Esas No: 2008/7-699
Karar No: 2008/714
Karar Tarihi: 26.11.2008
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/7-699 Esas 2008/714 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2008/7-699 E., 2008/714 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "Kadastro tespitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edremit Kadastro Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine dair en son verilen 12.05.2006 gün ve 2004/13 E- 2006/1 K. sayılı kararın incelenmesi, asıl davacı Hazine vekili ve birleşen dava davacısı Kooperatif tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 03.04.2007 gün ve 2006/3831-2007/1172 sayılı ilamı ile; (“
“...1-Kadastro sırasında 145 ve 155 parsel sayılı taşınmazlar tapu kaydına dayanılarak davalı Zişan Kiraz ve arkadaşları adına tespit edilmiştir. İtirazı komisyonca reddedilen Hazine, taşınmazlarda kayıt yüzölçüm fazlalığı bulunduğunu öne sürüp dava açmış, S.S. Altınoluk Tatil Köyü Turizm Geliştirme Kooperatifi taşınmazların eski Yönetim Kurulu üyelerinin yolsuz işlemi sonucu davalılara satıldığını,satışın geçersiz olduğunu, tapu iptal ve tescil davası açıldığını öne sürüp davaya katılmıştır.
Mahkemece daha önce 1990/37 Esas, 1997/13 Karar sayılı 21.05.1997 günlü kararla davacı hazinenin 155 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak açtığı davanın reddine, taşınmazın tespitteki hisseleri oranında davalı Zişan Kiraz ve arkadaşları adına tesciline, 145 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın ise kısmen kabulü ile, 25.04.1997 günlü fen bilirkişi rapor ve krokisinde A ve B harfleri ile işaretli toplam 302,75 M2 taşınmaz bölümünün tescil harici bırakılmasına, geri kalan bölümün tespit gibi davalı Zişan Kiraz ve arkadaşları adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı hazine ve müdahil kooperatif tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 1998/4915-2861 esas ve karar sayılı ilamı ile davacı Hazinenin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek hüküm müdahil davacı kooperatif yararına bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuştur.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma dışında kalan yönler ise kesinleşir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi"nin bozma kararı ile davacı Hazinenin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle, davalılar ve müdahil kooperatifin tutunduğu tapu kayıtlarının değişmez sınırlı oldukları, davaya konu 155 parsel ile 145 parselin bir bölümünü kapsadığı, tapu kayıt kapsamı içinde kalan bu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalmadığı gibi miktar fazlası olarak da değerlendirilemeyeceği, Hazinenin tapu kapsamında kalan bu yerlerle ilgili davasının haksız olduğu kesinleşmiştir. Davacı hazinenin temyiz itirazları davalılar adına tescile karar verilen taşınmazlara yönelik olup mahkemece verilen son hükümde Hazine aleyhine yeni bir hukuksal durum yaratılmamıştır. Hal böyle olunca kesinleşmiş bir hususu yeniden temyize getirmekte hukuki yararı bulunmadığından davacı hazinenin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-Müdahil S.S.Altınoluk Tatil Köyü Turizm Geliştirme Kooperatifinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece dairemizin 10.02.2004 günlü bozma kararına uyulduktan ve S.S.Altınoluk Tatil Köyü Turizm Geliştirme Kooperatifi tarafından Zişan Kiraz ve arkadaşları aleyhine açılan Edremit Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/125 esas sayılı dosyası bu dosya ile birleştirildikten sonra müdahil davacı kooperatifin davasının reddine, davacı Hazinenin davasının önceki hüküm gibi kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç toplanan delillere uygun düşmemiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 42. maddesi hükmüne göre Genel Kurul kooperatifin en yetkili organıdır. Aynı Kanunun 59. maddesi hükmüne göre de kooperatifi üçüncü kişilere karşı Yönetim Kurulu temsil eder. Kooperatifler ancak Ana sözleşmelerinde açıklanan amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunabilecekleri gibi Genel Kurul da ancak bu amaçlar doğrultusunda karar alabilir. Kooperatifler Ana sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında faaliyette bulunamayacağından Genel Kurulun amaç dışı bir konuda karar alabileceğinden ve Yönetim Kurulunun da böyle bir kararın yerine getirilmesi hususunda kooperatifi temsil edebileceğinden söz edilemez.
743 sayılı Medeni Kanun, ayni hakkın kazanılmasında tescilin haklı ve hukuki bir sebebe dayanmasını zorunlu tutmuş, geçersiz bir işleme dayanılarak yapılan tescili yolsuz tescil olarak nitelendirip 933. maddesi ile de yolsuz tescil sonucu ayni hakkı zarara uğrayan kimseye tapu iptal ve tescil davası açma hakkı tanımıştır. Medeni Kanunun 931 ve 933/2. maddeleri yolsuz tescile güvenerek iyiniyetle taşınmaz mülkiyetini kazanan kişinin hakkını korunmakta ise de, bu korumadan ancak tapudaki yolsuz tescile güvenerek malik görünen kişiden taşınmaz mülkiyetini devralan üçüncü kişilerin yararlanacağı kuşkusuzdur.
