11. Hukuk Dairesi 2018/5038 E. , 2020/148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 23/02/2018 tarih ve 2014/386-2018/162 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin asıl ve birleşen davada davalı şirket vekili ve asıl davada davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin % 46 oranında hissedarı bulunduğu davalı şirkete ait otelin, şirketin eski ve yeni yöneticileri olan davalılarca diğer davalı ..."a geçerli bir yönetim kurulu kararı olmaksızın ve muvazaalı bir biçimde satıldığını ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davalı şirket adına tescilini, birleşen davada ise 14.03.2003 tarihinde usulsüz olarak yapılan satıştan sonra toplanan 30.07.2003 tarihli olağanüstü genel kurulda, müvekkilinin muhalefetine rağmen satışa onay kararı alındığını, kararın oybirliğine dayanmadığından yok hükmünde olduğunu, TTK’nın 388. maddesinin gözetilmediğini ileri sürerek, anılan genel kurulun 3 nolu kararının iptalini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazları 13.03.2003 tarihli yönetim kurulu kararı ve Mersin Ticaret Odası’nın yetki belgesine dayanarak (1.670,00) TL bedelle satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi durumundaki müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılarca da davanın reddi savunulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, birleşen dava konusu genel kurul kararın asıl davaya konu taşınmazın devrinin onaylanmasına ilişkin olduğu, birleşen davada genel kurul kararının iptalinin onandığı, bu nedenle asıl davaya konu taşınmazın satımına dair geçerli bir genel kurul kararı olmadığından taşınmazın satımının temelden geçersiz olduğu, temeldeki bu sakatlığın ..."a yapılan satışı ve ondan sonra yapılan satışları da geçersiz hale getireceği, tasınmaz ... tarafından 21.03.2011 tarihinde dava dışı ..."e Yılmaz Akgüz tarafından da 13/04/2011 tarihinde ..."a satıldığı, davacılar tarafından HMK"nın 125. maddesinde belirtilen seçimlik haklardan davanın dava konusu devralana karşı yöneltilmesi hakkının kullanıldığı, taşınmazın rayiç değerinin davalı ... tarafından devralındığı 13/04/2011 tarihi itibariyle 6.743.280,70 TL olacağı, ..."ın ..."e devir tarihinin 21/03/2011, ..."ün ..."a satış tarihinin de 13/04/2011 olduğu göz önüne alındığında, devirlerin çok yakın tarihlerde ve davanın neticesiz kalmasını sağlamaya yönelik olduğu, banka kayıtlarına göre ..."ün ... hesabına yaptığı ödemenin ..."ın ..."e satış yaptığı tarihte değil, daha sonra 23.03.2011 tarihinde yapıldığı, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, hesap hareketlerine göre davalı ..."un dava dışı ..."e 07.06.2011 tarihinde 1 milyon 775 bin TL kira bedeli, 09.06.2011 tarihinde 2 milyon 350 bin TL kira bedeli ödediği, 13.04.2011 tarihinde ise 4 milyon 375 bin TL satış bedeli ödediği, fakat taşınmaza 2004 - 2008 yıllarında toplam 6.230.697,17 TL masraf yapılmışken, bu tarihten 3 yıl sonrasında, yapılan masraflardan daha aşağı bir bedelle satılmış olmasının düşünülemeyeceği, zira masrafların taşınmaza kattığı değerin rayiç değere eklenmesi gerektiği, yine ... tarafından satın alınan taşınmazın satın alınmasından sonra üzerine konulan kira şerhi de incelendiğinde taşınmazın bu haliyle aylık 10.000,00 TL kira geliri olduğunun tapuya şerh verildiği, içine 6.230.697,17 TL masraf yapılan, buna rağmen aylık 10.000,00 TL bedelle kiraya verildiği ifade edilen bir taşınmazın 4.209.000,00 TL, bir ay sonrasında da 4.375.000,00 TL gayrimenkul satış bedeli ve 4.125.000,00 TL kira bedeli toplamı üzerinden satılmasının da hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı ..."a yapılan satışın muvazaalı olduğu gibi temeldeki geçersizliğin devralan ...’a da ileri sürülebileceği gerekçesi ile birleşen dava kesinleştiğinden yeniden karar tesisi edilmesine yer olmadığı, asıl davada davalı Muhuttin Tulgar"a yönünden