Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 5.4.2007 gün ve 334-165 sayılı kararın incelenmesi,davalı Hazine ve birleşen davanın davacısı Kadir Bağrıaçık vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 13.11.2007gün ve 4421-6347 sayılı ilamı İle; (...Davacılar İ. ve M. B.vekili, asıl ve birleşen 2003/696 esas sayılı dava dosyalarında miras bırakan A.tarafından 250 m2"lik taşınmazın her iki davacıya, 66 m2 lik taşınmazın İ."e verildiğini ileri sürerek vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, birleşen 2002/710 esas sayılı davanın davacısı K. B. vekili ise 180 ada 2 ve 14 parseller ile 250 ve 66 m2"lik taşınmazların bütün olarak ortak miras bırakan A."den kaldığını, tüm mirasçıların haklarının bulunduğunu ileri sürerek tapulu taşınmazların iptali ile A..mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki tapusuz taşınmazlar hakkındaki davanın reddini savunmuş, İ.ve M. B.vekilleri, vekil edenleri adına kayıtlı 180 ada 2 ve 14 parseller hakkındaki davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davada istenen 250 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın taşınmazın kamu malı yol olduğu, birleşen 2002/710 esas sayılı dosyada dava konusu yapılan 180 ada 2 ve 14 parsellerin ise sağlığında miras bırakan A.tarafından İ.ve M."ya verildiği gerekçeleriyle reddine, 66 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ise İ. adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ile birleşen 2002/710 esas sayılı davanın davacısı K.vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Keşifte dinlenen tanıkların anlatımlarına göre, öncesinin gerçek kişi tarafların ortak miras bırakanı A. B."a aidiyetinde uyuşmazlık bulunmayan 180 ada 2 ve 14 parselleri A.nin 1960"lı yıllarda çocukları i.ve M."ya bağışlayıp teslim ettiği, davacıların da ev yapıp o tarihten beri kullandıkları, kadastro tespitinin de buna göre yapıldığı anlaşıldığından, söz konusu tapulu taşınmazların miras bırakanın malı olmaktan çıktığının kabulüyle davacı Kadir"in parsel numaraları belirtilen taşınmazlara ilişkin davasının reddine karar verilmesinde usul, kanun ve delil durumuna aykırılık görülmemiştir. Davacı Kadir vekilinin, tapusuz taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriğine göre iki parça tapusuz taşınmaz 12.10.1992 tarihli kadastroda yol ve köy boşluğu olarak tespit dışı bırakılmıştır. Dava, kadastro çalışmaları sırasında kadastro dışı bırakılan taşınmazın Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükümleri uyarınca tescili isteğine ilişkindir. Yargıtay"ın kararlılık kazanan uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Az yukarıda açıklandığı gibi, tespit dışı bırakılma tarihinden görülmekte olan 2002/710 esas sayılı davanın açıldığı 10.7.2002 tarihine kadar kazanmaya yeterli süre geçmemiştir. Davanın bu gerekçeyle reddedilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru değilse de hüküm redde ilişkin olup,sonuç olarak doğru görüldüğünden davacı Kadir vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle birleşen 2002/710 esas sayılı davaya ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA,
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince; az yukarıda da anlatıldığı gibi, dava Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükümleri uyarınca açılmış tescil isteğine ilişkindir. Kadastro dışı bırakma işleminde, taşınmazın geometrik durumu belirlenmediğinden bir tespit işlemi değil ise de, görevlilerce bir yerin tescile tabi olmadığı saptanarak hukuksal durum belirlenmiş olduğundan yapılan bu işlem, bir kadastro işlemidir. Tespit dışı bırakılan taşınmazların haklarında kadastro tutanağı düzenlenmemekte, sadece paftasında gösterilmekle yetinilmektedir. Yollamada bulunulan kanun maddeleri uyarınca tespit dışı bırakılan bir taşınmazın tapuya tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir.
Somut olayda, toplanan delil ve belgelere göre; tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 12.10.1992 tarihinden asıl davanın açıldığı 12.6.2002 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Bu açıklamalara göre, kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğinden söz edilemez. Açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 66 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı ibrahim adına tesciline karar verilmesinin doğru değildir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kuruİu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kuruİu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesl gereğince BOZULMASINA, 24.9.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.