Esas No: 2021/9634
Karar No: 2021/2158
Karar Tarihi: 01.06.2021
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/9634 Esas 2021/2158 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK"nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine dair verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
-KARAR-
Davacı vekili; müvekkilinin eşi olan ....ş’ın sevk ve idaresindeki araçla 22/06/2010 tarihinde tek taraflı olarak yaptığı trafik kazasında vefat ettiğini, kazaya karışan aracın davalı ... şirketi nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi ile sigortalandığını, müvekkilinin olay nedeniyle destekten yoksun kaldığını ve defin giderlerinin oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 50,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 50,00 TL defin giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 28/03/2019 tarihli dilekçesi ile destekten yoksun kalma talebini 174.900,00 TL ve defin giderini 100,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; davanın süresi içinde açılmadığından zamanaşımına uğradığını, müvekkili firma tarafından sigortalanan araç sürücüsünün, kendi kusuru sonucu vefat etmesi nedeniyle müvekkilinin meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile 175.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince; davacıların desteğinin kendi kusuruyla tek taraflı trafik kazasına ve kendi ölümüne sebebiyet vermesi nedeniyle aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı şirketten destekten yoksun kalma tazminatı ve defin giderlerinin tahsili talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/05/2019 tarih ve 2017/2495 Esas, 2019/490 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve defin giderlerinin tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı ve anılan Kanun’un 85/son maddesinde ise işletenin ve araç işleticisi teşebbüsünün sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı düzenlenmiştir.
Kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve kanunca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğu olduğu, böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise aynı Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen hukuki sorumluluktan, kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin takdirine bırakmıştır.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91.maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir. Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Öyle ise hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminat altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler…” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenlenmiş, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK’nın 92/1-b maddesinde yer alan "İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür. Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır. Şu haliyle anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir. Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise KTK’nın 92. maddesi kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45/2. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 53/3. maddesinde) düzenlenmiş
olup "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklindedir.
Görülmektedir ki destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK’nın 53/3. (BK’nın 45/2.) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 53. (BK’nın 45.) maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun (YHGK) 21.04.1982 gün, 979/4-1528 Esas, 1982/412 Karar sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: "Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu…” hususu vurgulanmış; YHGK’nın 30.11.2005 tarih ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, TBK’nın 53/3. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (YHGK"nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar sayılı ilamı).
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın desteğin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan destek zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Desteğin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan destek üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten (veya sürücü) murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Somut olayda; davacının desteği Veysel Paydaş, tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş; davacı, destekten yoksun kalan sıfatıyla zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat ve defin giderlerinin tahsili isteminde bulunmuştur. Davacının üçüncü kişi konumunda olduğu hem mahkeme hem de tarafların kabulünde olduğu gibi işleten (veya sürücü) yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ... şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre davalı ... şirketi zararın tamamından sorumlu olacağından, davacılar davalı ... şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir. (Aynı doğrultuda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK), 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 Esas - 411 Kararı; YHGK, 22.2.2012 tarih 2011/17-787 Esas, 2012/92 Karar; YHGK, 16.01.2013 Ttarih, 2012/17-1491 Esas, 2013/74 Karar vs.).
Eldeki dosyada Bölge Adliye Mahkemesi Dairesince her ne kadar davacılar desteğinin kendi kusuruyla kazaya ve ölüme sebebiyet verdiğinden, poliçenin yeni genel şartlardan önce olması durumunda da davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunamayacakları gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiş ise de davaya konu kaza 22/06/2010 tarihinde meydana gelmiş olup bu tarihte yürürlükte olan ve yukarıda açıklanan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları hükümleri ve konuya ilişkin Yargıtayın yerleşiklik kazanan içtihatlarına göre davacının talebinin trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek davacı tarafın, davalı ... şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı ve defin giderlerinin tahsilini talep etme hakkı bulunduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nın 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA ve dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/06/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.