3. Hukuk Dairesi 2016/20227 E. , 2018/7335 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının, davacının abisine ait şirkette çalışırken kendi isteği ile istifa ettiğini, davalının şirkette çalıştığı 17.07.2012-17.04.2013 tarihleri arasında iyi niyetli olarak ve bizzat davalının talebi üzerine, maaşına mahsuben, şirket yetkilisinin talimatıyla, şirket yetkilisinin kardeşi davacı tarafından şirket adına, fakat kendi hesabından internet yoluyla davalının kredi kartı borçlarını yatırıldığını, davalının maaşına mahsuben yapılan ödemelerin de ücretinden düşüldüğünü, davalının tazminat alacaklarına ilişkin ... 29.İş Mahkemesinde dava açtığını, anılan davada bu havalelerin şirket adına olmadığı için dikkate alınmayıp mahsup edilmediğini, davacı tarafından yapılan ödemeler sonucunda davalının sebepsiz zenginleştiğini, davalı aleyhine ... 3.İcra Müdürlüğünün 2014/5364 sayılı dosya üzerinden başlatılan icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğinden, itirazının iptaline, %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davalının çalıştığı dönemde bankamatiğe giderek ödeme yapma imkanı bulamamasından dolayı, davacıya karşılığını vererek davacının hesabı üzerinden ödemelerin yapıldığını ileri sürerek davanın reddine, lehine %20"den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 3 İcra Müdürlüğü"nün 2014/5364 esas sayılı dosyasına yapılan itirazın asıl alacak miktarı olan 4.441,00 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağın taktiren %20 oranına karşılık gelen 882,20 TL icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davada, davacı tarafından davalıya havale yoluyla kredi kartı ödemesi için gönderilen paranın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre tahsili talep edilmektedir.
Davalının, gönderilen paraların tahsil edildiği yönünde bir itirazı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalının iddia ettiği gibi davacıya karşılığını elden vererek davacının hesabından, davalının kredi kartı borcunun ödenmesi şeklinde olup olmadığı ve buna bağlı olarak ispat yükünün hangi tarafta olduğu konusunda toplanmaktadır.
Yargıtay"ın yerleşik görüşüne göre, Türk Borçlar Kanunu"nun 555 vd. (Borçlar Kanunu"nun 457 vd.) maddelerinde düzenlenen havale, hukuksal niteliği itibari ile bir borç ödeme aracıdır. Havale belgelerinde bedelin başka bir hukuki ilişki için gönderildiği belirtilmemiş ise, bu belgenin bir borcun ödendiğine dair kanıt olduğu kabul edilir.
Somut olayda, havale belgelerinde bedelin başka bir hukuki ilişki için gönderildiği açıklaması bulunmadığından davacı yukarıda belirtilen yasal karine karşısında, davalı tarafa yapılan dava konusu havalelerin maaşına mahsuben yapıldığını, kanıtlama yükümlülüğü altındadır. Davacı tarafından davalıya gönderilen bedelin neden kaynaklandığını kanıtlamak davacıya aittir.
Diğer taraftan, davacının, davalının maaşına mahsuben kredi kartı borçlarını ödediği yönündeki iddiası davalıca kabul edilmemiş, tersine, bu paraların, davacıya elden verilerek davacının hesabından davalının kredi kartı borcunun ödendiği savunulmuştur.
Böylece davalı, davaya konu paraların kendisine gönderildiğini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle (karşılığı elden alınarak) gönderildiklerini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmiştir.
O halde, somut olayda davalının savunması, vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğindedir ve bu ikrar bölünemez. Çünkü, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil, vakıayı ileri süren tarafa (davacıya) aittir.
Bu durumda, davacı taraf, davaya konu paraların davalının maaşına mahsuben gönderildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür; buna bağlı olarak, davalı savunmasını ispat ile yükümlü olmayacaktır.
Bu durumda, mahkemece; davacının "yemin" deliline de dayandığının anlaşılması karşısında, davacının iddiasını ispat için davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatıldıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.