Esas No: 2014/7969
Karar No: 2015/858
Karar Tarihi: 12.02.2015
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/7969 Esas 2015/858 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalan güvenlik hizmetleri satış sözleşmesi gereğince, davalının müvekkili şirketin faaliyetlerini yürüttüğü noktalarda kendi personelini çalıştırarak güvenliği sağladığını, sözleşme hükümlerine davalının çalıştırdığı personelin işçilik haklarından sorumlu olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin sonra ermesi üzerine işçilerin açtıkları davalarda hüküm altına alınan işçilik haklarının müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkili tarafından icra dosyalarına ödenen tutarların tahsili için başlatılan takibin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazının iptali ile %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre ... Mahkemelerinin yetkili olduğunu, işçilik haklarından müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında düzenlenen Güvenlik Hizmetleri Satış Sözleşmesi"nin 12. maddesinde ... Mahkemeleri"nin yetkili olarak belirlendiği, davalının süresinde yetki itirazında bulunduğu, HMK"nın 17. md. gereği, taraflar arasında düzenlenen yetki sözleşmesi gereği, uyuşmazlığın çözümünde ... Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili ... Ticaret Mahkemesi"ne gönderilmesine, yargılama giderleri hususunda ilgili mahkemede karar verilmesine, davaya ilgili mahkemede devam edilmemesi durumunda talep halinde bu konuda karar verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 11.02.2014 tarihinde açılmıştır.
6100 sayılı HMK"nın "yetki sözleşmesi" başlıklı 17. maddesinde, “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK"nın "zaman bakımından uygulanma" başlıklı 448/1. maddesiyle HMK hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı kabul edilmiştir. Eski Kanun zamanında yapılan yetki sözleşmelerinin düzenlendikleri tarihte yürürlükte bulunan Kanuna göre geçerli olmaları halinde sonraki Kanun döneminde dahi geçerliliklerini muhafaza ettikleri kabul edilmelidir. Çünkü usul sözleşmelerinin kurulmaları ve geçerlilikleri bakımından maddi hukuk hükümlerine tâbi oldukları genel kabul gören bir ilkedir (Prof. Dr. Sabri Şakir Ansoy – Hukuk Yargılama Usulleri, 7. basım, 1960, s. 152; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, 7. bası, ..., 2000, s.420;Prof Dr. Abdurrahim Karslı, Medeni Usul Hukukunda Usuli İşlemler ..., 2001, s.239) Sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmemiş ise, sözleşmede kararlaştırılan yer icra dairesi ve mahkemesinin münhasır yetkili olduğunun kabulü mümkün değildir. Böyle bir kabul, sözleşmenin imzalandığı tarihte değişik yer icra dairesinde ve mahkemesinde takip ve dava açma imkânı bulunan tarafların seçimlik haklarını ortadan kaldıracaktır ve hak kaybına yol açacaktır. Bu bakımdan sözleşmeyle kararlaştırılan münhasır yetkinin, 6100 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra imzalanan yetki sözleşmelerinde tatbiki uygun olacaktır. Aksinin kabulü, tarafların sözleşmeyle kazandıkları ve o tarih itibariyle Yasayla yetkili kılınan icra dairelerinde takip ya da mahkemelerde dava açma imkânını ortadan kaldıracağından eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Buna göre, maddi hukuk alanında yapılan yeni kanunlar eski kanuna göre geçerli olarak yapılmış olan sözleşmeleri hükümsüz hale getirmedikleri gibi, usul sözleşmelerine ilişkin yeni kanun hükümlerinin dahi eski kanun zamanında yapılmış usul sözleşmelerinin geçerliliğini etkileyemeyeceğini kabul etmek gerekir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nın 22. maddesine göre, sözleşme ile yetkili kılınan icra dairelerinin ve mahkemelerin yetkisi, genel yetkili icra daireleri ve mahkemeleri yanında devam eder. Takip ve dava tarihinden önce imzalanmış yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan yer dışında genel yetkili bir icra dairesinde takip ya da mahkemede dava açılmışsa, artık açılan takip ya da dava ile işlem tamamlanmış olup, 6100 sayılı HMK"nın 17. maddesindeki münhasır yetki sözleşmesine ilişkin hüküm olayda uygulanmaz. Sonuç olarak 01.10.2011 tarihinden önce tacirler arasında yapılan yetki sözleşmeleri, 01.10.2011 tarihinden sonra da geçerliliklerini muhafaza etmektedirler.
Somut olayda, icra takibi, ... İcra Müdürlüğü"nde yapılmış ve tebliğ edilen ödeme emri üzerine davalı-borçlu borca itiraz etmiştir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK"nın 22. maddesine göre, sözleşme ile yetkili kılınan mahkemelerin yetkisi, genel yetkili mahkemelerin yetkisi yanında devam eder. Sözleşmede kararlaştırılan yetki şartı, HUMK’da belirtilen genel yetki kurallarını ortadan kaldırmayıp, genel yetkili mahkemelerin yanında, aslında yetkili olmayan bir mahkemenin dahi taraflarca yetkili kılınmasıdır. Yetki şartının, sözleşmenin tarafı olan kişileri bağlayacağı da kuşkusuzdur. Ayrıca, birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumlarda, alacaklı bunlardan birinde dava açmak hususunda seçim hakkına sahiptir. Davacı bu mahkemelerin hiç birinde takip ya da dava açmazsa, o zaman seçim hakkı davalı-borçluya geçer. Dava tarihinde yürürlükte olan HMK"nın 10. maddesi uyarınca, sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer, öncelikle yanların açık ya da örtülü isteğine göre belirlenir. Tersi durumda ise, sözleşmenin yerine getirileceği yer dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TBK"nın 89/1. maddesi uyarınca saptanır. Öyle ki, davanın konusu, varlığı inkâr edilmeyen sözleşmeden doğan bir para borcu olup da, sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, bu para borcu, götürülecek borçlardan olduğundan alacaklının ödeme zamanındaki ikametgâhında ödenir. Alacaklı bu para borcunun ödenmesi için kendi ikametgahında takip ya da dava açabilir. Şayet taraflar arasında sözleşmenin varlığı tartışmalı ise HMK"nın 6. maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Somut olayda, dava, HMK"nın 6. maddesi uyarınca davalının yerleşim yerinde açılmış olup, mahkemece, taraflar arasındaki 20.06.2008 tarihli sözleşme tarihi itibariyle, münhasır yetkinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin yetki itirazının redi ile uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan HMK"nın 17. maddesi uyarınca sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemelerinin münhasır yetkili olduğunun kabulü doğru olmamıştır.
Ne var ki, temyiz edenin sıfatı ve ileri sürülen temyiz nedenlerine göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu açıklamalara, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Kabule göre, karar tarihinde yürürlükte olan HMK"nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda mahkemece, HMK"nın 114/1-ç madde hükmü gereğince kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan HUMK"nın 9 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede "mahkememizin yetkisizliğine" ibaresine yer verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.