1. Hukuk Dairesi 2016/26 E. , 2018/14738 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, 138 ada 3, 5, 25, 26, 27 parsel sayılı taşınmazların kök mirasbırakan dedeleri...’den mirasbırakan babaanneleri ... ve halaları ...’e intikal eden payların davalıya verilen vekaletname ile davalı tarafından önce mirasbırakan babaları ...’a, akabinde babaları tarafından davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, mirasbırakan ... ve ...’nin vekaletname tarihinde 70 yaşın üzerinde olup okuma yazma bilmediklerini ve gözlerinin de iyi görmediğini, hileli satış ve yasaya uygun olmayan vekaletname ile yapılan temlikin geçersiz olduğunu ileri sürerek dava konusu 138 ada 3, 5, 25, 26, 27 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile kök mirasbırakan dedeleri... adına tescilini istemişler; cevaba cevap dilekçesinde, davanın BK 18. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal tescil isteğine ilişkin olduğunu, mirasbırakan ...’nın davalı ...’e taşınmazlarını satmak üzere vekaletname verdiği tarihte hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığını, davalı ...’in de dava konusu taşınmazları babaları (davacıların) ... adına satış suretiyle temlik ettiğini, bir kaç gün sonra da kendi üzerine aldığını, bu temliklerin gerçek bir satış olmayıp mirasbırakan ...’nın bedelsiz olarak ve çocuklarından mal kaçırma amacıyla davalı oğlu ...’e yaptığı devir olup muris muvazaasına ilişkin İBK’nın uygulama yeri bulunduğunu, satışa dayanak 18/02/1986 tarihli vekaletnamenin geçersiz olduğunu, zira ... ve ...’nin aynı parselleri daha önce 25/06/1968 tarihli vekaletname ile diğer mirasçılardan ...’na sattıklarını beyan etmişler; davacı ... vekili 29/03/2013 tarihli dilekçede, davalı ...’in mirasbırakanlar ... ve ...’den aldığı vekaletname ile davacıların babası ...’a pay satışı yaptığını, ...’ın da bu payları davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, babanne ... ile hala ...’nin vekaletname tarihinde hukuki işlem ehliyetlerinin olmadığını, vekaletnameler geçersiz olduğundan bu nedenle davalı adına yapılan satışın iptalini istediklerini, kaldı ki davalı tarafından yapılan işlemin muris muvazaasının unsurlarını da taşıdığını, davacıların mirasbırakan babaanneleri ...’nın, kızlarını aradan çıkarmak ve oğullarına taşınmazları vermek için yaptığı bir işlem olduğunu beyan etmiştir.
Davalı, davacıların babası ...’ın dava konusu taşınmazlardaki payını bedeli mukabilinde satın aldığını, davacıların, halefiyet yoluyla işlemin tarafı olduklarından kendi muvazaalarına dayanamayacaklarını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılardan ....’nın davası tefrik edilmiş; eldeki davada mirasbırakanlar ... ve ...’nin terekesine temsilci atanması sağlanmaksızın terekeye dönme istekli davanın görülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, dava, tapu iptali ve kök mirasbırakana dönme isteğine ilişkin olup, kök mirasbırakan...’in başkaca mirasçıları da bulunduğu kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. .
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş(11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Hal böyle olunca, dava dışı mirasçıların davaya muvafakatlerinin alınması ya da miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru değildir.
Davacı ..."in değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.