BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/596 Esas 2022/468 Karar Sayılı İlamı
Esas No: 2021/596
Karar No: 2022/468
Karar Tarihi: 23.06.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/596 Esas 2022/468 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/596 Esas
KARAR NO : 2022/468
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 13/05/2008
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan işletme sözleşmesi uyarınca, davalının müvekkiline ait ürünleri 07.07.2009 tarihine kadar B tipi tesisinde satmayı üstlendiğini, sözleşmeye konu ürünleri müvekkilinin dışında başka bir yerden temin etmemeyi ve satmamayı taahhüt ettiğini, bu tahhütlerine teminat teşkil etmek üzere davalının müvekkiline teminat mektupları verdiğini, süresi dolan teminat mektuplarının yenilendiğini ancak bazı teminat mektuplarının süresi dolmasına rağmen davalı tarafından yenilenmediğini, davalının işyerinde sadece müvekkiline ait ürün ve reklam malzemelerini teşhir etmeyi de taahhüt ettiğini, davalının bu taahhütlerine uymaması halinde, müvekkilinin 100.000-USD cezai şart ve zarar ziyan talebinde bulunma hakkının kararlaştırıldığını, ayrıca müvekkilinin davalının başka kaynaklardan petrol ürünleri tedarik etmesi halinde tespit edilen her seferde 500.000-USD cezai şarta hak kazanacağının öngörüldüğünü, müvekkilinin yapılan başka bir ariyet sözleşmesi uyarınca bir takım malzemeleri davalıya verdiğini, davalının 25.12.2007 tarihinde bir ihtarname göndererek yakın çevrede müvekkiline ait başka istasyonların açıldığını belirttiğini ve sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ifade ettiğini, oysa taraflar arasındaki sözleşmede davalının böyle bir hakkının bulunmadığının açıkça kararlaştırıldığını, Rekebat Kurumu tarafından yayınlanan ... Sayılı Tebliğ üzerine taraflar arasındaki sözleşmenin, sözleşme sonrası üç yıl olan rekabet etmeme yükümlülüğünün bayi (davalı) lehine bir yıla indirildiğini, Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’ne göre iki akaryakıt istasyonu arasındaki mesafenin şehir içi yollarda bir; şehirlerarısı yollarda ise on kilometreden az olamayacağını, bu durum dahi davalının iddiasının doğru olmadığını kanıtlamaya yetirli olduğunu, müvekkilinin davalıya göndermiş olduğu cevabi ihtarnamede fesih talebinin haklı nedene dayanmadığı bu nedenle feshin geçersiz olduğunu bildirdiğini, dolayısıyla sözleşmenin taraflar arasında geçerli olmaya devam ettiğini, davalının süresi sona eren teminat mektuplarını yenilemediği ve başka bir şirkete ait petro ürünlerini satmaya başladığını, sözleşmenin yürürlükte olduğunu, davalının Rekabet Mevzuatına aykırılık sebebiyle sözleşmeyi feshettiği beyanının hiçbir haklı dayanağının olmadığını belirterek sözleşmenin aynen ifasına ve sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle ticari temerrüt faiziyle birlikte şimdilik 20.000-TL tazminata, aynen ifanın mümkün olmaması halinde oluşan zararları karşılamak üzere ticari temerrüt faiziyle birlikte şimdilik 20.000-TL tazminata, ariyet olarak alınan malzemelerin iadesine, ayrıca her halükarda sözleşmede kararlaştırılan cezai şartların ticari temerrüt faiziyle birlikte şimdilik 10.000-USD’nin tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Davasında:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Feshin bozucu yenilik doğuran bir hak