14. Ceza Dairesi 2016/4887 E. , 2016/8588 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli cinsel saldırı, çocuğun soybağını değiştirme (sanık ... hakkında her bir suç için beşer kez), aralarında resmi evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma (sanık ... hakkında beş kez, diğer sanıklar haklarında birer kez)
HÜKÜM : Sanık ..."nın nitelikli cinsel saldırı (dört kez), beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı (bir kez), çocuğun soybağını değiştirme (beş kez), aralarında resmi evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma (beş kez) suçlarından mahkumiyetine, diğer sanıkların atılı suçtan (birer kez) mahkumiyetlerine
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık ... müdafii ile sanıklar ...., ...., ...., ...., .... tarafından temyiz edilmesi ve sanık ... müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 30.11.2016 Çarşamba saat 09:30"a duruşma günü tayin olunarak sanık ... müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından .... hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine sanık ... ve dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık adına gelen Av. ... huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık ... hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 28.12.2016 Çarşamba günü saat 09:30"a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanık ... hakkında çocuğun soybağını değiştirme suçundan (beş kez) kurulan hükümlerin incelenmesinde;
24.11.2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi yönünden verilen kısmi iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık ... müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık ... hakkında mağdureler ...., ...., .... ve ...."ye yönelik nitelikli cinsel saldırı (dört kez), mağdure ...."ya yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve tüm sanıklar haklarında aralarında resmi evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma (sanık ... için beş kez, diğer sanıklar için birer kez) suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Mağdure ...."nin aşamalardaki beyanlarında, sanık ile cinsel birliktelikleri sırasında organ sokma eyleminin gerçekleşmediğini ve halen bakire olduğunu ifade etmesi karşısında, sanığın mağdure ...."ye yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK"nın 102/1. maddesinde düzenlenip soruşturma ve kovuşturması şikayete tabi bulunan basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğu ve mağdurenin sanıktan şikayetçi olmadığını beyan ettiği nazara alınarak vaki şikayet yokluğu nedeniyle anılan eylemle ilgili görülen kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,
Olayın meydana çıkış biçimi, mağdurelerin aşamalardaki beyanları, iletişimin dinlenmesine ilişkin görüşme dökümleri, savunma ile tüm dosya kapsamına göre; sanık ..."nın, beden veya ruh sağlığı bakımından kendilerini savunabilecek durumda bulunan mağdurelere yönelik eylemlerini cebir, tehdit veya mağdurelerin rızası dışında gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığından, mağdureler ...., ...., .... ile ...."ya yönelik nitelikli cinsel saldırı suçundan (dört kez) beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
Sanıklar ...., ...., ...., ...., .... ile ...."ın üzerlerine atılı aralarında resmi evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırma suçunu düzenleyen 5237 sayılı Kanunun 230/5. maddesinin 10.06.2015 tarihli, 29382 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 27.05.2015 gün ve 2014/36 Esas, 2015/51 sayılı Kararı ile iptal edilmesi karşısında adları geçen sanıkların hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdir edilmesi zorunluluğunun bulunması,
Kanuna aykırı, sanık ... müdafii ve sanıklar ...., ...., ...., ...., ...."ın temyiz itirazları ile sanık ... müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.12.2016 tarihinde sanık ... hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan (dört kez) kurulan hükümler yönünden Başkan ... ile üye ..."ın karşı oyları ve oyçokluğuyla, diğer atılı suçlardan kurulan hükümler yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.
19.12.2016 tarihinde verilen işbu karar 28.12.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından .... hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
KARŞI OY
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı sanık ..."ın mağdureler ...., ...., .... ve ...."ya yönelik nitelikli cinsel saldırı suçlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Dosya içeriğine ve oluşa uygun kabule göre özetle sanığın kendisini .... Derneği"nin manevi hocası olarak tanıttığı, pek çok insanın dini bilgiler almak amacıyla onun düzenlediği sohbetlere katıldığı, bu sohbetlere katılan kadınların güvenlerini kazanmak ve kendisiyle cinsel ilişkiye girmelerini sağlamak amacıyla dini düşünce ve duyguları kötüye kullandığı, manevi anlamda yükselmek isteniyorsa istediği her şeyin yapılması ve bu arada kendisine teslim olunması gerektiğini söylediği, mağdurların dini duygularını istismar edip hile kullanmak suretiyle iradelerini fesada uğratarak zincirleme biçimde cinsel saldırıda bulunduğu, mevcut rızalarının hukuken geçerli olmaması nedeniyle yüklenen suçun oluştuğu gerekçesiyle yerel mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk tarafından “beden veya ruh bakımından kendisini savunacak durumda olan mağdurelere yönelik eylemlerin, cebir, tehdit veya rızaları dışında gerçekleştirildiğine dair delil bulunmadığından ” adı geçenlere yönelik eylemlerden dolayı beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle anılan mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmiştir.TCK"nun 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçu, “mağdurun cinsel dokunulmazlığına haksız bir müdahale oluşturan, onun rıza ve iradesi dışında meydana gelen bir tecavüz” olarak tanımlanmaktadır. TCK"nun 26/2.maddesi de “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez" hükmünü içermektedir. Suçun tanımı ve anılan düzenleme gereğince geçerli bir rızanın varlığı halinde cinsel saldırı suçunun basit ve nitelikli halinin her ikisi de oluşmamaktadır. Cinsel saldırı suçuna ilişkin yasal düzenlemede iradeyi bozan ve sakatlayan durumların neler olduğuna yer verilmeyerek bireyin cinsel özgürlüğünün geniş bir şekilde korunması amaçlanmıştır. Hükmün gerekçesine ve doktrine göre cebir, şiddet, tehdit ve hile başlıca iradeyi etkileyen nedenlerdir. Somut olayda sanığın, mağdurelere karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanmadığı, diğer bir ifade ile maddi cebir uygulamadığı hususu tartışmasızdır. Uyuşmazlık konusu olan sanığın mağdurelerin direnmelerini engellemek ve isteklerine itaati sağlamak için kullandığı sözde dini söylem ve telkinlerinin fiile karşı koymalarını olanaksızlaştırarak suça vücut verecek hile boyutuna varıp varmadığıdır. Bunun anlaşılması için sanığın kullandığı yöntemlerin belirlenip incelenmesi gerekmektedir.
