14. Hukuk Dairesi 2015/3191 E. , 2017/3229 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.01.2011 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil, karşı dava tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, karşı davanan açılmamış sayılmasına dair verilen 13.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ecrimisil istemine, karşı dava ise tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı- karşı davalı vekili, mülkiyeti davacıya ait olan... ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 458 metrekarelik kısmının davalı tarafından haklı ve hukuki sebebe dayanmaksızın işgal edildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.115,00 TL ecrimisil alacağının işgalin başlangıç tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili, dava konusu 6508 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 400 metrekarelik kısmı için davalının murisi ... adına 03.08.1988 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiğini, sonrasında tapu tahsis belgesinin iptal edildiği gerekçesiyle taşınmazın tapusunun verilmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davasında; 6508 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 400 metrekarelik kısmının tapu kaydının iptal edilerek ... mirasçıları adına tapuya tescilini, olmadığı taktirde 400 metrekarelik kısmın değerinin tespit edilerek mirasçılara ödenmesini, bunun da mümkün olmaması halinde yatırılan 3.600,00 TL"nin denkleştirici adalet ilkeleri gözetilerek belirlenecek değerinin mirasçılara verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ecrimisile yönelik davanın kabulüne; karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir
Hükmü, davalı- karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 90.maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94.maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
492 sayılı Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece res"en gözetilmesini hükme bağlamıştır. Kanunun 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış, 30. maddesinde "...muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK"nın 409. (HMK"nın 150. maddesi) maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır" şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda; Mahkemece, 19.11.2012 tarihli celsenin 2 numaralı ara kararı ile davalı- karşı davacıya eksik harcın tamamlanması için; "Davalı-karşı davacı keşif sırasında belirlenen 458.000,00 TL üzerinden harcı tamamlaması için 2 haftalık kesin süre verilmesine." şeklinde iki hafta süre verilmiş ve 27.12.2012 tarihli celsede harç tamamlanmadığından davalı- karşı davacının davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yukarıda belirtilen kanun maddeleri nazara alındığında mahkemece harcın tamamlanması için verilen sürenin kesin süre mahiyetinde olmadığı gibi davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 30 ve 32. maddelerindeki belirtilen usule uygun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkemece davalı- karşı davacının talebinin 400 metrekarelik alan için olduğu gözetilmeksizin 458 metrekare yüzölçümün değeri olarak tespit edilen 458.000,00 TL üzerinden harcın tamamlanması yönünde süre verilmesi de doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesi yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.