4. Hukuk Dairesi 2013/4406 E. , 2014/2204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesi (Üskadar 4. AHM)
TARİHİ : 09/10/2012
NUMARASI : 2010/171-2012/299
Davacılar L.. S.. vd vekili Avukat E.E.. tarafından, davalılar ... Gazetesi imtiyaz sahibi... Gazetecilik Yayıncılık Matbaacılık İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vd. aleyhine 29/12/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/10/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ile davalılardan N.. Ç.. vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ile davalılardan N.. Ç.. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar 12/03/2010 tarihli ... Gazetesinde yayınlanan ve diğer davalı N.. Ç.. tarafından kaleme alınan "K... Bir Toplantı Daha Yapsın" başlıklı köşe yazısı ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalılardan N.. Ç.. hakkında davacılardan A.. K.."a yönelik basın yoluyla hakaret eylemine dayalı kesinleşmiş ceza mahkumiyetinin bulunduğu, bu kararın hukuk hakimi için bağlayıcı olduğu, davacı sendika ile davalı gazete yönünden ise dava konusu köşe yazısının basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı belirtilerek, davacı A.. K.. yönünden davalılardan N.. Ç.. hakkında davanın kısmen kabulüne, diğer davacı ve davalı yönünden reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu köşe yazısında ülkemizdeki işçi ve sendika sorunları ele alınarak davacılardan sendika başkanı olan A.. K.."ın sendikanın tüzük değişikliği ile toplu iş sözleşmeleri ve sendikal haklardaki tutum ve davranışlarının eleştirildiği, yazının bütünü dikkate alındığında özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, söylemlerin sert eleştiri düzeyinde kaldığı anlaşılmıştır. Davacının da görev ve sıfatı gereği sert eleştirilere katlanması gerekir.
Ayrıca, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” Bu nedenle açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün, BK’nun 53. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. Şu durumda, mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden davalı N.. Ç.. yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.