Dosya içeriğine göre, sanığın biri resmi nikahlı, diğerleri dini nikahlı olmak üzere toplam yedi eşiyle birlikte kaldığı ikametine gelen insanlara izinsiz olarak dini eğitimler verip barınma sağladığı, güven duyulmasını temin için kendisini çevrede hoca, peygamber soyundan gelen seyyit, alim ve benzeri sıfatlarla tanıttığı, söz ve davranışlarıyla manevi anlamda mertebesi yüksek, dönemin en büyük evliyası olabilecek kapasitede keramet sahibi, manevi alemde aynı anda yetmiş farklı yerde bulunabilen, üstün, dürüst ve alim bir zat olduğu konusunda talebe sıfatıyla sohbetlerine katılan mağdurları inandırdığı, cinsel isteklerinin karşılanmasını ve eylemlerini dini inancın gereği gibi gösterdiği, yapılanların ilahi olduğuna ilişkin kanaat oluşturduğu, manevi mertebelerinin yükselmesi, Allah"a yaklaşmaları için bunları ve söylediği her şeyi yapmaları gerektiğine inandırdığı, günah işlemenin normal, asıl olanın tövbe etmek olduğunu bildirerek ahlaki değerleri yıkmak suretiyle direnç gösterme olasılıklarını yok edip, itaat etmelerini sağladığı, bu yolla mağdurelerle cinsel ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır.
Sanığın cinsel eylemleri öncesinde ve sırasında mağdurları ikna için kullandığı yöntemlerin hile boyutuna ulaşıp ulaşmadığı konusuna gelince; Uygulamada, bir kişinin kendi veya üçüncü kişiler yararına hukuka aykırı bir çıkar sağlamak amacıyla yalan söyleyerek veya gerçek olayları değiştirmek yahut gizlemek suretiyle başkasında yanılgıya dayalı bir inanç meydana getirmek veya mevcut yanılgılı inancı korumayı sağlamaya yönelik hareketler hile sayılmaktadır.
Hilenin kandırıcı ve iradeyi bozucu boyutta olup olmadığı her somut olayda yöneldiği kişinin sübjektif durumu, diğer bir ifade ile yaşı, zeka seviyesi, eğitim durumu, ekonomik ve sosyal koşulları dikkate alınarak belirlenmektedir. Sanığın özellikle ilk eylemleri sırasında hileli gerçek dışı dini söylem ve telkinler ile mağdureleri aldattığı, irade özerkliklerini kısıtladığı ve buna bağlı olarak rızalarını temin ettiği açıktır. Kullandığı yöntemlerin doğru dini bilgi ve din kültürüne sahip, iyi eğitimli insanları kandırıcı vasıfta olmaması somut olayda içinde bulundukları psikolojik ve sosyal koşullara nazaran mağdurelerin kandırıldığı gerçeğini değiştirmez. Mağdur ve eylem sayısı dikkate alındığında, hile kullanılmadan serbest irade ürünü rıza ile yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştirilmesine olanak yoktur. Sanık, hilenin tanımına uyar biçimde önce güven oluşturduktan sonra dini inancın gerekleri konusunda gerçek dışı beyanlarda bulunmuş, dini inanç ve duyguları istismar ederek iradelerini fesada uğratmış, bu şekilde hile ile rızalarını temin etmiştir. Daha doğrusu direnme istek ve güçlerini yok edip, itaate zorlamıştır. Bu nedenle mağdurelerin rızaları hukuken geçersiz olduğundan, sanığın fiillerini hukuka uygun hale getirmez.
Yukarıda açıklanan biçimde sanığın, hile ile mağdurelerin rızalarını temin ederek cinsel ilişkide bulunduğu, TCK"nun 102/2. maddesinde düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu, açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin mahkumiyet hükümleri yasal ve yerinde olduğundan onanması gerektiği kanaatine varıldığından, rıza dışında fiillerin gerçekleştiğine dair kanıt bulunmadığından beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükümlerin bozulmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.