2. Ceza Dairesi 2017/310 E. , 2017/1897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü
Dairemizin 18/11/2013 tarihli 2013/5050 Esas – 2013/26826 K. sayılı bozma kararına karşı mahkemesince direnme kararı verilmesi üzere dosyanın gönderildiği Yüksek Ceza Genel Kurulu"nun 14.12.2016 gün ve 2015/311 E.-2016/1277 K. sayılı gönderme kararı ile dosyanın dairemize gönderilmesi üzerine 5271 sayılı CMK’nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 307. maddenin 3. fıkrası uyarınca yapılan inceleme sonucu, her ne kadar mahkemesince direnme kararı verildiği belirtilmiş ise de, direnme kararında bozmadan önce verilen kararda yer verilmeyen yeni gerekçeler gösterildiği ve bu itibarla mahkemenin verdiği kararın direnme kararı olmayıp bozmaya uyularak verilmiş bir karar olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi"nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Bozma ilamımızdan sonra verilen Yargıtay CGK"nın 04/02/2014 gün ve 2013/15-262 Esas-2014/37 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK"nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda; gündüz vakti, sanıkların, müştekilerin kapı zilini çaldıkları, hayır topladıklarını söyleyerek yardım talebinde bulundukları, müştekilerin kabul etmemeleri üzerine, sanık ..."in kucağındaki bebeği emzirmek istediğini söylemesi üzerine müştekilerin sanıkları eve aldıkları, eve giren sanıkların müştekilere “evde büyü var” diyerek önce yumurta istedikleri, yumurtayı kırarak sözde içinden muska çıkardıkları, büyüyü bozmak için müştekilerin kollarındaki bilezikleri istedikleri, müşteki ..."nin 6 adet,..."nin de 4 adet toplam 10 adet bileziği sanıklara teslim ettikleri, sanıkların bilezikleri peçete ve mendile sararak karıştırıp, bohça içine koyarak dolaba koydukları, akşam ezanı okunduktan sonra bilezikleri bulundukları yerden alabilecekleri konusunda müştekileri uyardıktan sonra müştekilerle birlikte sanıkların evden çıktıkları, geriye dönen müştekilerin yaptıkları kontrolde bileziklerin yerinde olmadıklarını görmeleri şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkların hileli söz ve ustaca davranışlarla dini duygularını istismar ettiği ve denetim olanağını önemli ölçüde azalttığı müştekilerden haksız menfaat sağladıkları anlaşılmakla, sanıkların eyleminin bu niteliği itibariyle 5237 sayılı TCK"nın 158/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekebileceği ve bu suçla ilgili davaya bakma ve delilleri değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiileri ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 20/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.