Yine, Borçlar Kanununun 53.maddesi hükmüne göre de, kural olarak ceza mahkemesince verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada ceza mahkemesinin kararı ister beraat isterse mahkumiyete ilişkin olsun hukuk hakiminin maddi olayları saptayan ceza mahkemesi kararı ile bağlı olduğu ve ceza mahkemesinin tespit hükmünün taraflar yönünden de kesin delil oluşturacağı duraksamasız kabul edilmektedir.
Toplanan delillerden,müdahil davacı kooperatifin Anayasası hükmünde olan ve 05.06.1984 günlü Genel Kurul toplantısının yapıldığı gün yürürlükte bulunan 08.10.1980 günlü Ana Sözleşmenin 3.maddesinde "Ortakların ve mahalli turizm potansiyelinin ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla turizme yönelik tesisler kurmak" amaçlar arasında sayıldıktan sonra aynı maddenin (a) bendinde kooperatifin bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için yapabileceği işler arasında "turistik tesisler yapmak için gerekli arsa ve arazileri satın almak ve kiralamak" da belirtilmiş,gerek amaç ve gerekse yapılabilecek işler arasında kooperatife ait taşınmazların satışı gösterilmemiştir. Buna rağmen kooperatifin 05.06.1984 günlü Genel Kurul toplantısında "Arazinin satışı konusunda genel kurul oybirliği ile kooperatif arazisinin satışını kararlaştırdı ve satılması yolunda yönetim kuruluna görev verildi. (Cezai şart uyarınca kooperatife yük getirmemek kaydıyla) Yönetim Kurulu Genel Kurulun kararına uyarak piyasa araştırması sonucu en yüksek değeri verenlerle anlaşma yapacak ve Genel Kurul onayını alarak tasfiye işlemine gidecektir." şeklinde karar alındığı, aynı toplantıda Hayati Kaya, Cengiz Kaymanlı, Selahattin Çetinel, Ergün Baki ve Ahmet Durmuş"un Yönetim Kurulu üyeliklerine getirildiği, bu kararın 27.07.1984 günlü Ticaret Sicil Gazetesinde "Arazi satışı konusunda Genel Kurul oybirliği ile kooperatif arazisinin satışını kararlaştırdı ve satılması yolunda Yönetim Kuruluna görev verildi.Cezai şart uyarınca kooperatife yük getirmemek koşuluyla.Yönetim Kurulu Genel Kurul Kararına uyarak piyasa araştırması sonucu için yüksek değer verenlerle anlaşma yapacak ve Genel Kurul onayını alacak, kooperatifin tasfiye işlemine gidecektir." şeklinde yayınlandığı, gerek toplantı tutanağında ve gerekse yayınlanan metinde "ve yetki" sözleri bulunmadığı halde Genel Kurul Tutanağına bu sözlerin sonradan eklendiği, Yönetim Kurulunun bundan sonra kooperatif taşınmazlarını satışa çıkardığı, verilen çok sayıda teklif arasında bir kısmı peşin, kalanı vadeli 60.000.000 TL, tamamı peşin 50.000.000 TL bedel içeren tekliflerin de bulunduğu ve bu tekliflerin 20.9.1984 tarihinde karar defterine de geçirildiği, anılan genel kurul toplantısında Anasözleşme değişikliği konusunda bir karar alınmamasına ve daha sonra da bir genel kurul toplantısı yapılmamasına rağmen Yönetim Kurulunca hazırlanan Anasözleşme değişikliğinin 19.11.1984 tarihinde Ticaret Bakanlığından izin alınarak notere tasdik ettirildiği, bu değişiklikle Anasözleşme"nin 3.maddesinin (a) bendine " veya satmak" sözlerinin, yine Genel Kurulun görevlerine ilişkin 21.maddenin (f) bendine de, "Kooperatifin menkul ve gayrimenkullerini satmak" sözlerinin eklendiği ancak değişikliğin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirilmediği, 1985 yılı Mart ayı sonuna kadar yapılması zorunlu olmasına rağmen Genel Kurul toplantıya çağırılmadığı, daha yüksek ve uygun teklif bulunmasına rağmen 02.06.1985 günlü kararla daha önce yapılan ön sözleşme doğrultusunda kooperatif taşınmazlarının 5.000.000 TL"si peşin, 45.000.000 TL"si taksit olmak üzere toplam 50.000.000 TL bedelle davalılar Zişan Kiraz ve arkadaşlarına satılmasının kararlaştırıldığı ve 13.06.1985 tarihinde de tapuda satış işleminin gerçekleştirildiği, bunun öğrenilmesi üzerine 26.03.1986 tarihinde çok sayıda ortağın kooperatif arsalarını yetkisiz biçimde ve düşük fiyata satarak kooperatifi zarara uğrattıkları gerekçesiyle Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında C.Savcılığına şikayette bulundukları, ortakların ihtar ve baskısı üzerine yapılan 15.06.1986 günlü Genel Kurul toplantısında Yönetim Kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası ve taşınmazları alanlar hakkında da tapu iptal davası açılmasının kararlaştırıldığı, yapılan soruşturma