"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “
“Hizmet tespiti”
” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.03.2007 gün ve 2005/261-2007/214 sayılı kararın incelenmesi davalı SGK (Devredilen SSK) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 13.12.2007 gün ve 2007/12406-21035 sayılı ilamı ile; (...Dava, 11.06.1996-01.01.1998 tarihleri arasında kesintisiz ve 2001/1. dönemde 27 gün süreyle davalı işveren şirkete ait iş yerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79. maddesinin onuncu fıkrası olup; davacı vekilinin hazır bulunduğu 18.10.2006 tarihli duruşmada yargılamanın 21.03.2007 gününe ertelendiği, anılan günde; davacının, davacı vekilinin, davalı işveren vekilinin katılmadığı son oturumda davalı Kurum vekilinin davayı takip etmediklerini belirtmesine karşın, mahkemece, yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın esasına ilişkin hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanunun "Sigortalılığın başlangıcı ve mecburi oluşu" başlığını taşıyan 6 ncı maddesinde, çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden "sigortalı" olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönünde düzenleme yapılmış olmakla; buna göre sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir. Kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Dolayısıyla, sosyal güvenlik hakkından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91 inci maddesi kapsamında feragat olanaksızdır ve ilgili tarafından açılan sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan vazgeçilemez. Ancak, anılan Kanununun 185 inci maddesinde düzenlenen hak kullanılabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının rızası ile davanın takibinden vazgeçilebilir veya 409 uncu madde hükmünde öngörülen olanak ve haktan yararlanılarak dava takip edilmeyip yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucu elde edilebilir. Bu nedenle; davacı/davacı vekili tarafından sözü edilen 91 inci madde hükmüne göre davadan feragat edilmesi durumunda, davadan vazgeçilemeyeceği davacı/davacı vekiline bildirilmeli, feragat beyanının Kanunun 185 veya 409. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendisine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde duruma göre belirtilen maddelerde öngörülen prosedür işletilmeli, aksi durumda ise, işin esasına girilip resen tüm kanıtlar toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre dava konusu istem hakkında karar verilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında yapılan değerlendirmeye göre, inceleme konusu işbu davada da mahkemece, son oturuma katılan davalı Kurum vekilinin yönelttiği irade beyanı dikkate alınarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde öngörülen prosedür işletilmeli, dava yenileninceye kadar dosya işlemden kaldırılmalı, sonrasında ise işlemden kaldırma tarihinden itibaren üç ay içinde yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, sosyal güvenlik hakkı anayasa ile koruma altına alındığından davanın takipsiz bırakılarak düşürülemeyeceği yönündeki hatalı yorum ve gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir o halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER:1-Davacı vekili
2-Davalı SGK (Devredilen SSK) vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
I-Yerel Mahkemenin aynı yöndeki önceki kararını temyiz etmemiş olan davacı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığından, temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
II-Davalı SGK (Devredilen SSK) vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesinin emredici nitelikte bir hüküm olmasına, kanunlarda açıkça yazmadıkça (3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 29. maddesi ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 18. maddesi gibi) aksine uygulama yapılarak yargılamaya devam edilmesi yasal olarak olanaklı bulunmamasına ve bu hususun Hukuk Genel Kurulu’nun 05.03.2008 gün ve 2008/21-215 E. 222 K. sayılı ve 1.02.2004 gün ve 2004/21-54 E. 54 K. sayılı kararlarında da benimsenmiş bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç :1-(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, Yerel Mahkemenin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin harcın iadesine,
2-(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; davalılardan SGK (Devredilen SSK) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.12.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.