"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki sigortalık süresinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.11.2006 gün ve 2006/155-1220 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 06.12.2007 gün ve 2007/2248-21904 sayılı ilamı ile, (...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, 20.4.1982-31.12.1984, 01.01.1986-30,11,1990, 01.07.1993-30.06.1994 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti ile 01.01.2006 tarihi itibariyle tahsise hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece dava konusu tarihler arasında 1479 sayılı yasaya tabi zorunlu sigortalı olduğu kabulüne karar verilmesi doğru ise de 01.01.2006 tarihi itibariyle tahsise hak kazandığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Davacının, 08.01.1979-20.4.1982, 01.01.1985-31.12.1985, 01.12.1990-30.06.1993, 01.01.1996-26.02.1999 tarihleri arası ve 13.04.2000 tarihinden itibaren vergi ve meslek kuruluşu kaydına dayanılarak zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacının 13.02.1979-20.04.1982 tarihleri arası ve 21.09.1994 tarihinden itibaren Meslek Odası; 15.09.2003 tarihinden itibaren devam eden Esnaf Sicil kaydı ve 15.01.1981-31.08.1981, 01.01.1985-31.12.1985, 01.12.1990-26.02.1999 tarihleri arasında ve 13.04.2000 tarihinden itibaren vergi kaydı bulunmaktadır. Uyuşmazlık, davalı Kurumun davacıyı, 21.4.1982-31.12.1984, 01.01.1986 - 30.11.1990, 01.07.1993- 30.06.1994 tarihleri arasında hiçbir kaydı bulunmamasına rağmen ödediği primler Kurumca yıllarca kullanılmış olup zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılıp sayılmayacağı ve tüm bu durumlar değerlendirilerek tahsise hak kazanıp kazanmayacağı noktasında toplanmaktadır. İhtilaflı dönemlere ait primler 1992 ve 1997 affından yararlandırılıp tahsil edilerek uzun yıllar kullanılmıştır. Davacıya sosyal güvenlik yönünden ümit verildikten sonra sosyal güvenlik hakkından mahrum edecek şekilde 21.4.1982-31.12.1984, 01.01.1986-30.11.1990, 01.07.1993-30.06.1994 dönemlerindeki sigortalılığın iptal edilmesi Medeni Kanunun 2.maddesinde öngörülen genel iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağı ve kazanılmış hakları ortadan kaldırmak anlamına geleceği için, Mahkemece davacının bu dönemlerde de zorunlu Bağ-kur sigortalısı sayılması doğrudur. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması için prim ve her türlü borcun ödenmesi gerekir. Kurumun 04.05.2006 tarihli yazısında davacının 18 yıl 8 ay 6 gün hizmet süresinde dahi 1.347 YTL prim borcu olduğu belirtildiğine göre 25 yıllık sigortalılık süresi esas alındığında prim borcu olduğu ortada iken bu borcunun ödenmesine yönelik dayanakları gösterilmeden ve yaşlılık aylığı şartlarının ne şekilde oluştuğu karar yerinde tartışılmadan yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, şayet davacının 25 yıl üzerinden; prim ödeme yok ise, 1479 sayılı Kanunun 35. maddesi son fıkrası gereği davacı 15 yıl prim ödediği anlaşılırsa talep tarihinden itibaren kısmi aylık bağlanmasına karar vermektir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalık süresinin ve tahsis talep tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme, davacının primi ödenen sürelerde sigortalı olduğunun ve bu süreler dikkate alınmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar vermiş, bu kararın Özel Dairece, metni yukarıya alınan ilamla; yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin kısmı bozulmuş, Yerel Mahkeme dosya içerisinde mevcut 20.12.2005 tarihli belge uyarınca davacının prim borcu bulunmadığının tespit edildiğinden bahisle gerekçesini tekrar ederek ve genişleterek önceki kararında direnmiştir.
Yerel Mahkeme kararının Özel Dairece bozma dışı bırakılan kısmı uyarınca davacının geçerli sigortalılık süreleri konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davanın uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için 25 veya 15 yıl sigortalılık süresi yanında aranan diğer bir koşul da maddenin (a) bendinde; yazılı talepte bulunma ve talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olmak şeklinde belirtilmiştir.
Anılan 35. madde kapsamında, 4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi ve sonrasında; tam yaşlılık aylığı bağlanmasında 25 tam yıl, kısmî yaşlılık aylığında 15 tam yıl sigorta primi ödenmesinin koşul olduğu gözetildiğinde; aynı maddenin (a) bendinde öngörülen “
“kuruma prim ve her türlü borcun ödenmiş olması”
” koşulunun; iş bu “
“25 tam yıl sigorta priminin ödenmesi”
” ya da “
“15 tam yıl sigorta priminin ödenmesi”
” koşullarına ilişkin olarak ele alınması gereği açıktır. Bu koşul, 3396 sayılı Kanun ile getirilmiş olup, madde gerekçesindeki “
“...mer’i mevzuata göre hiç prim ödemeden yaşlılık aylığı talebinde bulunan sigortalılar prim borçlarını alacakları yaşlılık aylığına mahsup ederek aylığa müstehak olmaktadırlar. Tasarı ile sigortalıların büyük bir bölümünün primlerini zamanında ödememeleri sebebiyle Kurumun prim alacaklarının tahsilinde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilmesi; Kurumun aktüeryal dengesinin korunması ve zamanında primlerini ödeyen sigortalılarla ödemeyen sigortalılar arasındaki eşitsizliğin önlenmesi maksadıyla maddeye bu bend ilave edilmiştir.”
” açıklaması da bu yönü belirgin biçimde doğrulamaktadır.
Dosya içerisinde mevcut davacıya ait sigortalı bilgileri hesap özetleri; tahsis talep tarihinden önceki tarihlerde düzenlenmiş olmaları, sonraki tarihliler ise dava konusu sigortalılık süresini dışlamak suretiyle eksik sigortalık süresine göre prim borcunu göstermeleri nedeniyle, davacının 25 tam yıl sigortalılık süresine ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığı yönünde yeterli bilgi içermemektedir. Bu bağlamda; 04.05.2006 tarihli Kurum yazısı; tahsis talep tarihinden sonraki bir tarih olan 31.05.2006 tarihine göre prim borcu bulunduğunu göstermesi, 20.12.2005 tarihli sigortalı bilgileri hesap özeti ise Kurumca dava konusu olan tarihler arası terk kaydı verilmek suretiyle eksik sigortalılık süresine göre prim borcu bulunmadığını göstermesi nedeniyle, davacının 25 tam yıl sigortalılık süresine ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığının belirlenmesine imkan vermemektedir.
Hal böyle olunca; 27.12.2005 günlü yaşlılık aylığı tahsis talebi itibariyle 25 tam yıldan fazla sigortalılık süresi bulunan davacının; bozma dışı kalarak kesinleşen sigortalılık süreleri de dikkate alınmak suretiyle yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde 25 tam yıl prim ödeme süresine ilişkin olarak prim borcu olup olmadığı (fer’ileri dahil) ve 25 yıllık sigortalılık süresine ait prim borcunun hangi tarihli ödeme ile sona erdirildiği Kurumdan sorulmak suretiyle araştırılarak sonucunda ortaya çıkacak olan sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Yerel Mahkemece açıklanan gereklilikler yerine getirilmeksizin direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.