği tanıtım, organizasyon gibi faaliyetleri sonucunda yapmış olduğu yatırım harcamalarını tam olarak karşılayamadan, bu sözleşme ile birlikte aldıkları ticari riskleri bertaraf etmeden davalı şirket tarafından keşide edilen ihtarname ile sözleşmenin yenilenemeyeceği hususunu ihtaren öğrendiğini, ihtarnamede sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle sona erdiğinin bildirildiğini, ancak hukuki düzenlemede belirli sürede sözleşmelerin üst üste yapılması durumunda artık bu sözleşmelerin belirsiz süreli sözleşme niteliğinde olacağının birçok kanun hükmünde kabul edilmiş olup, genel bir uygulama halini aldığını, bu genel kuraldan hareketle de taraflar arasındaki sözleşmenin de belirsiz süreli kabul edilmesi gerektiğini, diğer yandan 16 yıldır yapılan ticari yatırımlar dolayısıyla davalı şirketin ticari hayatın etik kuralları gereğince M.K. nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı uyarınca müvekkili şirketi zarara uğratmayacak bir biçimde belirli bir süre önceden müvekkili şirkete durumun bildirilmesi gerektiğini ancak bunun tam aksine sözleşmenin sona ereceği 31.12.2010 tarihine kadar davalı şirketin ana dağıtım sözleşmesinin yenileneceği yönünde davacı şirket sözlü bildirimlerde ve taahhütlerde bulunduğunu, davalının sözleşmeyi tek yanlı olarak feshetmesi nedeniyle müvekkilinin çevrede ticari itibarının sarsıldığını sözleşme ile elde etmesi gereken kârdan da mahrum bırakıldığını iddia ederek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000 TL maddi 25.000 TL manevi olmak üzere toplam 50.000 TL tazminatın sözleşmenin haksız olarak feshedildiği 14.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 17.11.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle 1.961.982,60 TL portföy tazminatı alacaklarının 14.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevabında, usül ve esas yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, davacının davalı şirketin ana dağıtım bayilerinden birisi olduğu, başkaca ana dağıtım bayilerinin varlığı karşısında davacının da tek satıcı olmadığının sabit olduğu, denkleştirme tazminatının bayilik sözleşmelerinde uygulanma imkanının olmadığı, bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı isteyemeyeceği, sözleşmenin yenilenmemesi sonucu davacının nasıl bir kişilik haklarının ihlal edilmiş olduğu hususunu iddia ve ispat edemediği, bu nedenle manevi tazminat isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 22/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.