11. Hukuk Dairesi 2019/1058 E. , 2020/151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 17.07.2018 tarih ve 2014/502-2018/397 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.02.2007-01.04.2008 tarihleri arasında davalı şirkette genel müdür olarak çalıştığını, aylık 6.000.- TL olması kararlaştırılan maaşının ödenmediğini, ayrıca ihbar ve kıdem tazminatı, fazla mesai, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil günleri çalışmasından kaynaklanan alacaklarının da mevcut olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000.- TL"nin davalıdan faiziyle tahsilini talep ve dava etmiş, dava değerini 125.992.- TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında işçi, işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının ortağı ve müdürü olduğu şirketin bulduğu turistlerin müvekkili şirkete ait araçlarla gezdirildiğini, ayrıca dava dışı şirketin müvekkiline ait binanın 2. katını 2 yıllığına kiraladığını, bu dönemde yetkili personellerinin Antalya"da bulunmaması ihtimaline karşılık işlerin aksamaması için davacıya ihtiyaten vekaletname verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, var olduğu iddia olunan vekalet ilişkisine dair somut bir delil sunulamadığı gibi davacı tarafça sunulan tüm belgelerin vekaletname tanziminden önceki döneme ait olduğu, bu tür belgelerin her zaman düzenlenebileceği, sunulan vekaletname kapsamında da yapılmış işin mevcut olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve vekaletname kapsamında bir iş yapıldığının ispat edilememiş olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekili, dava dilekçesi ile 3.000,00 TL’nin tahslini istemiş, ıslah ile talebini artırarak 125.992,00 TL’ye çıkarmıştır. Mahkemec, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine, davalı kendisini vekille temsil etirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece talebin davacı tarafça ıslah ile arttırılan kısmı nazara alınarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’un 438/7. maddesi hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının 4. bendinden “2.180,00 TL’nin çıkartılarak yerine “12.829,36TL” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 08/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.