olduğunu bu nedenle muhatabına ulaşmakla hüküm ifade ettiğini, müvekkilinin bu hakkını 25.12.2007 tarihli ihtarnameyle kullandığını, ihtarnamenin davacıya 26.12.2007 tarihinde tebliğ edildiğini, sözleşmenin feshinin bu tarih itibariyle gerçekleştiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 2002/2 Sayılı Tebliğ’in kapsamı dışında kaldığını bu nedenle 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkandaki Kanun’un 4. maddesine aykırı olduğunu, davacının hakkını kötüye kullanarak müvekkiline ait istasyonlara yakın yerlerde yeni bayilikler verdiğini, bu bayilikliklere çok yatırıs yaptığını ve müvekkiline karşı daha avantajlı konuma getirdiğini, ihtarnameye rağman ariyet olarak vermiş olduğu malzemeleri davacının teslim almadığını, bu nedenle malzemelerin ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ... D.İş-... K. sayı ve 23.01.2008 tarihli kararıyla belirlenen yere tevdi edildiğini, davacının herhangi bir zararının oluşmadığını, nitekim ortada geçerli bir sözleşmenin bulunmadığını bu nedenle hukuken mevcut olmayan bir sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle oluşan zarardan sözedilemeyeceğini, sözleşmede yazılı olan cezai şartın fahiş olduğunu ve BK. m. 161/3, 19 ve 20 uyarınca tenkisi, tamamen veya kısmen iptalinin gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Deliller:
Taraflarca ibraz edilen deliler incelenmiş;talep edilen deliller toplanmıştır. Taraflar arasında düzenlenmiş işletme sözleşmesi, İşletme sözleşmesinin eki, Ariyet Sözleşmesi, Bayilik sözleşmesi, keşide edilen ihtarnameler incelenmiştir. Düzce Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/11 Değişik İş-2008712 Karar sayılı Tevdi mahalli tayinine ilişkin dosyası incelenmiştir.
Gerekçe :
Dava taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden ötürü talep edilen cezai şart, kar mahrumiyeti, ariyet bedeli istemlerinden ibarettir.
Davacı vekili, taraflar arasında yapılan işletme sözleşmesi uyarınca davalının 07.07.2009 tarihine kadar tesisinde müvekkiline ait ürün satmaya ve başka bir yerden ürün temin edip satmamaya dair taahhüdüne uymadığını, sözleşmede davalının yükümlülüğüne uymadığı takdirde 100.000.USD cezai şart ödeyeceğinin, ayrıca başka yerden petrol ürünü alındığının her tespitinde davacının 500.000.USD cezai şarta hak kazanacağının kararlaştırıldığını, ariyet sözleşmesi ile davalıya malzeme teslim edildiğini, ancak davalının 25.12.2007 tarihli ihtarname ile sözleşmenin Rekabetin Korunması Hakkında 4054 sayılı Kanun'a aykırı olduğu gerekçesi ile sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini bildirip, başka bir firmaya ait petrol ürünleri satmaya başladığını, feshin haksız olduğunu, taraflar arsındaki sözleşmenin Rekabet Kurumu onayından geçtiğini, sözleşmenin müvekkiline, yeni bayilikler açma konusunda yetki verdiğini, davacının, karşı ihtarname ile feshin haklı nedene dayanmadığını ve geçersiz olduğunu davalıya bildirdiğini belirterek, sözleşmenin aynen ifasına ve sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeni ile ticari temerrüt faizi ile birlikte şimdilik 20.000 TL zararın tazminine, ariyet olarak verdiği malzemelerin tarafına iadesine, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart bedelinin de ticari temerrüt faiziyle birlikte şimdilik 10.000 USD 'sinin tazminine karar verilmesini etmiştir.
