20. Hukuk Dairesi 2019/4982 E. , 2020/431 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 04/02/2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ... vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi vekili 20/12/2012 havale tarihli dava dilekçesi ile; davalı gerçek kişi adına tapuda kayıtlı olan ... ili, ... ilçesi, ... köyü 147 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde olduğu halde 2012 yılında 40 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan orman kadastro çalışması sonucunda özel orman sayılarak orman sınırı dışında bırakıldığını ancak eylemli orman niteliğinde olduğunu belirterek, taşınmazın orman sınırı içine alınmasına, davalı adına olan tapu kaydının iptali ve elatmanın önlenmesine, 3. kişiler lehine olan şerhlerin silinmesine karar verilmesi istemiyle dava açmış, mahkemece, Orman Yönetimince açılan tapu iptali tescil davasının tefrikine, orman kadastrosuna itiraz davasının kabulüne, 40 numaralı Komisyonun orman sınırı dışına çıkarma işleminin iptaline, taşınmazın orman sınırı içine alınmasına karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2016/4087-2017/9002 E.K. sayılı kararı ile “İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmaya göre, çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1949 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı, yörede 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye ayırma çalışması; 1971 yılında 4753 sayılı Kanuna göre oluşturulan tapu kaydı nedeniyle kadastro tespiti yapılmış, 2012 yılında özel orman sayılarak orman sınırı dışında bırakılmış ise de; yüksek eğimli, üzeri meşe kaplı, eylemli Devlet ormanı niteliğinde olduğu, özel orman şartlarını taşımadığı, sınırındaki Devlet Ormanı ile ayırıcı bir unsurunun bulunmadığı, 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 24/e; 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 28/e; 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve sınırılamanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 17/d maddelerinde “Tapu ile sahipli arazi içerisinde bulunan ve 4785 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra tabii olarak veya ekim - dikim yoluyla yetiştirilmiş ormanların, üç hektardan büyük bulunmak kaydıyla, özel orman olarak sınırlandırılacağı” hükümlerinin somut olayda uygulama yerinin olmadığı, kaldı
ki; yörede maki sahalarının tesbitine dair talimatnamenin 5 ve 6. maddeleri gereğince orman muhafaza karakteri taşıyan taşınmazların orman rejimi dışına çıkartılmaması gerektiği açıklanarak, daha önce yapılan işlemin kanun ve yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle makiye ayırma işleminin iptal edildiği, 5653 sayılı Kanunda ve 17/08/1950 tarihli yönetmelikte maki komisyonlarının kesinleşmiş orman sınırı içinde maki tesbit işlemi yapacağı konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, ormanların ve orman muhafaza karakteri taşıyan makiliklerin hiç bir zaman makiye ayrılamayacağı, ayrılmış olsa bile kanuna aykırı olarak yapılan işlemin yok hükmünde olacağı, HGK"nın, YKD"nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararında kabul edildiği gibi; orman içinde kalan ya da orman sınırı dışına çıkartılan alanlarda tapu kayıtlarına değer verileceğine ilişkin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 45. maddesi Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün 31/13 ve 14/03/1989 gün 35/13 ve 13/06/1989 gün 7/25 sayılı kararları ile iptal edildiğinden, davalı tarafın dayanacağı yasal bir yolun bulunmadığı, tüm açıklanan nedenlerle geçerli bir makiye ayırma işlemi bulunmayan ve makiye ayırma işlemi iptal edilen taşınmazın 1949 yılında yapılan orman sınırları içinde kalmaya devam ettiği gözetilerek 2012 yılında yapılan özel orman kadastrosunun iptaline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A. maddesinde "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve aynı kanunun 17. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 11. maddesine göre; "bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” hükmü gereğince davalı taraf aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değil ise de; bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple, hükmün 1. bent 5 ve 6. paragrafının hükümden çıkarılarak, yerine “6099 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” sözleri yazılmak suretiyle düzeltilmesi” gereğine değinilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Mahkemece tefrik edilen tapu iptali, tescil ve men"i müdahale talebi yönünden görevsizlik kararı verilerek dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ... köyü 147 ada 28 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline; Taşınmaza ait tapu kaydı üzerindeki 3. kişiler ve kurumlar lehine olan takyidatların kaldırılmasına, davacı vekilinin men"i müdahale talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1949 yılında keşinleşen orman kadastrosu, 1951 yılında 5653 sayılı Kanuna göre makiye ayırma işlemi, 21/11/2012 tarihinde 30 gün süre ile ilan edilip eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen, evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve sınırlaması yapılmış ormanlarda aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması, 1968 yılında kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın ... Kadastro Mahkemesinin 2012/80-2015/280 E.K. sayılı kararı sonucunda orman sınırları içine alındığı ve bu kararın Dairemizin 2016/4087- 2017/9002 E.K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşıldığına ve
yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HMK"nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.