üzerine Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinin 1990/157 esas sayılı dosyasında Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında; başka iddialarla birlikte "kooperatif taşınmazlarını Genel Kurul onayını almadan sınırlı yetki hudutlarını aşarak peşin ve daha yüksek fiyat var iken daha düşük fiyat verene satmak için resmi evraka ek ilave koyarak sahtekarlık yaptıkları" suçlamasıyla evrakta sahtekarlık suçundan da ceza davası açıldığı, uzman bilirkişi kurulundan alınan raporda satış tarihi itibarıyla taşınmazların gerçek değerinin 1.506.870.000 TL olduğunun bildirildiği, ayrıca diğer bir bilirkişi kurulundan alınan rapor ve ek raporda da; Yönetim Kurulu üyesi sanıkların Genel Kurulu zamanında yapmamakla ve Anasözleşme değişikliğini Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirmemekle görevi ihmal ettiklerinin, Genel Kurul tutanağına sonradan eklenen sözler tutanak ve yapılan ilanda bulunmadığından Yönetim Kurulunun satışa yetkili olmadığını kabul etmek gerektiğinin, kendilerine çıkar sağladıklarına ilişkin delil bulunmamakla birlikte Yönetim Kurulu üyelerinin 1,5 milyar değerindeki arsayı 50 milyon TL"ye satarak görevi kötüye kullandıklarının, geçerli olan Ticaret Sicil Gazetesi olduğundan Genel Kurul Tutanağına yapılan ilavenin sahtecilik olarak mütalaa edilemeyeceğinin açıklandığı, mahkemece bu raporlar benimsenerek Yönetim Kurulu üyesi sanıklar Hayati Kaya, Cengiz Kaymanlı, Selahattin Çetinel"in Evrakta Sahtekarlık suçundan beraatlerine, görevi ihmal ve Görevi Kötüye Kullanma suçlarından cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın Yargıtay 6.Ceza Dairesince "sanıkların eylemlerinin kül halinde görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu" gerekçesiyle bozulduğu ve mahkemece bozmaya uyularak sanıklar hakkında görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu ve verilen bu kararın da kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı, diğer maddi olaylar ile birlikte Yönetim Kurulu başkan ve üyeleri olan sanıkların "kooperatif taşınmazlarını satma konusunda yetkileri olmadığı halde taşınmazları satabilmek için Genel Kurul tutanağına ekleme yaptıkları, taşınmazları yetki sınırlarını aşarak değerinden çok aşağı bir bedele sattıkları " gerçeğini de kapsamaktadır. Ceza mahkemesinin bu saptamasının az yukarıda açıklanan hukuki olgu dikkate alındığında hukuk hakimini bağlayacağı kuşkusuzdur.
Genel Kurulun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Ana sözleşmede taşınmaz satışının kooperatifin amaçları ve yapabileceği işler arasında sayılmaması, Ana sözleşmede değişiklik yapma Genel Kurulun görevi olmasına rağmen Genel Kuruldan bu konuda bir karar alınmaksızın Yönetim Kurulunca Ana sözleşmenin 3. ve 21.maddeleri değiştirilerek bu maddelere taşınmaz satışının eklenmesi ve bu eklenti ve değişikliğe dayanılarak da taşınmazların daha yüksek ve uygun teklif verenler varken taşınmazların gerçek değerinin çok altında bir bedelle davalılara satılması, zorunlu olmasına rağmen Yönetim Kurulunca Genel Kurulun 1985 yılı Mart ayı sonuna kadar toplantıya çağrılmayarak gelişmelerin ortaklardan gizlenmesi, ortakların şikayetinden sonra yine ortakların baskısı üzerine ancak 15.06.1986 tarihinde toplantı yapılması ve bu toplantıda da Yönetim Kurulu hakkında sorumluluk ve taşınmazları alanlar hakkında da tapu iptal ve tescil davası açılmasının kararlaştırılması ve ceza mahkemesinin mahkumiyet hükmü birlikte değerlendirildiğinde; Genel Kurulca 05.06.1084 günlü toplantıda taşınmazların satışı konusunda kesin bir karar alınmadığını, Yönetim Kuruluna taşınmazları istediği fiyatla satma konusunda bir yetki verilmediğini, sadece fiyat konusunda piyasa araştırması yapma ve Genel Kurulca onay verilmemesi ihtimali göz önüne alınarak yapılan anlaşmanın kabul edilmemesi halinde cezai şart uygulanmamasını sağlama koşuluyla en yüksek teklifi verenle ön anlaşma yapma ve ön anlaşmayı Genel Kurul onayına sunma konusunda görev verildiğini, Yönetim Kurulu başkan ve üyelerinin bu durumu bildikleri halde kötü niyetli olarak davalı Zişan Kiraz ve arkadaşları ile anlaşmak suretiyle iş ve elbirliği içerisinde kendilerine verilen yetkiyi aşıp görevlileri de yanıltarak taşınmazları gerçek değerinin çok altında bir bedelle davalılara sattıklarını kabul etmek gerekir.
