"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "Şuyulandırma bedelinin artırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar Asliye 1. Hukuk Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 28.6.2005 gün ve 205-226 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi"nin 20.2.2006 gün ve 12613-1682 sayılı ilamıyla;
(...Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın artırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, tapuya tescil tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık genel zamanaşımı gerçekleştiğinden davalı idarenin süresinde yaptığı zamanaşımı itirazı da nazara alınarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 17/son maddesinde; "Bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır" hükmü yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi gereğince; hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için Noter marifetiyle yapılan tebligatla başlar. Olayımızda, bedele dönüştürme işlemi, davalı idarece davacıya tebliğ edilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle işin esasına girilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın artırılması istemine ilişkindir.
Davacı vekili 18.5.2004 tarihli dava dilekçesinde; 1119 ada 23 sayılı parselin ıslah imar planı uygulaması sonucu oluşan 2354 ada 2 parselde müvekkili 35/148 pay maliki iken, Üsküdar Belediyesince davacı payının bedele dönüştürülerek davalı adına tapuya tescil edildiğini; imar uygulaması işlemi müvekkiline tebliğ edilmediği gibi, her hangi bir ödeme de yapılmadığını ve davacı payına çok düşük bedel takdir edildiğini öğrenmelerini müteakiben dava açtıklarını ileri sürerek, davalı lehine tapuya tescil edilen dava konusu pay karşılığının çevre rayiçlere göre arttırılarak 7.000.000.000 TL"ye yükseltilmesine ve işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 2981/3290 sayılı İmar Affı Yasasına dayanılarak Üsküdar Belediye Encümeni"nce alınan karar gereği, dava konusu 35 m2 hissenin 5.1.1994 tarihinde müvekkili adına tapuya tescil ve takdir edilen bedelin 23.12.1993 tarihinde müvekkili tarafından bankaya bloke edildiğini; bu itibarla 5.1.1994 tescil tarihi ile, 18.5.2004 dava tarihi arasında on yıldan fazla bir zaman geçmiş olması nedeniyle alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, bunun kabul görmemesi halinde esastan reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin; "imar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen davacı payının davalı adına tapuya tescil tarihi ile dava tarihi arasında on yıllık genel zamanaşımı süresinin geçtiği ve davalı vekilinin süresinde zamanaşımı def"inde bulunduğunun anlaşıldığı" gerekçesiyle "davanın zamanaşımı nedeniyle reddine" dair verdiği karar, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece "3194 sayılı İmar Kanununun 17., 18. ve 19. maddeleri uyarınca Belediyelerce yapılan işlemin, bir kamulaştırma işlemi olmayıp imar düzenlemesi neticesi parselasyon planlarının hazırlanması niteliğinde bulunduğu ve anılan Kanunda taşınmaz malikine tebligat yapılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, zamanaşımı başlangıcına tapuda tescil tarihinin esas alınması gerektiği" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, Üsküdar Bulgurlu Mahallesi 1119 ada 23 numaralı parselin ifraz ve ıslah imar planı uygulaması sonucu oluşan 2354 ada 2 parselin 116/151 hissesinin davalı Ali İşçi adına, 35/151 hissesinin davacı Nevzat E...... adına tescilinden sonra; Üsküdar Belediye Encümeni"nin 27.2.1992 tarihli kararıyla davacı payının davalı lehine bedele dönüştürüldüğü ve 5.1.1994 tarihinde davalı adına tescil edilerek 23.12.1993 günü bedelin bankaya bloke edildiği anlaşılmaktadır. Bedele dönüştürme işlemine ilişkin davacıya her hangi bir bildirim yapılmadığı gibi, bankaya bloke edilen bedelin davacı tarafça alınmadığı da çekişme dışıdır.
Yanlar arasındaki uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkinin, imar uygulaması sonucu bedele dönüştürme işleminden kaynaklandığı açıktır. Başka bir anlatımla davada, bedele dönüştürme işlemi yapılırken davacının hissesine takdir edilen bedelin düşük olduğu ileri sürülmüş ve bu bedelin artırılması talep edilmiştir.
Bilindiği üzere, gerek 3194 Sayılı İmar Kanununun 18. maddesi, gerekse 3290/2981 Sayılı Kanunun 10/C maddesine göre belediyeler, yerleşim yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların planlarını, fen, sağlık ve çevre koşullarına uygun biçimde oluşturulmasını sağlamak amacıyla imar sınırı içinde bulunan binalı ve binasız arsa ve arazileri maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin olurlarını aramaksızın "hamur kuralını" uygulamak suretiyle birbirleriyle, yol fazlası ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, bağımsız, paylı veya kat mülkiyet esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya resen tapu işlemlerini yapmaya yetkilidir.
