20. Hukuk Dairesi 2015/12148 E. , 2017/1497 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... köyü ... mevkiinde bulunan taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile 09/11/2009 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle işaretli 628,48 m2’lik bölümün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 27/12/2011 tarih 2011/10841 E. - 15866 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...Mahkemece, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluştuğu belirlenerek hüküm kurulmuş ise de mahkemenin hükmü yerinde değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde 20 yaş üzeri 3 adet dut, 2 adet nar, 2 şeftali, 1 badem ve 3 narenciye ağacı ile bir keson kuyusu bulunduğu, ağaçların motopomp ile sulandığı, taşınmazın imar ihyasının 20 yılı aşkın zaman önce yapıldığı ve tarım arazisi olduğunun belirtildiği, orman bilirkişi raporunda ise, taşınmaz üzerinde 15-20 yaşlarında iki adet dut ağacı ile bir adet keson kuyusunun bulunduğunun bildirildiği, rapora ekli fotoğraflardan da, taşınmaz üzerinde iki dut ağacı ile bir adet keson kuyusunun görüldüğü, ziraat bilirkişi raporunda belirtilen meyve ağaçlarının görülmediği, yine fotoğraflardan taşınmazın işlenmeyen ham toprak niteliğinde göründüğü, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre de, davalı taşınmazın hiç ekilmediği, davacının yanındaki tapulu yerini sulamak için sadece su kuyusu için kullanıldığının belirtildiği, ayrıca 20 yıl kadar önce Yüksel Senir isimli bir şahsın taşınmaz üzerindeki kum ve çakılı çekerek sattığının bildirildiği anlaşılmaktadır. Belirtilen bu nedenlerle, dosyadaki bilirkişi raporları, tanık beyanları ile taşınmaz fotoğrafları ve mahkemenin kabulü arasında çelişki bulunduğu gibi, taşınmaz üzerinde imar ihyanın tam olarak ne zaman başlayıp ne şekilde sürdürüldüğü konusunda yeterli araştırma da yapılmamıştır. Yine, davalı taşınmazın çay yatağına olabileceği iddia edildiği halde jeolog bilirkişiden rapor alınmaması da isabetsizdir. Bu nedenlerle; mahkemece, dava konusu taşınmazlara komşu parsel tutanakları ile dayanak belgeleri ve özellikle ... sayılı parselin nasıl oluştuğu belirlenerek tapu kaydı ve dayanağı belgeler getirtilerek bir fen bilirkişi, bir ziraat bilirkişi ve bir jeolog bilirkişi ile birlikte taşınmaz başında yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda ayrıntılı rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; jeolog bilirkişiden yakınındaki çay yatağına göre konumu ve
etkilenip etkilenmediği hususunda rapor alınmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile 03/01/2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle işaretli 671,72 m2’lik bölümün davacı adına bahçe vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından esasa ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava, Medeni Kanunun 713. maddesine göre açılan tescil davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun gereğince 1973 yılında yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 3302 sayılı Kanun uyarınca yapılan aplikasyon ve 2/B uygulaması 15/10/1996 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu 1971 yılında yapılmış, çekişmeli yer taşlık çalılık niteliği ile tapulama harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 23/02/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.