14. Hukuk Dairesi 2016/11193 E. , 2017/3007 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.04.2009 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, babası/murisi ..."nın 1/4 payının bulunduğu dava konusu 5 adet taşınmazın dava dışı önceki paydaşlarından Melahat Akıncı"nın taşınmazlardaki payını intifa hakkını üzerinde bırakmak suretiyle 12.11.2008 tarihinde davalıya sattığını, payların devriyle ilgili noter bildirimi yapılmadığını ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle davalı adına kayıtlı payların iptaliyle adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazların babasından erkek kardeşlerine kaldığını, yengesinin ölünceye kadar bakmak kaydı ile dava konusu payları kendisine devrettiğini ancak işlemin tapuda satış olarak gösterildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 28.11.2013 tarihli 2013/13328 Esas, 14726 Karar sayılı ilamıyla davalı tarafın taşınmazların eylemli olarak paylaşıldığı iddiasında bulunduğu, mahkemece paylaşım iddiası doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, mahallinde keşif yapılması, davacı ve davalıya yer satan paydaşların veya davalının taşınmazlarda yer kullanıp kullanmadığının araştırılması ve sonuç olarak taşınmazlarda eylemli paylaşım var ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu 739, 925 ve 101 parsel sayılı taşınmazlar yönünden fiili taksim bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine, 105 ve 1024 parsel sayılı taşınmazlar yönünden fiili taksim bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince, davanın tereke adına açılmış olup yargılama sırasında terekeye temsilci atanmış ise de tereke temsilcisinin istifa etmesi üzerine bu kez davacı ... dışındaki diğer elbirliği ortaklarının (... mirasçılarının) davacı ..."in davada kendisini temsil ettirdiği vekile vekaletname vermek suretiyle davaya iştirak ettikleri anlaşılmaktadır. Davacı ... dışındaki ... mirasçılarının usulüne uygun şekilde davaya katılımlarının sağlanarak yargılamanın sürdürülmesine rağmen mahkemece, davacı ... dışındaki diğer mirasçı davacıların karar başlığında gösterilmemiş olması isabetsiz olduğu gibi önalım hakkına konu ve kabul kapsamındaki iptal ve tesciline hükmedilen pay oranlarının infaza elverişli biçimde hüküm kapsamına alınması gerekirken yazılı olduğu üzere infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.