10. Hukuk Dairesi 2018/995 E. , 2018/2086 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : . İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, ödeme emri iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davaların kabulüne dair verilen karara karşı, davalı Kurum avukatı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacılar vekili ayrı ayrı açtığı ve sonradan birleştirilen dava dilekçelerinde; davacıların murisi ... ...’ın ortağı olduğu şirketin prim borcu nedeniyle davacılara tebliğ edilen 2004/15276-15277, 2005/12039-21580 takip numaralı ödeme emirlerinin zaman aşımı nedeniyle iptalini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili; davanın yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, takibin kesinleştiğini, zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğunu, 5510 sayılı Yasanın 80.maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil üst düzey yöneticileri dahil işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek davanın reddi ile %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Asıl davanın ve birleşen davanın kabulü ile ... Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından düzenlenen 2004/15276-15277, 2005/12039-21580 takip numaralı dosyasından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Ödeme emrine konu alacağın zamanaşımına uğradığından bahisle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı avukatı zamanaşımı sürelerinin henüz dolmadığını belirtmiş ve resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamı incelendiğinde, dava dışı kollektif şirketin ortağı olan murisin 07.08.2015 tarihinde vefatı sonrası şirketten dolayı murise ait olan borçların davacılara gönderildiği, söz konusu prim ve ferilerine ilişkin borçların 2002/7-2005/4 dönemleri ve arasına ilişkin olduğu, 2005/12039 takip nolu ödeme emrinin (2004/6-12 dönem ve arasına ilişkin prim borcu) daha önce davacılar murisine 14.06.2006 tarihinde tebliğ edildiği, diğer ödeme emirleri yönünden zamanaşımını kesen bir evrakın dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan Madde değiştirilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonra bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle, 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.
Şu durumda, söz konusu mevzuat kapsamında, zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günü öncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan 6183 sayılı Kanunun Zamanaşımının kesilmesi başlıklı 103. maddesinde;
"Aşağıdaki hallerde tahsil zamanaşımı kesilir:
1.Ödeme,
2.Haciz tatbiki,
3.Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilât,
4.Ödeme emri tebliği
5.Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
6.Yukardaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,
7.İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,
8.Amme alacağının teminata bağlanması,
9.Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,
10.İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
11.Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
Kesilmenin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı, yeni vade gününün rasladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rasladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günüdür." düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde davacılarımız, külli halef olması dolayısıyla muris yönünden zamanaşımını kesen her türlü işlem, davacılarımız yönünden de hüküm ifade edeceğinden, murise 14.06.2006 tarihinde yapılan tebliğ zamanaşımını kestiği ve ilgili primler yönünden, bu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımının söz konusu olduğu gözetilip sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi"ne gönderilmesine, 13.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.