Yönetim Kurulu kooperatifin temsilcisi, bir yerde de vekilidir. Vekil, temsil yetkisini kasten, vekillik verenin zararına, kendisinin veya elbirliği ile hareket ettiği başka birinin yararına kullandığı taktirde yapılan iş, temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa bile böyle bir işlemin vekillik vereni bağlamasından ve yapılan işlemin geçerli olduğundan söz edilemez. Davalılar iyiniyet savunmasında bulunmuşlarsa da, davalılar yolsuz tescile güvenerek taşınmaz mülkiyetini iktisap eden üçüncü kişi olmayıp, bizzat yolsuz tescile esas satış işleminin tarafı olduklarından iyiniyetli olup olmadıkları bu davada önemli olmadığı gibi, taşınmazları gerçek değerinin çok altında bir bedelle satın aldıkları dikkate alındığında Yönetim Kurulu üyeleri ile iş ve elbirliği içinde hareket ettiklerini kabul etmek gerektiğinden iyiniyetli oldukları da söylenemez.
Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak müdahil davacı S.S. Altınoluk Tatil Köyü Turizm Geliştirme Kooperatifinin davasının kısmen kabulü ve tespitin iptaline, 145 parsel sayılı taşınmazın 25.04.1997 günlü bilirkişi raporu ve krokisinde A ve B harfleri ile işaretli toplam 302,75 M2 bölümünün tescil harici bırakılmasına, 155 parsel sayılı taşınmazın tamamının ve 145 parsel sayılı taşınmazın geri kalan bölümünün müdahil davacı kooperatif adına tapuya tesciline, muhtesatların tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, müdahil davacı SS.Altınoluk Tatilköyü Turizm Geliştirme Kooperatifinin temyiz itirazlarının kabulünün gerektiği...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Birleşen dava davacısı Kooperatif vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Birleşen dava ile davacı kooperatif vekili, dava konusu taşınmazların davalılara satışı için kooperatif genel kurulu tarafından yönetim kuruluna yetki verilmediğini, taşınmazların raiçlerinin çok altında bir bedelle satıldığını,davalılar adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve kooperatif adına taşınmazların tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, 06.05.1984 günü yapılan davacı kooperatifin genel kurul toplantı tutanakları ve Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan metin incelendiğinde; dava konusu taşınmazların satışına dair yönetim kuruluna açıkça verilmiş bir yetki bulunmamaktadır. Kaldı ki, dava konusu taşınmazın satışının yapıldığı akit tarihinde yürürlükte bulunan davacı kooperatifin ana sözleşmesinde kooperatifin amaçları arasında taşınmaz satımına ilişkin bir hüküm de yoktur. Her ne kadar 19.11.1984 tarihinde yönetim kurulu ana sözleşmede değişiklik yapmış ve kooperatifin amaçları arasına taşınmaz satımına ilişkin hüküm konulmuşsa da ki bu satım dahi kooperatifi tasfiye amacına yönelik değildir, bu değişiklik ticaret sicil gazetesinde yayınlanmış da değildir. Bunun yanı sıra ana sözleşme değişikliğine de genel kurul yetkilidir. Yönetim kurulu’nun ana sözleşmeyi bu şekilde değiştirme yetkisi de yoktur.
Ayrıca Hukuk Genel Kurulu"nun 24.1.2007 gün 2007/11-49 Esas 2007/22 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi “
“…Kural olarak genel kurul kararlarının sonuçları içe dönük olup, bu kararlar iyiniyetli üçüncü kişiler yönünden sonuç doğurmazlarsa da; bilimsel görüşlerde de ifade edildiği üzere (Bkz. Poroy/Tekinalp/Çamoğlu; Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 9. Baskı,Beta Yayınları,İstanbul,2003, sayfa:410 ve devamı Zafer Saka, Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2004, sayfa: 204) genel kurul kararının, kooperatif ile üçüncü kişiler arasındaki sözleşmenin geçerlilik koşulu veya unsuru niteliğinde olduğu durumlarda dışa dönük sonuçlar da doğurabilmesine; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42/6.maddesi uyarınca, kooperatife ait taşınmazın satılabilmesi için kooperatif genel kurulunun bu konuda karar almasının gerekli olmasına ve böyle bir kararın varlığının, alıcı üçüncü kişi ile yapılacak satış sözleşmesinin geçerlilik koşulunu oluşturmasına göre…
…” denilmek suretiyle genel kurul kararı olmaksızın taşınmazın satışının üçüncü kişiler yönünden geçerli olmayacağı belirtilmiştir.
Buna göre, 13.6.1985 tarihli akitle dava konusu taşınmazların satışını gerçekleştiren yönetim kurulu temsilcilerinin taşınmazları satış yetkisinin bulunmadığı ve tescilin yolsuz olduğu, davalıların da yolsuz tescile konu işlemin tarafı ve satış işleminin ilk eli durumunda bulunduklarından,taşınmazı edinimlerinde iyi niyetli olup olmadıkları hususunun irdelenmesine gerek bulunmamaktadır.Kaldı ki,davalılar genel kurul toplantı tutanağının ticaret sicili gazetesinde yayınlanan metni incelendiğinde taşınmaz satış yetkisi verilmediğini bilebilecek durumdadırlar.
