Taraflar arasındaki “Kamulaştırma kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çelikhan Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.05.2007 gün ve 2005/39 E- 2007/23 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07.04.2008 gün ve 2008/2685-2008/4338 sayılı ilamı ile; (...Davacı idare tarafından; Baraj Mücavir Alanları Kamulaştırılması İnceleme komisyonunca alınan 04.04.1997 günlü kararın 1, 5, 6 ve 8. maddelerinin, Baraj İnşaatı İçin Yapılan Kamulaştırılmalarda Kamulaştırma Sahasına Mücavir Taşınmaz Malların Kamulaştırılması Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine aykırılığı nedeni ile iptali istenilmiştir.
Mahkemece, süresinde açılmadığı ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm Dairemizce onanmış bu karara karşı davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekilince karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
Davacının, dava dilekçesinde dayandığı sebepler dikkate alındığında açılan dava, yasa ve yönetmeliklere göre herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Ayrıca, komisyondaki idare temsilcisinin iptali istenen bentlerden herhangi birine muhalefet şerhi koymaması idarenin davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır şeklinde yorumlanamaz.
Bu nedenle mahkemece işin esası yönünden inceleme yapılıp karar verilmesi gerektiği gözetilerek hükmün bozulması gerekirken onandığı bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından,
Davacı idare vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 27.11.2007 gün ve 2007/13334 Esas- 2007/13957 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına hükmün yukarda açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA” dair karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Çat Barajı nedeniyle yapılan kamulaştırma sonrasında mücavir alan kamulaştırmasına ilişkin Adıyaman Valiliği “Baraj Mücavir Alanlarının Kamulaştırılmasını İnceleme Komisyonu”nca alınan 04.04.1997 tarihli kararın 1, 5, 6 ve 8 nolu bentlerinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili; Adıyaman Valiliği tarafından oluşturulan “Baraj Mücavir Alanlarının Kamulaştırılmasını İnceleme Komisyonu”nun Çat Barajı Mücavir Alan Kamulaştırılmasına ilişkin 04.04.1997 günlü kararının, Altun¬taş Köyü arazilerinin, Taşdamlar (Şerefhan) Köyü"ne bağlı Biris, Çat ve Gömüçirpi mezraları arazilerinin, Köseuşağı Köyü arazilerinin, Aşağıköy arazilerinin kamulaştırılmasını öngören 1, 5, 6 ve 8 nolu bentlerinin mevzuata ve “Baraj İnşaatı İçin Yapılan Kamulaştırmalarda Kamu¬laştırma Sahasına Mücavir Taşınmaz Malların Kamulaştırılması Hakkında Yö¬netmelik” hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek, 04.04.1997 tarihli kararın 1, 5, 6 ve 8 nolu bentlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yargı yolu ve esasa ilişkin nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “davacı idare tarafından davalı aleyhine idare mahkemesinde daha önce açılan davada, yargı yolu nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin eldeki davanın açıldığı, bu itibarla idare mahkemesinde açılan davanın devamı niteliğinde bulunmayan ve yeni bir dava niteliğinde olan eldeki davada hak düşürücü sürenin başlangıcına 14.6.2001 dava tarihinin esas alınması gerektiği; iptali talep edilen Komisyon Kararının alındığı 4.4.1997 tarihinden itibaren, gerek 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin, gerekse Baraj İnşaatı İçin Yapılan Kamulaştırmalarda Kamu¬laştırma Sahasına Mücavir Taşınmaz Malların Kamulaştırılması Hakkında Yö¬netmeliğin 5. maddesinde hak sahipleri için öngörülen 1 yıllık sürenin geçirilmesinden sonra açılan davanın reddi gerektiği; ayrıca, 4.4.1997 tarihli kamulaştırma kararını veren Komisyonda yer alan davacı idare temsilcisinin, iptali istenen bentlerden birine muhalefet şerhi koymaması karşısında davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Bozma ilamında, “Davacının, dava dilekçesinde dayandığı sebepler dikkate alındığında açılan davanın, yasa ve yönetmeliklere göre herhangi bir hak düşürücü süreye tabi olmadığı; Ayrıca, komisyondaki idare temsilcisinin iptali istenen bentlerden herhangi birine muhalefet şerhi koymamasının, idarenin davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı şeklinde yorumlanamayacağına” işaretle, “mahkemece işin esası yönünden inceleme yapılıp karar verilmesi gerektiği” vurgulanarak karar bozulmuştur.
