1. Hukuk Dairesi 2015/15569 E. , 2018/14673 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.11.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat .. ...ıldere geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar .... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Merve Arslartürk tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, çekişme konusu 3207 ada 2 nolu parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... kaldığını, yıllardır çocukları ile beraber dava konusu taşınmazda ikamet ettiğini, yaklaşık 3 ay önce davalıların burası bize ait üzerine bina yapacağız, derhal boşaltın demesi üzerine durumdan şüphelenip yaptığı incelemede payının vekaleten davalılara satış yolu ile devredildiğini öğrendiğini, yıllar önce okuma yazması olmadığı için bir belgeye parmak bastığını, fakat kardeşlerine güvendiği için tam olarak neye imza attığını bilemediğini, vekaletnamenin aldatma (hile) ile muvazaalı olarak alındığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, satış karşılığında para da verilmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu 3702 ada 2 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan ..."tan intikal ettiğini, davalılar ..., .... ve ...."ın, davacının ve anneleri..."tan bu taşınmazdaki miras haklarının bedelini ödeyerek satın aldıklarını, satış tarihinde davacı ..."ın, ..."nde , tarafların anneleri ...."ın da ..."da ikamet ettikleri için, ..."a gidip gelmeleri ve işlerini takip etmeleri zor olur düşüncesiyle, her ikisinin de ayrı ayrı davalı ..."a satış vekaleti vermek suretiyle satışı gerçekleştirdiklerini, kendilerinin bu taşınmazda bir süre oturduktan sonra başka yerlere taşınmaları nedeniyle taşınmazı kiraya verdiklerini, taşınmaz üzerinde bulunan binada davalı ..."a isabet eden bölümün davacıya kiraya verildiğini, davacının davalı ..."e her ay kira parasını ödediğini, ancak son üç aylık kira parasını ödemeyen davacının kira parasını ödemesi, aksi takdirde taşınmazı tahliye etmesi için uyarıldığını, kira vermek istemeyen davacının kendilerini mağdur ve tedirgin etmek düşüncesiyle işbu davayı açtığını belirterek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekaletname düzenleme şeklinde tanzim edildiğinden, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olup hukuken geçerli vekaletname gereğince yapılan işlemde muvazaa bulunduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3207 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamı ... Büyükşehir Belediyesi adına kayıtlı iken 29.05.1991 tarihinde tahsis suretiyle 4/16 payı dava dışı ..., 3/16"şar payı davacı ... ile davalılar ..., ... ve davalılar ..., ..., ...., ... miras bırakanı... adına tescil edildiği, davacı ..."nin .... 1. Noterliği"nin 9.07.1990 tarihli vekaletnamesi, dava dışı ..."in de ... Noterliği"nin 30.11.1990 tarihli vekaletnamesi ile davalı ..."ı (davacının yengesi – dava dışı Kamer"in gelini) vekil tayin ettikleri,..."nın anılan vekaletlere istinaden 18.06.1991 tarihinde 3207 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki davacı ... adına olan 3/16 payın tamamını eşi..."ın kardeşi davalı ..."a, dava dışı ... adına olan 4/16 payı ise eşit şekilde eşi ..."ın kardeşi davalı ... ile dava dışı eşi..."a satış suretiyle temlik ettiği, ...."ın ölümü ile 26.5.2012 tarihinde payının davalılar ..., ...., ..., ... ve ..."a intikal ettiği, 3702 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 28.03.2013 tarihli ifraz ile 3207 ada 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazları oluşturarak 3/8 payının davalı ..., 5/16 payının davalı ..., 5/64 payının davalı ... ve 15/256"şar payın davalılar ..., ..., ... ve ... adına tescil edildiği, davalıların 24 parsel sayılı taşınmazdaki paylarının tamamını 29.03.2013 tarihinde dava dışı .... Belediyesi"ne bağışladıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506/2. (818 s. Borçlar Kanunun 390/2.) maddesinde “vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür" hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından Hâkim tarafından kendiliğinden (re"sen) gözönünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda dayanak vekaletnamenin geçerli olmasının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının dinlenmesine engel teşkil etmeyeceği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, işin esası hakkında inceleme ve araştırma yapılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.