10. Hukuk Dairesi 2017/5575 E. , 2018/2106 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Kurum işleminin iptali ile 15.1.1984 tarihinden itibaren 5200 günlük sürenin 5510 sayılı Yasanın 4/1-a kapsamında 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297. maddesinin 1. fıkrasında, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı belirtilmiş, anılan maddenin 2. fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmüne yer verilmiştir.
Davacı, Kurum işleminin iptali ile 15.1.1984 tarihinden itibaren 5200 günlük sürenin 5510 sayılı Yasanın 4/1-a kapsamında 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini talep ettiği Mahkemece, davacının Türk vatandaşı iken yurtdışında geçen borçlanmaya esas sürelerinin 3201 sayılı kanun kapsamında, borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın, 5510 sayılı yasanın 4/1-a maddesi kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine, aksine yapılan kurum işleminin iptaline, karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı dava dilekçesinde, kurum işleminin iptali ile 15.01.1984 tarihinden itibaren 5200 günlük sürenin 5510 sayılı Yasanın 4/1-a kapsamında 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiş olmasına karşın, Mahkemece, davanın kabulüne demek suretiyle dava dilekçesindeki talepleri kabul etmiş sayılmasına rağmen dilekçedeki talepler dışında hüküm fıkrası oluşturulmak suretiyle kendi içerisinde çelişkili karar oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükmün infazında tereddüt oluşturmayacak şekilde davacının talepleri yönünde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 15.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.