14. Hukuk Dairesi 2016/18006 E. , 2017/2991 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.04.2014 gününde verilen dilekçe ile şerhin kaldırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı; dava konusu... İlçesi, ... Köyü, ... ada,... parsel no"lu taşınmazın ... çalışmaları sırasında orman sınırları dışına çıkartılarak maliye adına kayıt ve tescil edildiğini, sonrasında 3402 sayılı Kadastro çalışmaları sonucunda 164 ada 28 parsel no"ya kayıt edilen taşınmazın İsmet Kaya tarafından zilyet ve hak sahibi olduğunun tespit edildiğini, ancak söz konusu taşınmazın hak sahipliğini kendisine devir ettiğini, bu sebeple 6291 sayılı Yasanın tanığı haktan yararlanabilmek için 02/10/2012 tarihinde niza konusu taşınmazın satın alabilmek için Mal Müdürlüğü"ne başvuru yaptığını ve başvuru bedelini ödediğini, 2 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen Mal Müdürlüğü tarafından satışa dair bir davet almadığını beyan ederek,... İlçesi, ... Köyü, ... ada, ... parsel numarasında kayıtlı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki "Mera Komisyonunun 22/01/2010 tarihli ve 343-712 sayılı yazılarına göre mera olarak tahsisi yapılmıştır..." şeklindeki şerhin iptaline, karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, idari yargı yeri görevli olmakla; HMK"nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebi ile açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Tapu kütüğüne esas itibarıyla mülkiyetin veya sınırlı ayni hakların iktisabına veya bunların kaybedilmelerine ilişkin tesciller yazılır. Geniş anlamda tescil ise kütüğe yazılan her husustur. Nitekim kütük sahifesinde mülkiyet, rehin ve irtifak hakları sütunları dışında bir de “şerh” ve “beyanlar” adı altında iki sütun daha vardır. Ancak bir hususun şerh veya beyanlar sütununa yazılması taşınmazın ayni hakka ilişkin statüsünde bir değişiklik meydana getirmez.
Şerhten amaç; ilişkin bulunduğu hukuki durumu üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir hale getirmek, hukuki duruma aleniyet kazandırmaktır. Bu yönü ile şerh ayni bir etki özelliğini gösterir. Hangi hakların tapu kütüğüne şerh edileceğini kanun belirlemiştir. Dolaysıyla kanunun belirlemediği bir hak tapu kütüğüne şerh edilemez.
TMK’nun 1009 ila 1011 ve Tapu Sicil Tüzüğünün 54 ila 66. maddelerinde düzenlenen şerhler, üç amaca yönelik bir tapu işlemidir. Şahsi hakların kuvvetlendirilmesini, malikin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını ve muvakkat (geçici) tescilin tapu kütüğüne yazılmasını sağlar.
Tapu kütüğüne şerh edilebilecek şahsi haklara gelince;
TMK’nun 1009. maddesinde arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım, önalım, gerialım sözleşmelerinden doğan haklar ile şerh edilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer hakların tapu kütüğüne şerh edilebileceği hükme bağlanmıştır.
“Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında” başlıklı TMK’nun 1010. maddesinde de aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamalarının tapu kütüğüne şerh verilebileceği belirtilmiştir;
1-Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,
Örneğin; ifa edilmediği takdirde sahibine, malike karşı TMK’nun 716. maddesine göre cebri tescil davası açma hakkı veren şahsi haklar. Buradaki şerhin amacı üçüncü şahısların TMK’nun 1023. maddesine istinaden ayni hak iktisabını önlemektir. İkinci guruptaki haklar ise, taşınmazla ilgisi olmayan alacak haklarıdır. Buradaki amaç ise İİK’nun 277. maddesi anlamında alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazı temlik edip, bu alacakların tahsilini imkansız kılmaya yönelik olarak taşınmaz malikinin yapacağı tasarrufi işlemleri önlemektir.
2-Haciz, iflas kararı veya konkordato ile verilen süre,
Bu halde yalnızca ilgili işlemlerin taalluk ettiği nispette taşınmaz malikinin taşınmaz üzerindeki tasarruf işlemleri alacaklılara karşı geçersiz olur ve bu hususlarda TMK’nun 1023. maddesi uygulanmaz.
3-Aile yurdu kurulması, art mirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler tapu kütüğüne şerh verilebilir.
Bu tür bir şerhle sonraki müktesipler kanundaki mükellefiyetlere katlanmak zorunda kalır.
Diğer taraftan TMK’nun 1011. maddesi hükmü gereğince de; iddia edilen bir ayni hakkın güvence altına alınması gerekiyorsa ve tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanun olanak tanıyorsa hakkın geçici şerhi olanaklıdır.
Tüm bu açıklanan hakların şerhi koşulların bulunması halinde şerh tapu müdürlüğünce konulabileceği gibi hükmen de tapuya yazılabilir.
Şerhe ilişkin olarak yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden sonra somut olaya gelince;
Davacı, tapu kaydındaki Mera Komisyonunun 22.1.2010 tarihli kararı ile konulan şerhin usulsüz yazıldığını ileri sürerek terkinini istemektedir. Mera Komisyonu kararlarına karşı 4342 sayılı Mera Kanununun 13/5 maddesi uyarınca 30 günlük sürede açılan davaların asliye hukuk mahkemesinde, kadastro yapılan yerlerde ise kadastro mahkemesinde açılması gerekir. Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Görüldüğü üzere Mera Kanunu ve Kadastro Kanununda benzer amaçlı düzenlemeler ile dava açma süresi ile birlikte görevli mahkeme de belirlenmiştir. Mera Komisyonu Başkanlığının kararı ile tapuya konulan şerhin terkini isteminde adli yargı görevlidir.
Bu durumda dava tapu sicil kaydına yönelik olduğundan şerhin terkini isteminin adli yargıda çözülmesi gerekirken idari işlemin iptali olarak değerlendirilip davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcını yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.