4. Hukuk Dairesi 2013/4630 E. , 2014/1111 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/01/2013
NUMARASI : 2012/356-2013/13
Davacı-k.davalı A.. A.. tarafından, davalı-k.davacı İ.. O.. aleyhine 18/06/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne dair verilen 08/01/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl ve karşı davalar, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi sonucu uğranılan manevi zararların ödetilmesi istemlerine ilişkindir. Yerel mahkemece, işin esası incelenerek asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı-karşı davalı, davalı ile yaşanan tartışma esnasında hakarete uğradığını, bu tartışmadan dolayı soruşturma geçirdiğini ve başka kuruma atandığını belirterek, uğramış olduğu manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuş, karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı, tartışma esnasında karşı tarafın yüksek sesle kendisine hitap ettiğini, kendisini hakir gördüğünü, mesleğine dil uzattığını, adli ve idari makamlara şikayet ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuş, ayrıca karşı dava olarak manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Yerel mahkemece, tarafların karşılıklı söylem ve davranışlarının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu benimsenerek, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.(T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda; tarafların aynı kaymakamlıkta yazı işleri müdürü ve hazine avukatı olarak görev yaptıkları, taraflar arasında bir personele iş sonu tazminatının ödenip ödenmeyeceği hususunda görüş ayrılığı yaşandığı, bunun tartışmaya dönüştüğü, görev kapsamında aralarında çıkan tartışma sırasında birbirlerine hakaret ettikleri, adli ve idari makamlar nezdinde şikayette bulundukları, bundan dolayı soruşturma geçirdikleri ileri sürülmüştür.
Şu halde; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre, karşı yana husumet tevcih edilmesi doğru değildir.
Yerel mahkemece, asıl ve karşı davaların husumet (taraf sıfatı) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle işin esası incelenerek karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.