20. Ceza Dairesi 2016/2390 E. , 2016/4226 K.
"İçtihat Metni"Mahkeme : Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu 18/02/2015 tarihli, 2014/391 esas ve 2015/49 karar sayı ile sanıkların mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Hüküm sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce 05/05/2016 tarihinde 2015/14026 esas ve 2016/2764 karar sayı ile sanıklar hakkında verilen hükümlerin bozulmasına karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında; "Olay tutanağı ve dosya içeriğine göre somut olay şu şekilde meydana gelmiştir; kolluk görevlilerince yapılmış istihbari çalışmalarda; "..., ... ve ... isimli kişilerin, ... ili kırsalından alacakları yüklü miktarda uyuşturucu maddeyi ... plaka sayılı gri renkli ... marka araç ile İstanbul iline nakledecekleri" bilgisinin alınması üzerine, 31.10.2014 tarihinde saat 11.00 sıralarında oluşturulan uygulama noktasına gelen sözkonusu aracın durdurulduğu, sonradan getirtilip dosyaya eklenen ... Sulh Ceza Hakîmliği"nin 23/10/2014 tarihli, 2014/1019 değişik iş sayılı arama kararına dayanılarak yapılan aramada, aracın bagajında iki valiz içinde 56 paket halinde net 46.444 gram toz esrarın ele geçirildiği anlaşılmıştır.
Ceza Muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
Ceza Muhakamesi hukukumuz "delil serbestliği" ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanımıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle ./..
toplanması zorunludur. Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin I. fıkrasının (i) bendi uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağından şüphe yoktur. Ancak somut olayda olduğu gibi istihbari bilgi elde eden kolluk görevlilerinin, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermesi ve C"MK"nın 116-117 ve 119.maddelerine uygun "adli arama kararı veya yazılı adli arama emri" alması gerekli midir?
Aşağıda arzetmeye çalıştığımız nedenlerle suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddelerin, hukuka uygun yöntemlerle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve suçun unusurlarının oluştuğu değerlendirilmiştir.
1-CMK"ya uygun olarak düzenlenmiş ve 01/06/2005 tarihinde CMK ile birlikte yürürlüğe girmiş adli ve önleme aramaları yönetmeliği, esas olarak işlemi düzenlemektedir. Bunlardan biri arama diğeri ise durdurma işlemleridir. Arama işlemleri de kendi içinde ikiye ayrılır. Adli aramalar, önleme aramaları. Olayımızda yer alan arama eylemi bir arama işlemi değildir. Durdurma işlemidir. Durdurma işleminin niçin ve ne şekilde yapılacağı ve durdurulan kişiye yönelik nelerin yapılabileceği Yönetmeliğin 27. maddesinde ayrıntısı ile sayılmıştır. Buna göre;
Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişiyi durdurabilir. Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, "umma" derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Denetim için araçların durdurulması da mümkündür. Sebebin oluşmasına veya şüpheye yol açan davranışları hakkında, durdurulan kişiye sorular yöneltilebilir. Kişi bu sorulara cevap vermekle yükümlü değildir. Durdurma yetkisinin kullanılmasına neden olan şüphe, yapılan açıklama ile ortadan kalkarsa, kişinin gitmesine engel olunmaz.
Durdurma üzerine aşağıdaki işlemler yapılır:
a)Durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır. Bu işlem sonucunda, kişide silâh bulunduğu sonucunu çıkarmaya yeterli şüphe meydana gelirse, memur kendiliğinden silâh ve diğer suç eşyası araması yapabilir.
d)Bir kişinin veya aracın durdurulma süresinin, şartlara göre makul olması ve kontrol için ayrılan süreyi aşmaması gerekir.
f)Yapılan kontrolün neticesinde suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır.
g)Uyuşturucu gibi belirli bir şeyin, kişinin herhangi bir yerinde gizlendiği düşünülüyorsa, daha geniş çaplı kontrol yapılabilir.
h)Yoklama suretiyle kontrol, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek kontrol yapılamaz.
i)Makul sebebi oluştuğu takdirde, daha geniş kapsamlı kontrol yapılması için, kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.
Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir.
Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir.
Açıklandığı üzere, kolluk görevlilerinin sanıkların içinde bulunduğu aracı denetim için durdurmaları ve suç eşyasını ele geçirmeleri, Yönetmeliğin 27. maddesine uygundur ve yasak yöntemle ele geçirilen delil sayılamaz. Mahkumiyet hükmüne esas alınması usul ve yasalara uygundur.
2-Bilindiği üzere, istihbari bilgi; duyum, söylenti, tahmin ve varsayıma dayanan, doğruluğu şüpheli bilgidir. Kaynağı somut bir olguya ve belli bir kişiye dayanmadığı için, istihbari bilginin tek başına delil değeri yoktur. Somut olaylara dayanmayan, soyut iddia, bilgi ve tahminler, adli soruşturmanın başlatılması için yeterli görülemez. Olay tutanağında alındığı belirtilen istihbari bilgi, başlangıç şüphesi oluşturacak nitelikte olmayıp "tehlike" boyutunda değerlendirilmesi gereken bir bilgi olduğu için, olayımızda yer alan arama eyleminin, durdurma işlemi olmayıp bir arama işlemi olduğu kabul edilse dahi, önleme araması kararı ile yapılan sözkonusu aramanın hukuka uygun olduğu düşünülmektedir.
3-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de" İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyalin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (I) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz " ( Chalkley/ Birleşik Krallık fkk] B.No: 6383/100, 26.09.2002) ve "Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir " (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
Bu kararlar ışığında somut olaya baktığımızda; suç konusu uyuşturucu maddelerin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı yöntemlerle elde edilmediği ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk ve şüphe bulunmadığından, hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, somut olayda ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka uygun yöntemle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmediği, bu itibarla sanıkların aracının aranması için "adli arama kararı" veya "yazılı arama emri" bulunup bulunmadığının araştırılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla, Yüksek Yargıtay 20.Ceza Dairesi"nin bozma gerekçesi yerinde olmadığından, yerel mahkeme kararının 08.05.2015 tarihli tebliğnamede belirtilen husus düzeltilerek onanması için itiraz etmek gerekmiştir." denilerek, Dairemizin sanıklar hakkındaki bozma kararının kaldırılması, yerel mahkeme hükmünün belirtilen nedenlerle düzeltilerek onanması istenmiştir.
C) CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi:
(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen):
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Dairemizin itiraza konu kararının itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği ve kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazı yerinde görülmemiştir.
İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.
E) KARAR:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının yerinde görülmediğine,
2-5271 sayılı CMK" nın 308. maddesinin 2. fıkrası uyarınca itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE, 23/06/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.