Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Mağdurun suça konu otomobili saat 24.00 sıralarında konutunun önüne park ettiği, otomobilin saat 02.30 sıralarında başka yerde hareket halindeyken kuşku üzerine kolluk görevlilerince durdurulmak istendiği ve takip sonucu kaza yapması üzerine ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, suçun gece vakti işlendiğinin belirlenmiş olması nedeniyle tebliğnamedeki (1) numaralı bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.10.2007 gün ve 2007/6-195 esas, 2007/197 sayılı kararı ışığında; sanığın, şikayetinden vazgeçen mağdurun yerden2 metreyükseklikteki konutuna, gece vakti, plastik doğramadan imal edilmiş pencereyi zorlayarak açıp girmek suretiyle bir adet cep telefonu ve 100 Türk Lirası para ile birlikte aldığı otomobilinin anahtarıyla konuttan çıkıp hemen konutun önünde bulunan otomobili çalması eyleminde, araya zaman aralığı girmediği ve eylemin kesintiye uğramadan devam ettirildiği gözetildiğinde, hırsızlık suçunda 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde tanımlanan zincirleme suç hükümlerinin uygulama yerinin bulunmadığı, sanığın eyleminin bütün halinde tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğu, suça vasıf verilirken eylem bütünlüğü içindeki en ağır niteliğe dayanılması gerektiği ve bu nedenle hakkında anılan Yasa’nın 142/2-d maddesi (ya da 765 sayılı TCK’nın 493/2. maddesi) ile uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- 12.06.2003 tarihinde işlenen suç nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesinde 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki düzenleme gereğince, sanığın cezasından (1/2) oranında indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3- 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, aynı maddenin 4. fıkrasına aykırı olarak suç tarihinde 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında uygulanamayacağının düşünülmemesi,
4- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 493/2, 522/1 (pek aşırı), 55/3. maddelerine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 142/2-d, 143/1, 31/3, 116/1-4, 31/3. maddelerinde öngörülen cezaların alt ve üst sınırları ile (hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozmak suçları bakımından 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. ve konut dokunulmazlığını bozmak suçu bakımından aynı Yasa’nın 24. maddeleri) değerlendirilip, sonucuna göre lehe yasanın yeniden saptanması gerektiğinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
5- 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi ile cezada arttırma yapılırken hesap hatası sonucu eksik cezaya hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Fatih savunmanının temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 06.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.