3. Hukuk Dairesi 2016/18895 E. , 2018/7513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet-çeyiz eşyasının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 2013 yılında boşandığını, boşanmaya sebep en son olay tarihi olan 29/07/2012 tarihinde çıkan tartışma sonrasında yalnızca kıyafetleri ile ziynet olarak alyansı, bir adet yüzüğü ve bir çift küpesini alarak müşterek evden ayrıldığını, tüm şahsi eşyaları ile çeyiz eşyalarının davalı tarafta kaldığını, düğünde takılan 10 adet bilezik, 1 adet künye, 62 adet çeyrek altın, 3 adet yarım altın, 1 adet tam altının ileride tekrar yapılarak kendisine iade edileceği sözü ile davalının gireceği kooperatifin peşinatı olmak üzere davalı tarafça bozdurulduğunu, davalının boşanma davası açılınca kooperatif hissesini devrettiğini, ziynet eşyalarının kendisine geri verilmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde sayı ve niteliklerini belirttiği ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, bu mümkün olmazsa fazlaya ilişkin hakları saklık kalmak kaydı ile yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının ev alınmak üzere ziynet eşyalarını vermeyi önce kabul ettiğini ancak daha sonra vazgeçip kavga ve huzursuzluk çıkardığını, kendisinin işte olduğu esnada tüm ziynet eşyalarını alıp babasının evine gittiğini, ancak daha sonra barışmaları üzerine tüm altınların bozdurularak davacıya yeni model bilezik yapıldığını, bu bilezikleri davacının üzerinde taşıdığını, almış olduğu evin parasını babasından, ablasından ve arkadaşından aldığı borç ile ödediğini, ancak borç aldığı arkadaşına borcunu ödeyemeyince almış olduğu evi devretmek zorunda kaldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının ziynet eşyalarına ilişkin davasının kısmen kabulü ile; 8 adet 20,00 gr 22 ayar bileziğin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde dava tarih itibariyle değeri olan 13.040,00 TL"nin dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer ziynet eşyalarına ilişkin talebinin reddine, davacının çeyiz eşyalarına yönelik davasının da kısmen kabulü ile karaca marka çatal bıçak takımı (100,00 TL), karaca marka çaydanlık seti (25,00 TL), 12 parça çatal kaşık seti (10,00 TL), tefal marka ütü masası (50,00 TL) karaca marka teflon tencere takımı (50,00 TL), nevresim takımı (50,00 TL) çeyiz sandığı (50,00 TL) 3 adet çift kişilik battaniye (60,00 TL) davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle değeri olan 395,00 TL"nin dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer eşyalara yönelik talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.
Bu bağlamda davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alındığını veya bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Somut olayda, davacının iddiası altınların tümünün davalı tarafından elinden alındığı ve harcandığına ilişkindir. Davacı bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Davacının iddiasının ispatına yönelik olarak tanıkları dinlenmiş, davacı tanıkları, davacıya düğünde 9 adet bilezik, 73 adet çeyrek altın ve 1 adet künye takıldığını, düğünde takılan ziynet eşyalarının TOKİ"den ev almak üzere bozdurulduğunu, davacının ziynetlerinin TOKİ"den ev alınmak üzere bozdurulduğunu hem davacıdan hem de bizzat davalıdan duyduklarını beyan etmişlerdir.
Davalı tanıkları ziynet eşyaları yönünden ayrıntılı beyanda bulunmamışlar sadece davalının kız kardeşi, davacıya düğünde 9 adet bilezik, 1 adet yarım altın ile kendi yakınları tarafından 50-60 adet çeyrek altın ve davacının yakınları tarafından da 10 adet çeyrek altın takıldığını, bileziklerin davacıda olup, bunların bozdurulup ev alınmasının söz konusu olmadığını beyan etmiştir. Bu durumda davacının dava dilekçesinde belirttiği 62 adet çeyrek altın ile 1 adet tam altının da düğünde takıldığının davalı tanığının beyanı ile ispatlanmış olduğunun kabulü gerekir.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir. Buna göre davacı kadının, ziynet eşyalarının bozdurularak ev alınmak üzere harcandığı ve iade edilmediği yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, davacı kadının bunları iade edilmemek üzere rıza ile verdiğini kanıtlayamamıştır.
O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacı tarafça varlığı ve bozdurularak harcandığı ispatlanan 1 adet yarım altın ve taleple bağlı kalınarak 62 adet çeyrek altın yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu davacı yönünden açık, davalı yönünden kapalı olmak üzere, 03.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.