Davalı Taraf ise davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, sözleşmede taraf olmadığını, feshin bozucu yenilik doğuran bir hak olarak davacıya ulaşmakla hüküm ifade ettiğini, 26.12.2007'de davacıya tebliğ edilmekle bu tarihte feshin gerçekleştiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4.maddesine aykırı olduğunu, davacının hakkını kötüye kullanarak yakın yerlerde bayilik verdiğini, ariyet verilen malzemeleri davacının teslim almadığını, bundan dolayı mahkemenin tespit ettiği yere tevdi edildiğini, sözleşmenin hukuken mevcut olmadığından ifa edilememesi nedeni ile oluşan zarardan bahsedilemeyeceğini, cezai şartın fahiş olduğundan tenkisi ya da iptalinin gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizin 2008/284-2012/33 K, sayılı ilamı ile davanın "davacının davasının kabulü ile 593.323,09-TL kar kaybından -taleple bağlı kalınarak- 20.000-TL' sinin, 100.000-USD cezai şarttan taktiren ½ oranında tenkisi ile belirlenen 50.000-USD cezai şart miktarından -taleple bağlı kalınarak- dava tarihi itibariyle 10.000-USD' ye karşılık gelen 12.600-TL' sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline" karar verilmiştir. Bu hüküm her iki tarafça temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay 19. HD 2012/9931 E,2012/17303 K, sayılı ilamı ile "Dava konusunu oluşturan sözleşme ile ilgili malvarlığının kısmi bölünme sonucunda davacı şirkete devredilmesi halinde davacı şirketin aktif husumete ehil olduğu kabul edilmelidir. Dosyaya 05.07.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi sunulmuş ise de, sözleşmenin 14. maddesinin altında yeralan devre konu malvarlığıyla ilgili listede dava konusu sözleşmenin bulunup bulunmadığı araştırılıp sonucuna göre davacının aktif husumete ehil olup olmadığı konusunda bir karar verilmesi gerekirken, davalının itirazına rağmen olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle mahkememizin kararının bozulmasına hükmetmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılamada bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve mahkememizin 2013/211 E, 2015/266 K, sayılı ilamı ile "20.000 TL nin ve cezai şart olarak 100.000 USD nin takdiren 1/2 oranında tenkisi ile 50.000 USD cezai şart miktarından taleple bağlı kalınarak dava tarihi itibariyle 10.000 USD ye karşı gelen talep gibi 12.600 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine," karar verilmiştir. Bu hüküm her iki tarafça temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay 19. HD 2015/12812 E, 2015/17331 K, sayılı ilamı ile "Taraflar tacir olup, TTK'nun 24ve BK 'nun 161/son uyarınca cezai şartın fahiş olduğu iddiası ile mahkemece sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın indirimine karar verilemez, ancak mahkemece, davalı tarafından cezai şartın ekonomik açıdan mahvına sebebiyet verebileceği iddiası bulunduğu takdirde bilirkişiden bu konuda rapor alınarak karar verilmesi gerekir. Mahkemece bilirkişiden, davalının ticari defter kayıtları incelenerek bir rapor alınmaksızın cezai şart konusunda indirime gidilmesi doğru görülmemiştir. Kar mahrumiyetine ilişkin hesaplamanın ise, taraflar arasındaki sözleşme ile tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, sözleşmenin bakiye süresi içerisinde davacının, davalıya satacağı ürün miktarı ve bu miktar ürünle ilgili net karının bilirkişilere hesaplatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle mahkememizin kararının bozulmasına hükmetmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılamada bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve mahkememizin 2016/608 E, 2019/439 K, sayılı ilamı ile, "1-)Davacı tarafın davasının KABULÜ ile; 20.000.TL. Kar kaybının ve 10.000.USD. nin TL.karşılığı olarak 12.600.TL.Cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine" karar verilmiştir. Bu hüküm her iki tarafça temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay 11. HD 2020/3854 E, 2021/4390 K, sayılı ilamı ile
"1- Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden ötürü talep edilen cezai şart, kar mahrumiyeti, ariyet bedeli istemlerinden ibarettir. Taraf vekillerinin cezai şarta yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, 21.12.2015 tarihli bozma ilamında bilirkişiden bu konuda rapor alınarak karar verilmesi gerektiği ve davalının ticari defter kayıtları incelenerek bir rapor alınmaksızın cezai şart konusunda indirime gidilmesinin doğru olmadığı belirtilmişse de bozma ilamında cezai şartla ilgili olarak belirtilen hususların mahkemece yerine getirilmediği görülmüştür. Mahkemece öncelikle sözleşme hükümleri uyarınca hükmolunacak cezai şart miktarı bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu miktarın davalının ekonomik açıdan mahvına neden olacağının kabul edilmesi durumunda cezai şarttan yapılacak indirim oranı belirlenerek ve talep gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2- Davacı vekilinin faize ve faiz başlangıç tarihine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davacının dava dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren TBK m.117 uyarınca ticari temerrüt faizi talep etmiş olduğu görülmüştür. Davacı vekilinin gönderdiği 12.02.2008 tarihli tarihli ihtarnamenin 14.02.2008 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalıya üç günlük süre verildiği, davalının 17.02.2008 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü gözetilmeksizin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi yerine dava tarihinden yasal faize hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekilerinin yukarıda belirtilen bozma nedenleri dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir." gerekçesiyle mahkememizin kararının bozulmasına hükmetmiştir.