Mahkemece önceki hükümde direnilmiş, direnme kararının gerekçesinde ise; daha önceki kararda hiç yer verilmemişken, bozmadan esinlenilerek ve bozma ilamında işaret olunduğu üzere esasa girilerek, “Baraj İnşaatı İçin Yapılan Kamulaştırmalarda Kamulaştırma Sahasına Mücavir Taşınmaz Malların Kamulaştırılması Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince ‘arazi olarak %60"dan fazlası kamulaştırılan’ ibaresinde yer alan ‘arazi’ kavramının tanımlanması noktasında dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığı, Kamulaştırma Kanununun 12/4 maddesi uyarınca idarenin kamulaştırma kararı alması sürecinde yalnızca matematiksel formüllere göre ve yüzde hesaplarına göre değil, ‘sosyal, ekonomik veya yerleşme düzeninin bozulması, ekonomik veya sosyal yönden araziden yararlanılmasının mümkün olmaması’ kriterlerine dayalı olarak yapacağı inceleme neticesi kamulaştırma işlemini gerçekleştireceği, bu itibarla davaya konu komisyon kararının gerekçesi ve bilirkişi raporları nazara alındığında davanın esastan reddi gerektiği” gerekçesine de yer verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki; kamulaştırma işlemini ortadan kaldırmak isteyen idarenin, kamulaştırma işleminin iptali için adli ve idari yargıda ne şekilde ve hangi sürede dava ikame edebileceği konusunda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda bir düzenleme bulunmamaktadır. Anılan Kanunun “Dava hakkı” başlığı altında düzenlenen 14. maddesinde kamulaştırma işleminin iptaline yönelik dava hakkı salt mal sahibine tanınmış ve otuz günlük hak düşürücü süre ile sınırlanmış; idare yönünden ise, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda olduğu gibi; Baraj inşası için yapılan kamulaştırmalarda, kamulaştırma alanı dışında kalan taşınmazların, bazı koşulların gerçekleşmesi halinde taşınmaz mal sahiplerinin yazılı başvurusu üzerine idarece zorunlu kamulaştırmaya tabi tutulmasını düzenleyen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 12/6. maddesinde, idarece kamulaştırma işleminin iptali için ne şekilde ve hangi sürede dava açabileceğine ilişkin her hangi bir düzenleme yer almadığı gibi; sözü edilen madde uyarınca çıkarılan “Baraj İnşaatı için Yapılan Kamulaştırmalarda Kamulaştırma Sahasına Mücavir Taşınmaz Malların Kamulaştırılması Hakkında Yönetmelik” te de, idarenin açabileceği dava türleri ve süresi belirtilmemiştir.
Gerek 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 12/6. maddesinde ve gerekse maddede belirtilen hususları düzenleyen Yönetmelikte, kamulaştırmanın özellikle taşınmaz mal sahiplerinin başvurusu üzerine yapılacağı vurgulanmış, mal sahiplerinin başvurusu 1 yıllık hak düşürücü süre ile sınırlanmıştır.
Görüldüğü üzere; kamulaştırma nedeniyle taşınmaz mal sahiplerinin dava ve idareye başvuru süreleri farklı maddelerde ayrıntılı düzenlenmiş olmasına karşın, idare yönünden kamulaştırma kararının iptaline dair her hangi bir dava süresi öngörülmemiştir.
Öyle ise, kamulaştırma işleminin iptal edilmesi amacıyla dava açan idarenin hak arama özgürlüğü çerçevesindeki dava hakkının, Kamulaştırma Kanununda ve Yönetmelikte mal sahibi için öngörülen 30 günlük ve 1 yıllık hak düşürücü süreler kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle sınırlandırılamayacağı açıktır.
Bu durumda, Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre her hangi bir hak düşürücü süreye tabi tutulmayan kamulaştırma işleminin iptali istemine yönelik eldeki davada, 4.4.1997 Komisyon Karar tarihinden itibaren 30 günlük ve 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilmesi olanaklı değildir.
Diğer taraftan, böyle bir davanın hak düşürücü süreye tabi bulunduğunun kabulü halinde dahi; davacı idarenin Komisyon Kararının verildiği 4.4.1997 tarihinden itibaren yasal sürede aynı nedenle İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının süre yönünden değil, yargı yolu nedeniyle reddine karar verildiği göz önünde tutulduğunda; adli mahkemede açılan davanın, idare mahkemesinde daha önce açılmış bulunan davanın devamı niteliğinde ve hak düşürücü sürede açıldığının kabulü gerekir.
Ne var ki; bir direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için bozulan ilk kararda yer verilmiş olan hususların direnmeye konu edilmesi ve gerekçenin ancak yine ilk kararda yer alan ana çerçeveden çıkmadan, ilk gerekçeyi güçlendirmeye yönelik yasal sınırlarda genişletilmiş olması gerekmektedir.
İlk kararda hiç yer verilmemiş değerlendirmelerin bozmadan esinlenilerek ve bozmada işaret olunduğu şekilde yapılmış olması durumunda, ortada eylemli bir uyma söz konusu olacağından, direnme kararının bulunduğundan da söz edilemez.
Bu nedenledir ki, bozma ilamı ve mahkeme kararının gerekçeleri gözetildiğinde, ortada bozmadan esinlenilerek eylemli uyma sonucu verilmiş yeni bir hükmün bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak ele alınmıştır.
Yerel Mahkeme bozmaya konu ilk kararında esasa ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmamış; davanın hak düşürücü süre ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar vermiştir.
Özel Daire bu iki noktayı ortaya koyup, davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığı ve davacının hukuki yararının bulunduğuna işaretle, işin esası yönünden inceleme yapılması gerektiğini vurgulayarak hükmü bozmuştur.
Mahkeme, bu bozmadan esinlenerek, daha önceki kararında hiç yer vermediği, az yukarıda açıklanan esasa ilişkin değerlendirme yaparak, davanın esas yönünden de reddine karar vermiş ve önceki kararda direndiğini ifadeyle hüküm oluşturmuştur.
Şu durumda; ortada bir direnme kararı bulunmayıp, bozmada işaret edilen hususların eylemli olarak Mahkemece kabulü ile bozmadan esinlenerek yapılan esasa ilişkin değerlendirmeye dayanan yeni bir hüküm bulunmaktadır.
Bu nedenle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 08.10.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.