1. Hukuk Dairesi 2017/4176 E. , 2018/14726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı davalı tarafın yasal süre içerisinde istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince esastan reddedilmiş, istinafa konu karar HMK"nun 355. Maddesi gereğince harç yönünden ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına ilişkin verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."nın ikinci eşi olan davalıya 5 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümünün ½ payını 02.04.2009 tarihinde, kalan ½ payını ise 08.09.2014 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak satış suretiyle davalıya devrettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerinin payları oranında ve tescile ilişkin olduğu belirtmişlerdir.
Davalı, ilk temlikin kendisine çeyiz hediyesi olarak verileceğinin mirasbırakan tarafından taahhüt edildiğini, engelli maaşından biriktirdiği parayı ve ailesinden destek olarak verilen paraları eşi ....a verdiğini, kanser hastası olan mirasbırakanın her türlü bakım, gözetim ve ihtiyacı ile ilgilendiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, ... Bölge Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf talebi esastan reddedilmiş, HMK"nun 355. Maddesi gereğince harç yönünden hüküm ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1941 doğumlu mirasbırakan ...’nın 18.04.2005 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma davacı çocukları ile davalı eşinin kaldıkları, çekişme konusu 610 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün tamamı muris adına kayıtlı iken, 02.04.2009 tarihinde ½ payının davalıya satış yolu ile temlik edildiği, daha sonra diğer ½ payın ise 08.09.2014 tarihinde davalıya devredildiği, mirasbırakan ile davalının 22.12.2008 tarihinde evlendikleri, anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; her ne kadar davacı tanıkları davalının baskısı ile temliklerin yapıldığını bildirmişlerse de, toplanan tüm delillerden mirasbırakanın ilk eşinden olma davacı çocukları ile bir probleminin olmadığı, onlardan mal kaçırmasını gerektiren bir durumun ortaya konulamadığı, 02.04.2009 tarihinde taşınmazın ½ payının evlilik hediyesi olarak temlik edildiği, kanser hastası olan mirasbırakana davalı tarafından bakıldığı, 08.09.2014 tarihindeki temlikin bu bakım karşılığı yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Öte yandan, salt bedeller arası oransızlığın muris muvazaasının kanıtı olamayacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2017/384 Esas, 2017/371 karar sayılı kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereği KALDIRILARAK, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 6100 sayılı HMK"un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.