Bozma sonrası dosya mahkememizin 2021/596 Esasına kaydedilerek bozmaya uyulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamı kapsamına göre yapılan yargılama da;
Yargıtay Bozma ilamları, toplanan deliller ve düzenlenen bilirkişi raporları ile belirlendiği üzere; taraflar arasında 07.07.2009 tarihinde sona erecek işletme sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı tarafça, davalı taraf adına gönderilen ... 2.Noterliği’nin ... tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin 09.01.2009 tarihinde kendiliğinden sona ereceği davalı tarafa bildirilmiş ve işletme sözleşmesi davalı tarafından 25.12.2007 tarihinde tek taraflı olarak fesih ihbarı ile feshedilmiştir. Davalının bayilik sözleşmesini feshetmeden önce, haklı bir sebebe dayanarak davacıyı ihtar ettiğine ve uyardığına ilişkin dosyada bir delilin mevcut olmadığı görülmüş, bu hali ile davalı tarafın sözleşmeyi feshinin haksız fesih olduğu, davacı tarafın kar kaybı ve cezai şart talep edebileceği kabul edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3854 Esas, 2021/4390 Karar sayılı ilamında bozma nedenleri dışında kalan sair temyiz nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Bu durumda feshin haksızlığı ve kar kaybı yönünden mahkememizin önceki kararı davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşturmuştur. Bu nedenle davalı vekilinin istinabe yolu ile alınan bilirkişi raporuna karşı itirazları uyarınca yeniden bilirkişi incelemesi yapılmamıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3854 Esas, 2021/4390 Karar sayılı bozma ilamında bozmaya konu edilen cezai şartla ilgili olarak belirtilen hususlar yönünden;
Bozma ilamı uyarınca davalı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Davalı vekili 13.01.2022 tarihli dilekçesi ile davalı şirket defterlerinin ... ilinde bulunduğunu defterlerin mahkemeye sunulmadan ... de incelenmesini talep etmiştir. Mahkememizce 19.01.2022 tarihli ara karar ile davalı vekilinin talebinin kabulü ile davalı defterlerinin incelenmesi için Düzce Asliye Hukuk Mahkemesine (Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) talimat yazılmasına karar verilmiştir.
İstinabe yolu ile bağımsız denetçi SMMM bilirkişi ... raporunda;
"Firmanın 2007- 2008 Yılı Firmanın 2007-2008 yıl larına ait yasal defterler VUK ve TTK’nın ilgili maddelerine göre 5 yıl ve 10 yıl saklama süreleri dolduğu için işyeri arşivlerinde bulunmadığı tespit edilmiş ve Tutanak altına alınmıştır. Tutanak ekte sunulmuştur.
2008 yılına ait hesaplamalara esas olarak 16.10.2017 tarihli bilirkişi raporu ve eklerinde bulunan bilanço ve gelir tablosu üzerinden inceleme yapılmıştır."