Her ne kadar genel kurul görüşmeleri sırasında davalıların ödediği bedel gündeme getirilmiş ise de, bu konuda bir talep olmadığından bu husus şimdilik tartışılmamıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, yukarıda belirtilen ve bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Birleşen dava davacısı Kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesl gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.11.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Direnme yoluyla Yüce Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı ve katılma yoluyla davada taraf durumunu alan SS.Altınoluk Tatil Köyü Turizmi Geliştirme Kooperatifi Altın-Tur tarafından davalılar Necati Eker ve arkadaşları aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davasının reddine, dava konusu parsellerin davalılar adına tesciline ilişkin hüküm bölümüne ilişkindir.
Hazine tarafından davalı gerçek kişiler aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davası daha önce çözüme bağlanmış ve Yargıtay incelenmesinden geçmek suretiyle kesinleşmiş olup, direnme konusu değildir.
Hemen belirtelim ki, sonuca etkili olmadığı ve bu nedenle hukuki yarar görülmediği için direnme konusu hükümden önceki aşamaların tekrarından kaçınılmıştır.
Kısaca İddia, Savunma ve Hüküm
Davacı ve davaya katılan kooperatif vekili, eski yönetim kurulu üyelerinin piyasa araştırması sonucu en yüksek değer verenlerle ön sözleşme yapılmasından sonra genel kurulun onayına sunulmasını öngören 6.5.1984 günlü genel kurul kararına uyulmadan ve satış yetkisi verilmediği halde tutanak üzerinde sahtecilik yapılarak “
“ yetki”
” sözcüğünün eklendiğini, yetki aşımı sonucu taşınmazların gerçek değerleri altında düşük bir bedelle el ve işbirliği yaptığı iyi niyetli olmayan davalılara satıldığını ileri sürerek tespitin iptaline, vekil edeni kooperatif adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı gerçek kişiler dava konusu parsellere uygulanan tapu kayıtlarını usulüne uygun olarak devraldıklarını, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, kadastro tespiti sırasında nazara alınan davalılara ait tapu kayıtlarının geçerli bir hukuki sebebe dayanılarak oluşturulduğunu, tespitlerin doğru olduğu gerekçesiyle davacı kooperatifin davasının reddine, dava konusu parsellerin tespit gibi davalı gerçek kişiler adına tapuya tesciline, üzerindeki zeytinlerin muhtesat olarak Narlı Köyü Tüzel Kişiliği adına beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiştir.
Hükmün davacı kooperatif vekilleri tarafından temyizi üzerine, yüksek özel dairece satışın yapıldığı tarihte taşınmaz satışının kooperatifin amaçları ve yapacağı işler arasında sayılmadığını, yönetim kurulu üyelerinin alıcılarla ön anlaşma yapmadan ve genel kurulun onayına sunmadan taşınmazları düşük bedelle devrettiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi üzerine mahkemece önceki gerekçelerle direnilmiştir. Ayrıntıları, dava dilekçesi ve bozma ilamında yazılı olduğu üzere yüksek özel daire iyi niyet dışındaki iddia dışında davacı kooperatifin ileri sürmüş olduğu iddiaları benimsemek suretiyle hükmü bozmuştur.
Sağlıklı bir hukuki nitelendirme ve sonuca ulaşılması bakımından dava konusu parsellerin tespiti ve bu parsellere revizyon gören davalılara ait tapu kayıtlarının oluşumunun bilinmesindeki yarar göz ardı edilemez.
Dava Konusu 145 ve 155 Parsellerin Tespiti
145 parsele ait kadastro tutanağındaki açıklamalara göre, 37.647 m2 yüzölçümlü zeytinlik vasıflı taşınmaz 14.11.1983 gün, 29 numaralı ve 477 tahrir numaralı vergi kaydına dayanılarak 29.11.1984 tarihinde davacı kooperatif adına tespit edilmiş, askı ilan tarihinden önce dava konusu parselin davacı kooperatif tarafından 13.6.1985 tarihinde davalı Necati Eker ve arkadaşlarına satılması üzerine oluşan 13.6.1985 günlü tapu kaydı uyarınca aynı tarihte davalılar adına paylı mülkiyet şeklinde tespit edilmiş, tutanağın beyanlar hanesinde taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının Narlı köyü tüzel kişiliğine ait olduğu açıklanmıştır.
27.760 m2 yüzölçümlü parsele ait kadastro tutanağında ise, 14.11.1983 gün ve 28 nolu tapu kaydına dayanılarak 145 parselin tespiti gibi önce davacı kooperatif adına tespit edilmiş, daha sonra davalılara yapılan satış üzerine 13.6.1985 gün ve 8 numaralı tapu kaydına dayanılarak 145 parsel gibi davalılar adına tespit edilmiş, beyanlar hanesine muhtesat şerhi verilmiştir.