3194 sayılı İmar Kanununun 17. maddesinde ise; "Belediye veya Valilik, kendi malı olan veya imar planlarının tatbiki sonucu kamulaştırmadan artan parçalarla, istikameti değiştirilen veya kapanan yol ve meydanlarda hasıl olan sahalardan müstakil inşaata elverişli olmayan parçaları bitişiğindeki arsa veya bina sahibine bedel takdiri suretiyle satmak, gayrimenkul sahiplerinin yola giden yerlerden dolayı tahakkuk eden istihkaklarını bedel takdiri suretiyle değiştirmek ve komşu gayrimenkul sahibi takdir edilen bedelle satın almaktan imtina ederse, şuyulandırıp satmak suretiyle imar planına uygunluğu temin eder" hükmü yer almış; aynı maddenin son fıkrasında da, bedel takdirleri ve bedele itiraz şekillerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılması öngörülmüştür.
Tüm bu yasal düzenlemeler karşısında; gerek İmar Kanunu gereğince yapılan parselasyon işlemlerinin, gerekse İmar Affı Yasasında öngörülen imar ıslah çalışmalarının bir idari karara dayandığı kuşkusuzdur. Bu noktada, hissenin bedele dönüştürülmesi halinde her ne kadar bir kamulaştırma işleminden söz edilemez ise de, bedele dönüştürme işlemi de idari niteliktedir. Burada bir haksız fiil ya da akti bir ilişkinin varlığından söz edilemeyeceğinden; hissesi bedele dönüştürülen malike verilen bedelin, kamulaştırma parasında olduğu gibi, hukuka uygun bir işlem sonunda malı alınana verilen bir karşılık olarak nitelendirilmesi gerekir.
Nitekim, 3194 sayılı İmar Kanununun 17. maddesinin son fıkrasında Kamulaştırma Kanununa yapılan atıfla, bedel takdirlerinin ve bu bedele itiraz şekillerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında; imar uygulaması sırasında bedele dönüştürme işlemlerinde, takdir edilen bedele karşı malikin dava hak ve sürelerine ilişkin, hususlarda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25 inci maddesinde, "Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13 üncü madde uyarınca yapılan tebligatla, idare için tebligat çıkarmakla başlar" hükmü öngörülmüş olup; mal sahibi yönünden, takdir olunan bedele karşı adli yargıda dava açma süresi aynı Kanunun 14/1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, taşınmazın malik, zilyet ve diğer ilgilileri, kamulaştırma belgelerinin usulüne uygun tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde adli ve idari yargıda dava açabileceklerdir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 14/1. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili olduğundan, mahkeme kamulaştırma işleminin tebliğ tarihini re"sen araştırmak ve incelemekle yükümlüdür.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; idarece kamulaştırma kararı alınmış ve bedel bankaya bloke edilmiş olmasına karşın, 2942 sayılı kamulaştırma Kanununun 13 ncü maddesi uyarınca mal sahibine yapılmış tebligat yoksa ve buna rağmen taşınmaz malikinin kamulaştırmayla ilgili dava açmaya yarayacak doğru ve sağlıklı bilgileri öğrenmişse o tarihten itibaren 30 gün içinde bedele karşı dava açması gerekir. Kamulaştırma belgelerinin usulüne uygun tebliğ edilmesi halinde ise, 30 günlük hak düşürücü sürenin tebliğ tarihinden itibaren başlatılması gerektiği duraksamadan uzaktır.
Yine, az yukarıda açıklanan İmar Kanununun 17/son maddesi ile Kamulaştırma Kanununa yapılan atıf gereği; İmar Kanunu uyarınca bedele dönüştürülen pay karşılığına itiraz halinde, taşınmaz mal paydaşının dava hakkının kamulaştırma hukuku çerçevesinde irdelenmesi ve Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin, daha önce bedele dönüştürme işlemi ile ilgili olarak yasaya uygun bir bildirim yapılmamış olması halinde, işlemin mal sahibince öğrenildiği tarihten itibaren başlatılması gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olayda; 2354 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 35/151 pay maliki olan davacı payının, Üsküdar Belediye Encümeni"nin 27.2.1992 tarihli kararıyla davalı yararına bedele dönüştürüldüğü ve 5.1.1994 tarihinde davalı adına tapuya tescil edilerek, 23.12.1992 günü bedelin bankaya bloke edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki bedele dönüştürme işlemi davacıya tebliğ edilmediğinden, 18.5.2004 dava tarihi itibariyle, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin geçirildiğinden söz edilemez.
Hal böyle olunca; aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsen Özel Daire bozma kararına uyularak, işin esasına girilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ve HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.01.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.