Tespitine yer verilmiştir. Rapor ekinde sunulan tutanakta davalı şirket temsilcisinin de imzası bulunduğu görülmüştür. Anılan raporda 16.10.2017 tarihli bilirkişi raporu ve eklerinde bulunan bilanço ve gelir tablosu üzerinden yapılan incelemeye göre 100.000 USD cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı belirtilmiştir. Bilirkişinin verilerini esas aldığı bilirkişi raporunda yapılan tespitler ile birlikte mahkememizce 14.12.2017 tarihli 5 numaralı celsede "talimatla alınan raporda değerlendirilerek davaya ilişkin olarak davacı defterlerinin incelenmesine," karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma öncesi verilen kararda ..., SMMM ... ve sektör uzmanı ...tarafından hazırlanan 03.09.2018 tarihli kök ve 18.12.2018 tarihli ek rapor hükme esas alınarak uyuşmazlık sonuçlandırılmıştır. Bu raporda dava tarihi itibariyle cezai şart bedelinin şirketin iktisaden mahvına neden olup olmayacağı değerlendirilmiş ve dava tarihine göre yapılan hesaplamada toplam cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı, güncel ekonomik verilere göre inceleme yapılması halinde ise cezai şartın davalının ekonomik olarak mahvına sebep olacağı tespitlerine yer verilmiştir. Bu rapora göre kar kaybı yönünden verilen karara karşı yapılan temyiz başvuru nedenleri reddedilmiştir.
İstinabe yolu ile alının raporda davalı defterlerinin incelenmemiş olması ve bu defterlerin 5 yıl ve 10 yıl saklama süreleri dolduğu için iş yeri arşivlerinde bulunmaması karşısında bozma gereği işlem yapılmış olmakla birlikte fiilen davalı defterlerinin incelenmesinin mümkün olmaması nedeniyle bozma öncesine göre mevcut delil durumunda bir değişiklik olmadığından yeniden istinabe yolu ile alınan bilirkişi raporunu da gözeterek 03.09.2018 tarihli raporu hazırlayan bilirkişilerden ek rapor alınmamış 03.09.2018 tarihli kök ve 18.12.2018 tarihli ek rapor da yer alan tespitlere göre uyuşmazlık sonuçlandırılmıştır.
Kar kaybı yönünden;
Davacı tarafın ibraz edilen defterleri 6102 Sayılı Kanunun 64.md/3f kapsamında usulüne uygun tutulmakla 6100 Sayılı Kanunun 222.md uyarınca davacı tarafın lehine delil olma niteliğine sahiptir. Davalı tarafın ticari defterleri saklama sürelerinin dolmuş olması nedeniyle sunulamamıştır. 16.10.2017 tarihli bilirkişi raporu ve eklerinde davalıya ait bilanço ve gelir tablolarına yer verilmiştir. Davalı tarafın sözleşmeyi haksız olarak feshetmesinden dolayı 03.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı tarafın talep edebileceği kar mahrumiyeti günlük 1.484,70 TL, 6 aylık toplam kar kaybı ise 267.246 TL olup sözleşmenin sonuna kadar olan süre için toplam kar mahrumiyeti 564.186,00 TL olarak belirlenmiştir.
Yargıtay 19. HD 2015/12812 E, 2015/17331 K, sayılı ilamı ile mahkememizce 2013/211-2015/266 K sayısı üzerinden verilen kararın "Kar mahrumiyetine ilişkin hesaplamanın ise, taraflar arasındaki sözleşme ile tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, sözleşmenin bakiye süresi içerisinde davacının, davalıya satacağı ürün miktarı ve bu miktar ürünle ilgili net karının bilirkişilere hesaplatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." gerekeleri ile bozulmasına hükmetmiştir. Mahkememizce anılan bozma ilamına uyulmakla sözleşmenin sonuna kadar olan süre için toplam kar mahrumiyetinin 564.186,00 TL olduğu anlaşılmakla birlikte, davacı tarafın dava dilekçesine konu kar mahrumiyeti talebi 20.000 TL olup taleple bağlı kalınarak bu yöndeki istemi kabul edilmiştir.
