3. Hukuk Dairesi 2017/17071 E. , 2018/7348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklık davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, adi ortaklığın feshine - tasfiyesine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı/karşı davacı/birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; eşi ile davalının adi ortaklık şeklinde faaliyet göstermekte iken eşinin 17.11.2009’da ölümü üzerine davalıdan ortaklıkla ilgili kar payını defalarca istediği halde davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, ayrıca ortaklığın faaliyet gösterdiği yoğurtçu dükkanının ve üç adet aracın mülkiyetinin kendilerine ait olup davalının bunlarla ilgili kira ödemediğini bildirerek ortaklık kar payı ile taşınmaz ve araçların kira bedellerinden oluşan alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının taleplerinin ancak adi şirketin tasfiyesi ile karşılanacağından adi şirketin tasfiyesine karar verilmesini karşı dava olarak istemiş; asıl davadaki kira bedellerine yönelik olarak da dükkanın mülkiyeti ile ilgili bu güne kadar kira bedeli ödenmediğini, ayrıca araçların ortaklık malı olduğunu, ... ve ... ortaklığı sürerken 17.11.2009"da ..."nin vefatı üzerinde diğer mirasçıların muvafakati ile davacının adi şirkete ortak olarak geçtiğini, Hasan Basri Büyükgöze"nin de ortaklıktan ayrıldığını belirtmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacının kar payı alacağı talebinin kabulü ile toplam 27.671,93 TL"sının, 10.000,00 TL"lık kısmının dava tarihinden, bakiye 17.671,93 TL"lık kısmının ıslah tarihi olan 02.04.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının dava konusu taşınmaz ve araçlar için kira bedeli talebinin reddine, karşı davanın reddine, dair verilen kararın davalı-karşı davacı ... tarafından temyizi üzerine Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 23.05.2013 tarihli ve 2012/5965 Esas, 2013/9468 Karar sayılı ilamı ile; "...Asıl davadaki istemlerden olup da mahkemece hüküm altına alınan kar payına ilişkin talep aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. Nitekim davalı (karşı davacı) da karşı davada ortaklığın tasfiyesini istemiştir. Davanın bu şekilde hukuki nitelendirmesinin yapılmasının gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK"nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca "...sona erme ve tasfiye" konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK"nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamından sonra davacı tarafından açılıp, iş bu dava ile birleştirilen davada; yoğurt yapımında kullanılan kazan ve diğer malzemelerin davalı tarafça başka bir yere götürüldüğünü belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile toplam 11.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda, eldeki 2013/491 esas sayılı dosyadaki asıl dava ve karşı dava ile bu dosyada birleştirilen 2012/352 esas sayılı dosyadaki davadaki tüm istekler çerçevesinde; tarafların ortak oldukları ""Göze Yoğurt"" adlı adi ortaklığın, dosyadaki 03/04/2017 tarihli son bilanço raporu ile 05/06/2017 tarihli ek rapordaki açıklamalar doğrultusunda feshine - tasfiyesine, buna göre; 1- Ortaklığın yönetici ortağı olan davalı - karşı davacı ... uhdesinde olduğu belirlenen, 90.571,30 TL paradan, ortaklık oranı olan 1/2"si oranındaki 45.285,65 TL"den daha önce diğer ortağa ödendiği tespit edilen 1.000 TL düşüldükten sonra kalan 44.285,65 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte yönetici ortak ..."den alınarak, diğer ortak ..."ye verilmesine, 2-Ortaklığa ait olup, halen Vakıfbank ... Şubesinin 00158007304673207 numaralı vadesiz hesabında bulunan ve 03/04/2017 tarihli raporda 23.750 TL olarak bildirilen paranın ortaklara, ortaklık oranı kadar olmak üzere 1/2 oranında paylaştırılmasına, buna göre; 11.875 TL"sinin bankaca uygulanan faizleri ile birlikte yönetici ortak ..."ye, 11.875 TL"sinin bankaca uygulanan faizleri ile birlikte diğer ortak ..."ye verilmesine, 3-Tasfiye memuru bilirkişi tarafından düzenlenen 05/06/2017 tarihli raporda belirtildiği üzere; tasfiyesine karar verilen ortaklığın tüm; vergi, ..., ve meslek odası kayıtlarının yönetici ortak ... tarafından sildirilmesi konusunda yetki verilmesine, bu konuda adı geçen ortağa kararın kesinleşmesinden itibaren takdiren 1 ay süre verilmesine, verilen süre içerisinde gereği yerine getirilmediği takdirde ortaklık ile ilgili daha sonra çıkabilecek vergi, ... ve meslek odası borçlarından kendisine bu konuda yetki verilen yönetici ortağın sorumlu olacağının ihtarına, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı/karşı davacı/birleşen dosyada davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Bir ortak tarafından adi ortaklığın feshinin istenmesi, aynı zamanda tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Öyle ise mahkemece, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre yargılama gideri, vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı/karşı davacı/birleşen dosyada davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle yargılama gideri, vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.