Taraflar arasındaki “ tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.12.2005 gün ve 2003/828 E., 2005/368 K.sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 27.06.2007 gün ve 2006/3683 E., 2007/4380 K. sayılı ilamı ile; (...Dava restorasyon ve onarım işinin yapımı sırasında yangında meydana gelen zararın tahsili istemiyle açılmıştır.
Davalı kusurlu olmadığını, ceza davasında beraat ettiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporuna göre, iş sahibinin sigorta işlemleriyle ilgili yazışmalara süresinde cevap vermeyerek sigorta yapılamamış olmasında %50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek kusur oranında zararın kısmen kabulüne karar verilmiş karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-07.07.1995 tarihinde imzalanan sözleşme ile davalı .... Paşa Yalısı ve çevresine ait onarım, restorasyon ve sair inşaat işlerinin yapımını üstlenmiştir. Sözleşmenin 16. maddesine göre davalı, yapılacak işlerin bünyesine giren bilcümle imalât, malzeme, tesisat ile demirbaşları iş sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü adına “inşaat bütün riskleri sigortası” yaptıracağı belirtilmiştir. Davalının işe başladıktan sonra yangın aşamasına kadar bu yükümlülüğü yerine getirmediği sabittir. Yapılan sigorta all risk olmayıp, mali sorumluluk ile sınırlıdır. Hükme dayanak raporda sigorta kapsamıyla ilgili yazışmalara süresinde cevap veremeyen iş sahibi idarenin sigortanın zamanında yapılmamasında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de sözleşmenin 16. maddesi uyarınca yüklenici işe başlamadan önce inşaat bütün riskler sigortasını yaptırması zorunludur. Sözleşmede belirtilen sigorta edimi, esasen oluşabilecek tüm zararlardan yükleniciyi de korumaya yöneliktir. İşinin uzmanı sayılan yüklenici sözleşmeyi imzalamadan önce sigorta ile ilgili bilgilere vakıf olmakla yükümlüdür. Öte yandan BK.’nın 368. maddesi uyarınca, teslimden önce oluşan zarardan, eseri teslim alması konusunda iş sahibini temerrüde düşürmediği sürece yüklenici sorumludur. O halde 47.464.425.000 TL. zararın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, bilirkişi görüşüyle bağlı kalınarak kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozulması uygun bulunmuştur.
3-Muaccel bir borcun borçlusu, alacak miktarı belirtilmek ve istenilmek suretiyle alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer (BK.101/I.madde). Taraflar arasında sözleşme bulunduğundan davalının usulen temerrüde düşürülmesi gerekir. Davadan önce alacak miktarı belirtilerek istenilmek suretiyle davalının temerrüde düşürüldüğü kanıtlanmadığına göre temerrüt dava tarihinde gerçekleşmiştir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan olay tarihinden faize hükmedilmiş olması bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hükmü temyize taraf vekilleri getirmiştir.
1- Davanın kısmen kabulüne ilişkin mahkeme kararı, davalının temyiz ve karar düzeltme istemlerinin reddi nedeniyle kesinleşmiş; bu yön uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin bu kararı temyizde hukuki yararı olmadığından temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2- Davacı vekilinin temyizine gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, 07.07.1995 tarihli sözleşmenin 16. maddesinde davacı iş sahibine sigorta değerini yükleniciye bildirme yükümlülüğü getirilmemiş olmasına ve davalı yüklenicinin gerektiğinde ekspertiz veya bilirkişi vasıtasıyla sigorta değerini tespit ettirmesinin her zaman mümkün olmasına , ayrıca Borçlar Kanunu’nun 268. maddesi uyarınca yüklenici tüm zararlardan sorumlu olduğundan somut olayda anılan Yasanın 43 ve 44. maddelerinin şartları oluşmadığından uygulanma imkanının bulunmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: 1- Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının iadesine,
2-Yukarıda (2.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.11.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.