Davalı vekili Yargıtay uygulaması uyarınca kar mahrumiyetinin en fazla 6 ay süre ile sınırlı olarak hesaplanabileceğini belirtmiştir. Mahkememizce uyulan ve yukarıda belirtilen bozma ilamında sözleşmenin bakiye süresi içerisinde davacının, davalıya satacağı ürün miktarı ve bu miktar ürünle ilgili net karının bilirkişilere hesaplatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken denilmekle ve bozmaya uyulmakla bu yöndeki savunma kabul görmemiştir.
Cezai şart yönünden;
Davacı 100.000 USD cezai şart alacağı için şimdilik 10.000 USD karşılığı Türk Lirası 12.600 TL talep etmiştir. Bilirkişi heyeti vasıtası ile davacının talep hakkını saklı tuttuğu 90.000-USD tutarındaki cezai şartın ekonomik açıdan davalı yanın mahvına sebep olup olmayacağı yönünden inceleme yapılmıştır. Cezai şart talepli davanın 13.05.2008 tarihinde açıldığı, 13.05.2018 tarihinde 90.000 USD cezai şart tutarının TL karşılığı (90.000 x 1,2541 =) 112.869 TL olduğu ve bu miktarın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti seçenekli olarak yaptıkları hesaplamada 90.000 USD’nin 03.09.2018 tarihi itibariyle TL karşılığı (90.000 x 6,63 =) 596.700 TL olduğu dikkate alındığında, davalı tarafından cezai şartın 596.700.-TL olarak ödenmesi halinde, davalı şirketin öz varlığının tamamını kaybederek (-)123.674 TL kadar borca batık olacağı ve şirketin iktisadi mahvına sebep olacağı yönünde tespitte bulunmuştur. Yargıtay 3. HD 2021/6899 E, 2021/12850 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere cezai şartın ekonomik açıdan tarafın mahvına sebep olup olmayacağı hususunun dava tarihine ve dava tarihindeki kura göre (Yargıtay 19. HD nin 2015/3811 E, 2015/15342 K) değerlendirme yapılması gerektiğinden; bilirkişilerin 03.09.2018 tarihindeki kur seçeneğine göre yaptıkları hesaplama dikkate alınmamıştır. Davalı taraf dava tarihi itibariyle cezai şart miktarının ekonomik olarak mahvına sebep vereceğini kesil deliller ile de ispatlayamamıştır.
Cezai şartın davalının dava tarihindeki ekonomik durumu ve dava tarihindeki USD kuruna göre ekonomik olarak mahvına sebep olmayacağı sonucuna ulaşılmakla toplam 100.000 USD cezai şarttan taleple bağlı kalınarak 10.000 USD nin TL karşılığı olan 12.600,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.
Faiz yönünden;
Davacı dava dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren TBK m.117 uyarınca ticari temerrüt faizi talep etmiştir. Davacı vekilinin gönderdiği 12.02.2008 tarihli tarihli ihtarname 14.02.2008 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, ihtarname ile davalıya verilen 3 günlük sürenin sonunda davalı 17.02.2008 tarihi itibariyle temerrüde düşmekle temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafın davasının KABULÜ ile; 20.000,00 TL kar kaybının ve taleple bağlı kalınarak 10.000 USD nin TL karşılığı 12.600,00 TL cezai şart bedelinin 17.02.2008 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Karar tarihine göre alınması gereken 2.226,91 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 440,10 TL Peşin harcının mahsubu ile bakiye 1.786,81 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNE ADINA İRAD KAYDINA,
3-)Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan toplam 11.287,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-)Taraflarca yatırılan, bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2022
Başkan
(e-imza)
Üye
(e-imza)
Üye
(e-imza)
Katip
(e-imza)
Peşin Harç : 440,10,- TL
Başvuru Harcı : 14,00 .- TL
Vekalet Harcı : 2,30 .- TL
Bilirkişi Ücreti : 10.150,00.- TL
Posta Giderleri : 681,00.- TL
Toplam : 11.287,40.- TL
