Hukuk Genel Kurulu 2019/23 E. , 2019/531 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “mirasın reddi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesi ile Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kesinleşmiş görevsizlik kararlarına ilişkin Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.03.2016 tarihli ve 2016/1042 E., 2016/3164 K. sayılı kararı ile yargı yerinin belirlenmesi üzerine Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:
Dava, terekenin borca batık olması nedeniyle mirasın reddi istemine ilişkindir.
Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 12.03.2014 tarihli ve 2014/303 E., 2014/425 K. sayılı karar ile dava dilekçesi içeriğine göre davanın ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczinin tespiti istemine ilişkin olduğu, 23.12.1942 tarihli ve 24/29 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre mirasın hükmen reddi davasında görevli mahkemenin borç miktarına göre belirleneceği, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın görevli mahkemenin tespit ve tayininde dava konusunun değer ve miktar ölçütünü kaldırdığı, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin usulden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve davacı vekilinin talebi üzerine dosya Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20.02.2015 tarihli ve 2014/232 E., 2015/149 K. sayılı karar ile davanın mirasın gerçek reddi için öngörülen 3 aylık yasal süre içerisinde açılmış olduğu, davacının hasımsız olarak mirası reddedebilecek iken terekenin borca batık olduğunun tespitini istemesinde hukuki yararının bulunmadığı, Sulh Hukuk Mahkemesince davanın nitelendirilmesi hususunda hataya düşüldüğü, davanın esasında çekişmesiz yargı işlerinden olduğu ve görevli mahkemenin de Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddine, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi hâlinde yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesince; HMK"nın yürürlüğe girmesinden sonra terekenin borca batık olduğunun tespitine, "mirasın hükmen reddine" ilişkin olarak açılacak davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, bu durumda uyuşmazlığın Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince; önceki kararındaki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, direnmeye konu uyuşmazlığın yargı yeri belirlenmesine ilişkin olduğu görülmekle Mahkemece, Özel Daire kararına karşı direnilmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Sorunun çözümü için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yargı yeri belirlenmesine ilişkin yasal düzenlemelerinin açıklanmasında yarar vardır.
6100 sayılı HMK’nın 22. maddesi:
“(1) Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur.
(2) İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” hükmünü içermektedir.
Aynı Kanun’un inceleme usulü ve sonucunu düzenleyen 23. maddesinde:
“(1) Yargı yerinin belirlenmesine ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılabilir.
(2) Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre; iki mahkemenin aynı dava hakkında ayrı ayrı görevsizlik kararı vermiş olmaları ve bu görevsizlik kararlarının (ikisinin de) temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması hâlinde, görevli mahkemenin belirlenmesi (olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi) için merci tayini yoluna (Yargıtay’a) başvurulur.
Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. İkinci görevsizlik kararı da temyiz edilmeksizin kesinleşirse, hukuk mahkemeleri yönünden görevli mahkeme merci tayini yolu ile (karar tarihinde henüz Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmadığından) Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından belirlenir. Bu yargı yeri belirlenmesi kararı, yargı yeri olarak belirtilen mahkemeyi bağlar (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C.I., s. 663 vd).
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin yargı yerini (davaya bakacak olan mahkemeyi) belirleyen kararına karşı temyiz veya karar düzeltme yoluna başvurulamaz. Yargıtay (20. H.D.) tarafından yargı yeri (merci) olarak belirtilen mahkeme, (Yargıtayın bu kararına karşı) kendi kararında ısrar edemez; mesela mahkeme, (Yargıtayın kendisini görevli bulduğu için merci olarak belirtmiş olmasına rağmen) yeniden görevsizlik kararı veremez. Yani, merci olarak belirtilen mahkeme Yargıtayın yargı yerini belirten kararı ile bağlıdır (Kuru, s.671.).
Somut olay incelendiğinde; mahkemeler arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı merci tayini suretiyle Yargıtay 20. Hukuk Dairesince giderilmiş ve Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Merci tayini kararı ile dosya kendisine intikal eden Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, önceki kararda direnilmiştir.
Merci tayini kararının davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı 6100 sayılı HMK’nın 23. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça düzenlenmiştir.
Öte yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.06.1942 tarihli ve 1942/26-16 sayılı kararında, merci tayini kararlarının, davaya daha sonra bakacak yerel mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlayacağı belirtilmiştir.
Nitekim merci tayinine ilişkin Yargıtay Özel Dairesinin kararlarına karşı direnilemeyeceği Hukuk Genel Kurulunun 26.01.1949 tarihli ve 4/121-3 E.-K.; 18.11.1953 tarihli ve 4/121-125 E.-K.; 28.03.2007 tarihli ve 2007/13-191 E.-2007/167 K.; 03.04.2013 tarihli ve 2012/18-1226 E.-2013/416 K. ile 26.02.2014 tarihli ve 2013/17-2405 E.-2014/191 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Hâl böyle olunca Yargıtay Özel Dairesinin merci tayinine ilişkin kararına karşı direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken Mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda açıklandığı üzere direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının iadesine karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.