21. Hukuk Dairesi 2014/9912 E. , 2015/523 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 01/09/1983 tarihinde bir gün süreyle çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
-Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 01/09/1983 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 01/09/1983 tarihinde hizmet akti ile ve asgari ücret ile 120224 işyeri sicil numaralı "..." isimli işyerinde 1 gün süre ile çalıştığının, ancak 506 sayılı Yasanın 60/G maddesi uyarınca 18 yaşını doldurduğu 01/04/1984 tarihinin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları yönünden sigortalılık başlangıcı olarak tesptine karar verilmiş ise de, bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, "....." isimli işyerinde 01/09/1983 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin, adı geçen işverence, 20/09/1983 tarihinde düzenlenerek, 24/10/1983 tarihinde, 249366 varide numarası ile davalı Kuruma ibraz edildiği ve davacıya ait SGK hizmet cetveli incelendiğinde, ilk sigorta prim ödemesinin 01/05/1984 tarihinde başka bir işverence yapıldığı, öncesinde sigorta prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmış, mahkemesince adı geçen işyerinin, 506 sayılı Kanun kapsamına alınış ve kanun kapsamından çıkış tarihleri ile vergi kayıtlarının istenmediği görülmüş, adı geçen işyerince, davacının iddia ettiği tarih itibari ile dönem bordrosu düzenlenmediği, 1983 yılı 1 ve 2. dönem bordrolarında ise ..... isimlerinin yer aldığı tespit edilmiştir. Mahkemesince komşu işyeri araştırması yaptırılmaksızın, komşu işyeri sahibi ve komşu işyeri dönem bordro tanıkları dinlenmeksizin, işe giriş bildirgesinin işverence düzenlendiği 20/09/1983 tarihi dikkate alındığında, davacının 01/09/1983-20/09/1983 tarihleri arasında adı geçen işyerinde çalıştığının kabulü ile hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Bu davada çözümlenmesi gereken hukuki sorun, davacının, sigortalılık başlangıcının tespitini talep ettiği tarih itibari ile 17 yaşında olduğu da dikkate alındığında; işveren ile arasındaki ilişkinin çıraklık ilişkisinden mi, yoksa üretime yönelik hizmet akti ilişkisinden mi kaynaklandığı hususu ile fiili çalışma olgusunun ispatı noktasında toplanmaktadır.
Çıraklık Kanunu"na göre kurulan çıraklık okullarında okuyanlar çırak sayılmaktadır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliğini belirlemede, bir başka ifade ile davacının dava konusu dönemde çırak olup olmadığına karar verirken çıraklık sözleşmesi hükümlerine göre değil, çalışma ilişkisine bakarak bir sonuca varmalıdır. Gerçekten
Çıraklık Sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma değil, bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyor ise bu durumda, çıraklık ilişkisinden söz edilemez. Zira burada gerçekleşen; işçinin emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunmasıdır ki bu da ancak bir hizmet ilişkisi ile söz konusu olur. Kişi Kurumca çırak olarak bildirilmiş ise, çırak olmadığını ispat külfeti kişiye düşer. Taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği tespit edilirken, işyerinde çırak olarak çalışmakta olan kişinin, 19 yaşından gün almaya başladığı tarihten itibaren çalışmasına çırak olarak mı yoksa diğer kadrolu işçiler gibi üretime yönelik mi devam ettiğinin tespiti yönünden de “çalışma ilişkisine ve biçimine” bakmak gerekmektedir.
506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece, açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, re"sen araştırılacak komşu işyeri sahipleri ve komşu işyeri bordro tanıkları dinlenmeksizin, adı geçen işyerine ait SGK ve vergi kayıtları istenmeden, çıraklık veya hizmet aktine dayalı çalışmanın bulunup bulunmadığı irdelenmeksizin, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, ilgili işyerine ait davalı Kurum sicil dosyasını, 506 sayılı Yasa kapsamına alınış- kapsamdan çıkış tarihlerini ve varsa vergi kayıtlarını temin etmek, işyerinde Vergi Dairesi ve SGK denetimleri yapılmış ise, denetim tutanaklarını istemek; ilgili SGK İl Müdürlüğünden, Belediye Başkanlığından, ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü"nden, ayrıca zabıta vasıtasıyla ("..." ) adresi itibari ile davalı işyerine o tarihte(01/09/1983) komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri dönem bordro tanıklarını; yoksa işyeri sahiplerini tespit etmek; çalışmanın niteliği, alınan ücret hususları ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak; -davacı işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceğinden davacının çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olduğunu kabul etmek, davacının mukayeseye uygun imzaları ve işe giriş bildirgesinin aslı temin edilerek, uzman bilirkişi marifeti ile imza incelemesi yaptırmak, ve davacının sigortalılık başlangıcının 18 yaşını doldurduğu tarihte başlayacağı hususu da dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
E.M