Davalılara Ait Tapu Kayıtlarının Oluşumu
Tapu kaydı ve akit tablosundaki açıklamalara göre, davacı kooperatife ait ilk tespit sırasında nazara alınan tapu kayıtlarının kapsamında kalan her iki taşınmazın satışı için Ticaret Sicili Memurluğunca bildirilen yetki yazısı ile davacı kooperatifi temsile, satış ve devre yetkili olan yönetim kurulu başkan ve üyeleri tarafından 50.000.000 TL.satış parası karşılığında 13.6.1985 tarihinde davalılara satılıp, 13.6.1985 gün 8 ve 9 numaralarıyla paylı mülkiyet şeklinde tapuya tescil edilmişlerdir.
Hukuki Nitelendirme
Görülmekte olan davada uyuşmazlığın özü, dava konusu parsellere uygulanan davalılara ait yukarıda tarih ve sayıları yazılı tapu kayıtlarının geçerli bir hukuki sebebe dayanıp dayanmadığı, kooperatif yönetim kurulunun yetki aşımında bulunup bulunmadığı ve taşınmazların tam karşılığı olan bedelle satılıp satılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ayni hakların kazanılmasında TMK.nun kabul ettiği sisteme göre tescil isteğinin geçerli bir hukuki nedene dayanması zorunludur. (TMK.nun 1025) haksız yada lüzum ifade etmeyen bir işleme dayanılarak yapılan tescil geçersiz ve yolsuzdur. İlke bazındaki bu açıklamalar karşısında kooperatif yönetim kurulunun satış yetkisinin olup olmadığı ve tescil isteğinin geçerli bir hukuki sebebe dayanıp dayanmadığının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve TMK.nun hükümleri karşısında ayrı ayrı irdelenmesi gerekir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanuna göre;
Bozma kararında satışın yapıldığı tarihte, taşınmaz satışının kooperatifin amaçları ve yapacağı işler arasında sayılmadığı vurgulanmıştır. Gerçekten de 13.6.1985 tarihinde kooperatif ana sözleşmesinde bu konuda bir açıklama yok ise de taşınmazların satışı için bir çok üyenin yazılı başvuruda bulunduklarına ve 6.5.1984 günlü genel kurulca oybirliğiyle alınan kararla kooperatife ait dava konusu taşınmazların oybirliğiyle satışına karar verildiğine ve bu kararda iptal edilmemiş bulunduğuna göre bu hususun kooperatifin amaçları arasında yer aldığı hususunda duraksamamak gerekir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59.maddesi hükmüne göre, yönetim kurulu kooperatifi temsile ve amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabilir. 6.5.1984 günlü genel kurul toplantısında alınan ve hükümet komiserinin imzasını taşıyan gündem tutanağı ve kararda aynen “
“…kooperatif arazisinin satışı kararlaştırıldı ve satılması yolunda yönetim kuruluna görev-çıkıntı yapılmak suretiyle (yetki) verildi. Cezai şart uyarınca kooperatife yük getirmemek koşuluyla yönetim kurulu genel kurulun karara uyularak piyasa araştırması sonucu için yüksek değer verenlerle ön anlaşma yapacak ve genel kurul onayını alacak kooperatifin tasfiye işlemine gidilecektir.”
” Somut olayda yönetim kurulu genel kurulda alınan karar uyarınca ön sözleşmeyi genel kurulun onayına sunmamış ise de, bu eksiklik 1163 sayılı kooperatifler kanununun 59/2.fıkrası hükmü karşısında satışı geçersiz hale getirmez. Anılan hükümde “
“Bu temsil yetkisinin sınırlandırılması iyi niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hiçbir hüküm ifade etmez.”
” Gerçekten de genel kurulda alınan karar yönetim kurulu kararının sınırlandırılması niteliğinde olup bu yön tescil ve ilan edilmediği gibi kötü niyetli oldukları, yönetim kurulu üyeleriyle el ve işbirliği şeklinde hareket ettikleri kanıtlanmayan davalılara karşı bu sınırlama hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz.
Eski yönetim kurulunun piyasa araştırması yapmadan taşınmazları gerçek bedellerini karşılamayan düşük bedelle devredildiği sorununa gelince; dosya arasındaki belgelere, kooperatif üyelerine taahhütlü olarak gönderilen 4.4.1986 gün ve 35 sayılı kararda “
“Arazimizin satışı için Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde aralıklı olarak geniş şekilde satış ilanı verilmiştir. Gazete ilanları dışında olmak üzere ayrıca Türkiye’nin önde gelen özel ticari kuruluşları, bankaları ve diğer özel şahıs firmaları ve emlak komisyonlarına geniş bilgileri havi, özenle hazırlanan pek çok sayıda satış dosyaları gönderilmiş ve telefonlarla verilen diğer bilgiler haricinde gerek kendilerine gerekse arazi üzerinde yeterli bilgiler verilmiştir.”
