23. Hukuk Dairesi 2014/6785 E. , 2015/1022 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında posta tekeli dışındaki gönderilerin ayrım hizmetine dair sözleşme imzalandığını, bir kısım işçilerin davalı şirket işçisi olarak çalışmakta iken 2010 yılı içinde farklı tarihlerde iş akitlerinin feshedildiğini, müvekkili hakkında kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli izin alacağı için açılan davalar sonucunda verilen kabul kararlarının kesinleştiğini, işçi alacaklarının müvekkili tarafından ödendiğini, ödenen işçi alacaklarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, ödenen miktarların davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın İş Mahkemelerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca dava dışı işçiye ödenen işçi alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesi "İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu"na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur." hükmünü; 4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6 bendi " Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun"dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur." hükmünü haiz olup, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmaması ve davanın tacir olan taraflar arasındaki 01.03.2000 tarihli hizmet sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, uygulama yeri olmayan 4857 sayılı İş Kanunu ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu dayanak yapılarak, iş mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü doğru olmamıştır. Davacı asıl işveren anılan madde hükmüne dayalı sorumluluğu nedeniyle dava dışı işçiye tazminat ödemiş ise de, davacının bu tazminattan sorumluluğu,
anılan yasa maddesine göre işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeron ile asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin dava konusu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu bakımdan mahkemece, uyuşmazlığın davacı ile davalı şirket arasındaki hizmet alım sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun"un 2.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK"nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa"nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Dava, dava dışı işçiye ödenen işçi alacaklarının her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hizmet alım sözleşmesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkin olması nedeniyle nispi ticari davadır ve asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Bu durumda, mahkemece, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2- Kabule göre ise; HMK"nın 114/1-c ve 115/2. maddelerindeki hükümler doğrultusunda mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK"nın göreve ilişkin 7 ve 27. maddeleri hükümlerine uygun olarak gerekçede “görev yönünden dava dilekçesinin reddine”; hüküm fıkrasında "Mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.