11. Hukuk Dairesi 2016/13836 E. , 2018/7106 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27/03/2014 tarih ve 2012/539-2014/345 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 13.11.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket temsilcileri tarafından parasını istediği an geri alabileceği ve yüksek oranda kâr verileceği vaadiyle davalılara 20.000 DEM verdiğini, davalıların yasalara aykırı şekilde müvekkilinden para tahsil ettiklerini, müvekkilinin ortak olma iradesinin bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin ortak olmadığının tesbiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 21.691,05 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının davalı şirketin ortağı olduğunu, ortağın sermaye olarak koyduğu parayı istemesinin mümkün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamına göre, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı bu nedenle de davacının ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını, yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı, ancak anonim ortaklıklarda primli hisse senedi çıkarılabilmesi için ..."nın 286 (Yeni ...."nın 347) madddesi uyarınca şirket esas sözleşmesinde hüküm bulunması ya da genel kurul kararının bulunması gerekmektedir, aksi halde primli hisse senedi çıkarılamaz. Somut olayda davalı şirketin 14.12.1998 tarihinde yapılan genel kurulunda sermaye artırımında rüchan hakkı kullanımında primli hisse çıkarılması yönünde karar verildiği yönetim kurulunun da bu karara dayanarak izahname çıkarıp sirküler yayınladığı, yayınlanan sirkülerde ise talepleri süreyle sınırlı tuttuğu,
sirkülerde ilan edilen süre dışına çıkılarak talep alındığı, şirket ana sözleşmesinde yönetim kuruluna her an primli hisse senedi çıkarabilmesi için belirsiz süreli bir yetki verilmediği, yönetim kurulunun genel kurulun verdiği yetkiyi kullandığı, sirkülerde ilan edilen sürenin dışında yeniden primli hisse satışı için genel kurulca yeniden yetkilendirme yapılması gerektiği, yeniden yetkiledirilmenin söz konusu olmadığı, bu durumda davacıya satılan payların nominal bedelden satılması gerektiği halde buna uyulmadığı ve davacıdan fazla alınan bedelin iadesi gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, 21.679,55 T"L"nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davalı ... yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
(1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti talebinin reddi ile nominal değer dikkate alınarak hesaplama yapılmış olmasının davacı vekili tarafından açıkça temyize konu yapılmamış olmasına göre, davacı vekilinin (2), davalı vekilinin (3) nolu bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
(2) Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece 02.06.2009 tarihli ilk kararda, davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan, davalı şirket yönünden ise esastan reddine karar verilmiş olup, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine bu red kararı, Dairemizin 18/05/2012 tarih 2010/9923 Esas 2012/8362 Karar sayılı ilamı ile "".. açıklanan tüm bu hususların tereddütsüz şekilde ortaya konulmasından sonra davalıların hukuki durumlarının buna göre belirlenmesi gerekirken.."" denilmek suretiyle davalı şirket ve davalı ... yönünden bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak verilen temyize konu kararda davalı ... yönünden herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı ..."nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, ..."nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı ..."ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK"nın 50. maddesi gerekse de ..."nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, dava dilekçesiyle hükmedilecek bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsili istenmiş olup, davacının malvarlığındaki eksilme, ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de doğru olmayıp, kararın açıklanan bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
(3) Davacı, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitini ve bu amaçla verilen paranın tahsilini talep etmiş olup, mahkemece ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti talebi kabul edilmemiş, verilen paranın iadesi talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu durumda davacının tespit talebinin reddedildiği, paranın iadesi yönündeki talebinin ise kısmen kabul edildiği gözetilerek yargılama giderlerinin kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekirken, tespit talebinin reddedildiği nazara alınmaksızın, sadece kısmen kabul edilen paranın tahsili talebi dikkate alınarak kabul ve red oranına göre yargılama giderlerinden davalı şirketin sorumlu tutulması doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin (2) nolu, davalı vekilinin (3) nolu bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalı ... ... İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş."den alınıp davacıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.