” Ayrıca dosya arasında bulunan davacı kooperatife ait 20.9.1984 gün ve 20 numara ile işlenen kararda 38 firma ve gerçek kişinin teklif veren kişilerin bir kısmının taşınmazın değerini yüksek bulmaları nedeniyle teklifini geri aldıkları, ileri sürülen tekliflerin ayrıntılı olarak işlendiği görülmüştür. Karar defterindeki açıklamalara göre en yüksek teklifin 60.000.000 TL.seviyesinde olduğu görülmüştür. Kısaca temas edilen bu bilgiler karşısında yönetim kurulunun piyasa araştırması yapmadan düşük bedelle taşınmazları satmış olduğu yolundaki iddia ve bozma nedeni dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Az yukarıda da açıklandığı üzere, yönetim kurulunun genel kurulun onayını almadan taşınmazları satmış olması 1163 sayılı Kanunun 59/2.maddesi hükmü karşısında satışı geçersiz hale ve sonuçta tescilin yolsuzlaşması sonucunu doğurmaz.
Akit tablosunun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, 2644 sayılı Tapu Kanununun 2. maddesi hükmü uyarınca Ticaret Sicilin Memurluğunca verilen yetki yazısında da yönetim kurulunun davacı kooperatifi temsile ve taşınmazları satma yetkisinin bulunduğu belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında yönetim kurulu 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 59 ve genel kurulca alınan 6.5.1985 günlü karar karşısında geçerli temsil yetkisi içerisinde hareket ettiğinin kabulü gerekir.
TMK.nu ve BK.nu hükümleri karşısında;
Dava konusu taşınmazların gerçek bedellerini karşılamayan düşük bedelle satıldığı ileri sürülmüş ve bu yön bozma nedeni yapılmıştır. Gerçekten de BK.nun 21.maddesinde bir sözleşmede edimler arasında açık bir dengesizlik bulunduğu taktirde eğer gabin (aşırı faydalanma) zarar görenin müzayaka ( darda bulunmasından) veya hiffetinden ( düşüncesizliğinden) yada tecrübesizliğinden yararlanılarak meydana gelmiş ise zarar gören bir yıl içerisinde sözleşmeyi sona erdirdiğini açıklayarak verdiğini geri isteyebilir. Anılan madde uyarınca gabinden söz edebilmek için maddede öngörülen objektif ve subjektif ögelerin gerçekleşmiş olması gerekir.
Edimler arasındaki açık dengesizliğin bulunması objektif unsuru oluşturur. Diğer yönden bu dengesizliğin sözleşmenin kurulduğu tarihe göre gözönünde tutulması gerekir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki dengesizlik gabin yönünden objektif ögeyi oluşturmaz. Bu öge yönünden olaya bakıldığında karar defterinde teklif veren firma ve gerçek kişilerin ileri sürdüğü miktarlar ve dosya arasındaki belgeler ve yukarıda tarih ve sayısı açıklanan tüm üyelere gönderilen kooperatif yazısında aynen;
“…Arazinin ortaya çıkardığı Bakanlıkça onaylanan pürüzler içerisinde;
a)Arazide, yalnızca turistik motel üniteleri yapılanabileceği,
b)Parselasyon işleminin kesinlikle yapılamayacağı,
c)Kooperatif ortaklarına hisseli dahi olsa, tapu verilemeyeceği,
d)Mülkiyetin kooperatifte kalacağı,
e)Arazi ve yapılacak motel ve diğer tesislerin tümüyle halka açık olacağı,
f)Müstahdem odaları, yatakhaneleri, PTT binası, revir,gazino, duşlar,tuvaletler gibi tesisler ve bunların içlerinin tefriş ve kullanıma gerekli malzemeler tamamlanmadan kullanma ve işletme belgesi verilemeyeceği,
g)Yukarıdaki maddeler haricinde, kıyı yönetmenliği hükümlerinin tapuya tescil edilmeden inşaat ruhsatı verilemeyeceği, gibi hususları, alıcı adayları, Belediyeye gittiklerinde plan hükümlerinde gördüklerinde değil almak, pazarlık yapmaktan da vazgeçmişlerdir…
…” denilmiştir.
Bu açıklamalar karşısında taşınmazların düşük bedelle satıldığı iddiası kooperatife ait belgeler ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Diğer yönden; davacı kooperatifin darda kalmasından, düşüncesizliğinden ve tecrübesizliğinden yararlanılarak satışın yapıldığı iddia edilmediği gibi bu yönde kanıtlanmamıştır. Kooperatifin üyeleri olması nedeniyle yeminsiz olarak dinlenen davacı tanıkları yönetim kurulu üyelerinin davalılarla el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri hususunda herhangi bir anlatımda bulunmamışlardır.
Tüm bu açıklamalar karşısında gabin iddiasının kanıtlanmadığı ve taşınmazların gerçek bedelleriyle davalılar tarafından satın ve devralındığı, tescil isteminin esası olan satış işleminin TMK.nun hükümlerine uygun olduğu belirlenmiştir.
