20. Hukuk Dairesi 2015/12107 E. , 2017/1500 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... köyü ... mevkiinde bulunan ve sınırları belirtilen taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Kanununun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın adlarına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile (C) ile gösterilen 1809,28 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 18/01/2010 tarih 2009/17588 Esas ve 2010/31 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...1- Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki :Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1953 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince orman tahdidi yapıldığı anlaşıldığı halde buna ilişkin tahdit belgeleri ve tahdit haritası getirtilip mahallinde uygulanmadığı gibi çekişmeli taşınmaza komşu olan ... ve ... numaralı kadastro parsellerinin tapulama tespit tutanakları ile varsa dayanak tapu veya vergi kayıtları getirtilerek mahallinde uygulanmamış, dava konusu taşınmazı ne şekilde okudukları tespit edilmemiştir. Ayrıca dairemizce ayni gün temyiz incelemesi yapılan mahkemenin 2008/47-2009/61 sayılı dava dosyası içinde bulunan ve bu dava dosyasında çekişmeli olan taşınmazın da bulunduğu yeri kapsayan 2/B haritasındaki orman sınır noktaları ile fenni bilirkişiler ... ve ... tarafından düzenlenen 03.02.2009 tarihli rapora ekli krokide ki orman sınır noktaları açı, eğim, yön ve uzaklık bakımından benzerlik yoktur ve numarandırılma yönünden birbirini tutmamaktadır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
Kural olarak, 4785 sayılı Kanun gözetilmek suretiyle orman tahdidi yapılıp, kesinleşmişse; bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının orman mühendisi aracılığıyla yerine uygulanması yoluyla çözümlenir. O halde, mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1953 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdide ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile çekişmeli taşınmaza komşu olan ... ve ... numaralı kadastro parsellerinin tapulama tespit tutanakları ile varsa dayanak tapu veya vergi kayıtları ile 1980-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev
yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B Maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medeni Kanunun 713. maddesi, 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddelerindeki) koşulların araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte 1980-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, taşınmazın toprak yapısı incelenmeli, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HYUY’nın 259. ve 265. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, ayrıca varsa çekişmeli taşınmaza komşu olan 101 ve ... numaralı parsellerin dayanak tapu veya vergi kayıtları mahalli bilirkişi eliyle mahalline uygulanmalı, çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu tespit edilmeli, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2- Kabule göre ise "(C) kısmının davacı adına tapuya tesciline karar verildiği halde bu kısımın niteliğinin belirlenmemiş olması da doğru değildir." gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonucunda, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi rapor ve krokisinde (C) harfiyle gösterilen kısmının orman sayılan yerlerden olduğu, (D) harfiyle gösterilen kısmının ise tapuda kayıtlı olduğu ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından esasa ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesine göre açılan tescil davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1953 yılında yapılan orman kadastrosu ile 03.03.1993 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2/B madde uygulaması vardır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu 1972 yılında yapılmış ve sonuçları 30.06.1973 – 31.07.1973 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve dava konusu tescili istenen taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olmadığı belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 23/02/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.