HMK"nın 125. maddesi nazara alınarak anılan davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... dışındaki davalılara yönelik davanın kabulüne, anılan taşınmazın tapusunun iptaline karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalı şirket vekili ve asıl davada davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davalı şirket vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Asıl dava, muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçeyle taşınmazı devreden davalı dışındaki diğer davalılar bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece evvelce verilen karar, Dairemizin 21.04.2011 tarih 2009/13089 E. 2011/4750 K. sayılı ilamı ile, somut olayda şirketin tek taşınmazı olan otelin satımına dair geçerli bir genel kurul kararı bulunmadığı ve işlemin temelindeki bu sakatlık nedeniyle satım sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir. Davanın devamı sırasında dava konusu tasınmaz davalı ... tarafından 21.03.2011 tarihinde dava dışı ..."e, ... tarafından 13.04.2011 tarihinde HMK’nın 125. maddesi uyarınca husumetin yöneltildiği davalı ..."a satılmıştır. Mahkemece, öncelikle taşınmazın şirket tarafından davalı ...’a devrindeki temeldeki sakatlığın sonraki satımları da sakatlayacağı kabul edilmiş ise de, 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesi uyarınca tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunmakta olup, anılan hüküm uyarınca mahkemenin bu gerekçesi yerinde değildir. Bu durumda 13.04.2011 tarihli son satımın muvazaalı, özellikle son alıcı tarafından geçerli bir genel kurul kararının bulunmadığının bilinip bilinmediğinin tespiti ve bu tespit sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Davalı ... taşınmazı 8.500.000,00 TL bedelle dava dışı ..."den almış ve ödemeye ilişkin açıklama kısmında dava konusu taşınmazın devir bedeli olduğunun belirtildiği banka dekontlarını sunmuştur. Taşınmazın dava dışı ..."den davalı ...’a devrine ilişkin 13.04.2011 tarihli resmi senette ise taşınmazın 4.375.000,00TL bedelle devredildiği belirtilmiştir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin 6.743.280,00 TL olduğu belirtilmiş olup, davalı ... tarafından 8.500.000,00 TL devir bedeli ödenmiştir. Mahkemece, taşınmazın bilirkişilerce belirlenen değerine taşınmaz için 2004-2008 yılları arasında yapılan masraflar da ayrıca eklenmek suretiyle ortaya çıkan değer ile ödenen değerler karşılaştırılarak, değer azlığının davalının kötüniyetle taşınmazı devralması iddiasına gerekçe yapılması da doğru değildir. Zira devir tarihindeki belirlenen değere 2004 ile 2008 arası harcamaların ayrıca eklenmesi doğru değildir. Bu durumda taşınmazın devir tarihinde değerinin 6.743.280,00 TL olması ve ödenen miktarın da 8.500.000,00 TL olması karşısında ödenen bedelin azlığından söz edilemeyecektir. Yine davalı ... tarafından dava konusu taşınmazı davaşı şirketten ilk satın alan davalı ...’ın yöneticisi olduğu dava dışı ...Turizm Gıda İnş. Nak. Tic. Ltd. Şti.’ye kiralanması da davalı ...’un kötüniyetle taşınmazı devraldığı hususunu ispata elverişli değildir. Bu durumda davacı tarafça davalı ...’un kötüniyetinin ispat edilmemiş olduğu nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle asıl davada davalı ... yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre davalı ... vekilinin yargılama giderlerine yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile asıl davada verilen hükmün davalı ... yararına BOZULMASINA (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... Burdur vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınmadığı anlaşılan 460.633,50 TL temyiz ilam harcı ile 267,80 TL temyiz başvuru harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davalı şirketten alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davalı ..."a iadesine, 08/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.