Gabin iddiası kanıtlanmadığına göre davanın öncelikle BK.nun 21.maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. Gerçekten de anılan madde de BK.nun 31.maddesinden ayrı olarak bir yıllık süre öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında da bu sürenin sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren cereyan edeceği açıklanmıştır. Dava konusu parseller 13.6.1985 tarihinde satıldığına, bu tarihten davanın açıldığı 19.9.1986 dava tarihi ve 23.5.1992 katılma tarihlerine göre öngörülen olumsuz dava koşulu olan süre geçmiş bulunmaktadır. Hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde işin esasına girilmeksizin davanın bu noktadan reddine karar verilmesi gerekirken ileri sürülen gabin olgusu dikkate alınmadan yazılı şekilde bozma sevk edilmiş olması doğru görülmemiştir.
Görülmekte olan davada 13.6.1985 tarihinde yapılan satıştan elde edilen 50 milyon TL satış parası tüm üyelere ödenmiş ve itirazı kayıt ileri sürülmeksizin alınmıştır. Son yıllarda bölgede turizm sektörünün gelişmesi ve bu nedenle taşınmazların değer kazanması nedeniyle açılmış olan bir davadır.
S o n u ç : Yukarıdan beri izah edilen sebep ve gerekçeler karşısında usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme kararının onanması düşüncesiyle Yüce Genel Kurulun bozma yolunda oluşan kararına katılmıyorum.
Süleyman SAPANOĞLU
8.H.D.Başkanı
MUHALEFET ŞERHİ
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacı kooperatife ait taşınmazın kooperatifin eski yönetim kurulu üyelerince davalılara yaptığı satışın geçerli olup olmadığı, tescilin yolsuz tescil olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
Davacı kooperatif ana sözleşmesinin “
“amacı ve tanımlama”
” başlıklı 3.maddesinde; “
“kooperatif, ortaklarının ve mahalli turizm potansiyelinin ihtiyaçlarını sağlamak amacı ile turizme yönelik tesisler kurmak, bunları günün koşullarına uygun işletmek”
” …… denildikten sonra devamında; “
“Bu amaç ile ortaklarına ve genel kullanıma açık turistik tesisler yapmak için gerekli arsa ve arazileri, bölgenin turistik özelliği göz önüne alınarak yasalara uygun bu şekilde satın almak, kiralama,…
…..“
“ olarak düzenleme yapılmıştır. Ancak, kooperatif 06.05.1984 tarihinde yaptığı genel kurul toplantısında kooperatife ait taşınmazın satılmasına karar verilmiş ve bu hususta yönetim kuruluna görev verildikten sonra satışın usul ve esasları ile ilgili yönetim kuruluna yükümlülükler getirilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99.maddesi delaletiyle somut olayda uygulanan TTK’nun 137.maddesindeki “
“Ticaret Şirketleri hükmü şahsiyeti haiz olup, şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzunun çevresi içinde kalmak şartıyla bütün hakları iktisap ve borçları ilzam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.”
” Şeklindeki düzenlemeden maksat, ticari şirketin faaliyet alanı dışında faaliyet göstermelerini engellemeye yönelik ve kamu düzenine ilişkin bir düzenlemedir. Yani bir örnek vermek gerekirse, ortaklarını konut sahibi yapmak amacıyla kurulan bir kooperatif taşıma işi yapamayacaktır veya faiz ile para alıp, satamayacaktır. Yoksa, somut olayda olduğu gibi önce kooperatifin amacını gerçekleştirebilmek için satın alınan taşınmazın kooperatifin en yetkili organı olan genel kurul kararı ile satılmasına karar verilmiş olması bu yasaklama kapsamında mütalaa edilemez. Kooperatifin 6.5.1984 tarihli genel kurulunda taşınmazın satışına ilişkin oybirliği ile verilen karar iptal edilmemiş ve hala ayaktadır.
Öte yandan, genel kurul kararını icra etmekte görevlendirilen yönetim kurulu üyelerinin temsil yetkilerinin sınırlandırılması iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyecektir. (1163 Sayılı Koop. K. Md. 59) Davacı kooperatifin eski yöneticileri evrakta sahtecilik suçundan beraat etmiş olup, ticaret sicil memurluğundan gelen cevabi yazıda yöneticilerin satışa yetkili olduklarının açıkça belirtilmiş olması karşısında taşınmazı satın alanların basiretsiz davrandığı söylenemeyeceği gibi, yöneticilerle el ve iş birliği içinde hareket ettikleri yolunda somut delil de yoktur. Davalıların 6-7 kişi bir araya gelerek 1984 yılına göre oldukça büyük meblağ olan 50.000.000 TL gibi bir bedel ödedikleri de sabittir. Biran taşınmazın genel kurul kararına aykırı olarak kısmen ucuza satıldığı düşünülse bile bu husus olsa olsa yönetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluklarını gerektiren bir husus olup, satış ve tescilin yolsuz tescil olarak nitelenmesi olanaklı değildir. Kooperatif genel kurul kararı uygulanmış satış bedeli kooperatifçe muhasebeleştirilmiş ve ortaklara dağıtılmıştır. Böyle olunca, yerel mahkeme kararının onanması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.