8. Hukuk Dairesi 2010/485 E. , 2010/3222 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 13.04.2009 gün ve 372/120 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, ..., Merkez Dörtkaya mevkiindeki kadastronun 1362 ada 28 parselinin ( imar uygulaması yapılmakla 2360 ada 4 nolu parsel ) tapuda tam hisse olarak “...” adına tespit ve tescil edildiğini, ...’in 1965 yılında öldüğünü, 1966 yılından itibaren dava tarihine kadar vekil edeninin zilyetliği altında bulunduğunu, TMK.nun 713/2. maddesindeki koşulların vekil edeni adına gerçekleştiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı olarak gösterilen kişilere dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmiş olmasına karşın davaya cevap vermemişler ve yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece, tapu kayıt maliki ...’in 17.02.1965 yılında öldüğü, tapu kaydının intikal görmediği, bu nedenle hukuki niteliğini yitirdiğinden davanın kabulüne, dava konusu yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tutanağı fotokopisi getirilmiştir. Yapılan incelemede 1362 ada 28 nolu parselin 10347 tahrir nolu vergi kaydı esas alınarak, tarla niteliğiyle 20.05.1969 tarihinde tam mülkiyet halinde “...” adına tespit edildiği, ekinde 31.08.1966 tarihli haricen satış ve taahhüt senedi olması nedeniyle komisyona sunulduğu anlaşılmıştır. ... 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.12.2008 tarih, 2008/958-1080 Esas ve Karar sayılı hasımsız mirasçılık belgesi kapsamına göre ... ve ...’den olma 1895 doğumlu ... ...’in 17.02.1965 tarihinde ölümü ile mirasçısı olan davalı olarak gösterilen ..., ..., ..., ..., ...., ..., ..., ..., ... ve ...’in kaldıkları görülmüştür. Tapu Müdürlüğünden gelen kayda göre dava konusu yerin 07.06.2007 tarihinde imar uygulamasına tabi tutularak 2360 ada 4 nolu parselin tam paylı olarak arsa niteliğiyle “...” adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahallinde keşif yapılmıştır. Dinlenen yerel bilirkişi dava konusu yeri 20 yılı aşkın zamandan beri davacının kullandığını, başkaca kullanan kişi görmediğini açıklamıştır. Aynı keşifte dinlenen davacı tanıkları zilyetliğin 30 yılı aşkın zamandan beri davacıda olduğunu, tapu kaydında malik olarak gözüken “...” isimli kişiyi ve mirasçılarını tanımadıklarını ve bu yerde zilyet olduklarını görmediklerini söylemişlerdir. Aynı keşifte görevli fen bilirkişi ile ziraatçi bilirkişi dosyada mevcut kroki ve raporlarını ayrı ayrı sunmuşlardır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık, 2613 sayılı Yasaya göre yapılan kadastro çalışmalarında “...” isimli kişi adına tespit ve tescil edilen bu yerin TMK’nun 713/2.maddesinde belirlenen ölüm sebebine dayalı olarak zilyetlikle edinilip edinilmeyeceği konusunda toplanmaktadır.
Somut olayda, getirtilen kadastro tutanağı ve imar uygulaması yapılmakla imar çapı kapsamına göre kayıt maliki ana adı ve baba adı ile doğum tarihi yazılı olmayan “...” isimli kişidir. Dosyaya sunulan hasımsız veraset belgesinde değinilen şahıs ... oğlu ...’den olma 1895 doğumlu ... ...’dir. Ancak, kayıt maliki ile veraset belgesindeki kişinin aynı şahıs olup olmadığı konusu net bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bundan ayrı, karar tarihinden sonra tebligat aşamasında davalı olarak gösterilen ...’in murisi olan ...’in 22.10.2008 tarihinde dul olarak ölümüyle .. ..., .., ..., ..., ... ve ...’yı mirasçı olarak bırakmıştır. Bu durumda, ilk veraset belgesinde “Hayrettin”in mirasçı olarak gösterilmediği, ancak böyle bir kişinin mirasçı olduğu Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.05.2009 tarih, 2009/714-780 Esas ve Karar sayılı hasımsız mirasçılık belgesinden anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın açılması sırasında alınan ve dosyaya sunulan veraset belgesi ile karardan sonra tebligat aşamasında dosyaya sunulan mirasçılık belgesi kapsamına göre ..ve...’den olma 1927 doğumlu “...’in” saklı mirasçı olarak kaldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan; kadastro tutanağı ve imar tapusunda malik olarak gösterilen “...” ile dava açma aşamasında elde edilip dosyaya sunulan ... Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan mirasçılık belgesinde adı geçen muris “... ...’in” aynı şahıs olup olmadığı tam olarak belirlenememiştir. Bu durumda, davacı tarafa tapuda isim tashihi davası açmak üzere süre ve imkan tanınması, o dosyanın eldeki dava için bekletici mesele sayılması gerekmektedir. Bundan ayrı, her iki mirasçılık belgesindeki aykırılıklar nedeniyle davacı tarafa alınan veraset belgelerinde yer alan mirasçılar hasım gösterilerek yeni ve hasımlı veraset belgesi alması için de davacı tarafa süre ve imkan tanınması, dava açıldığında bekletici mesele yapılması, veraset belgesi elde edildiğinde dosyaya sunularak davanın işbu davada yer almayan öteki mirasçılara da yöneltilerek dava koşulunun yerine getirilmesi zorunludur. Davanın görülebilirlik bu koşulları tamamlandıktan sonra; TMK’nun 713/2.maddesindeki ölüm sebebine dayalı nedenden ötürü 713/1.maddesindeki koşulların davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen davalar açıldığında sonuçlanıp, kesinleşmesinin beklendikten sonra eldeki davanın o davalarda elde edilecek bilgi, belge ve kararlar ışığında ve bir kül halinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 63,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 14.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.