8. Hukuk Dairesi 2010/514 E. , 2010/3136 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Davacı-karşı davalı ... ile davalı-karşı davacı ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 26.02.2009 gün ve 488/274 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı ... vekili ile davalı-karşı davacı ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen 55 ada 143 parsel C blok 19 no.lu dairenin, ... plakalı aracın ve Vakıflar Bankası 17408493 no.lu hesapdaki mevduatın davalı üzerine kayıtlı bulunduğunu, evlilik süresince edinilen malvarlığına katkısı daha fazla ise de, yalnız 29 ada 57 parsel zemin kat dairenin vekil edeni adına kayıtlı olduğunu açıklayarak, fazla talebi saklı tutularak 10.000 TL. nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davacının katkısı bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiş; birleşen davada davalı-karşı davacı ... davacı-karşı davalı ... adına da kayıtlı taşınmaz bulunduğunu, ayrıca yine evlilik birliği içinde edinilen ve karşı davalı adına kayıtlı Yiğit Yapı Kooperatifinde bulunan hissenin karşı davalı tarafından satılarak paraya çevrildiğini, bankadaki hesabından 6100 TL çekildiğini, karşı davalının evde bulunan eşyaları ve alacaklı olduğu 8000 TL.lik senedi alarak evden ayrıldığını açıklayarak, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 7000 TL.nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı-karşı davacının bozma sonrası kısıtlanmasına karar verilmesi üzerine usule uygun şekilde görevlendirilen vekili, davalının rahatsızlığı nedeniyle yeterli savunma yapamadığını açıklayarak, usuli işlemlerin tekrarlanmasını talep etmiştir.
Mahkemece, davacı ...’in açtığı davanın kısmen kabulüne, 44683 TL. katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin önceki hüküm davalının temyizi üzerine 2.Hukuk Dairesinin 24.5.2007 tarih ve 2006/ 15449 Esas, 2007/ 8699 Karar sayılı ilamı ile özet olarak “ .....Dava ve taraf ehliyetinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re"sen gözönünde tutulması gerektiği, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürüldüğüne ve bu iddia dosyadaki bir kısım delillerle doğrulandığına göre, mahkemece davalının vesayet altına alınması gerekip gerekmediği hususunun araştırılması, ondan sonra yargılamaya devamla uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulması ...” gereğine işaret edilmek suretiyle bozma sevk edilmişti.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/ 568 Esas, 2008/ 184 Karar sayılı ve 26.3.2008 tarihli hükmü ile davalı-karşı davacı ... akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanarak, vesayet altına alınmıştır. Vesayet altına alınanı temsilen vasinin görevlendirdiği, davalı-karşı davacı vekili, bozma öncesi yapılan yargılama sürecine davalının saptanan durumu nedeniyle etkin katılamadığını açıklayarak, usuli işlemlerin tekrarlanmasını istemiş ise de, davanın tasfiyeye ilişkin bulunduğu ve bozmadan önce yapılan incelemelerin tekrarlanmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Taraflar 10.6.1983 tarihinde evlenmişler; 28.8.2002 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 22.2.2005 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, eşler arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK.nun 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı TMK.nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir.
Dosya kapsamına göre, davalı-karşı davacının 2000 yılı Temmuz ayından bu yana muhtelif tanılarla çeşitli sağlık kuruluşlarının psikiyatri kliniklerinde tedavi gördüğü ve bu durumun sağlık kurulu raporlarıyla tespit edildiği ve nihayetinde yukarıda yazılı hüküm ile vesayet altına alındığı belirlenmiştir. TC Anayasasının 36.maddesine göre; herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Tarafların yargılama sırasında serbestçe iddia ve savunmalarını ileri sürmeleri Anayasal haklarıdır ve kısıtlanamaz. Davalının vesayet altına alınmasını gerektirir, belirlenen durumuna göre, davalı-karşı davacı vekilinin bu yöne ilişkin itirazları nazara alınmamak suretiyle savunma hakkı kısıtlanmıştır. Öncelikle TMK.nun 462.maddesi hükmüne göre vesayet makamından husumete izin kararı talep edilmesi için davalı-karşı davacı vekiline süre verilmesi, ondan sonra husumete izin kararı verildiği takdirde davalı-karşı davacı vekiline cevap ve varsa delillerini bildirmek üzere süre ve imkan tanınması, bildirildiği takdirde delillerin toplanması ve dava konusu taşınmazlar ile aracın edinim tarihleri itibariyle eşler arasında 743 sayılı MK.nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlık Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulmalıdır. Buna göre, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine katkılarının kanıtlanması durumunda, katkı oranında alacak hakkı doğar. Somut olayda davacı-karşı davalı İl Sağlık Müdürlüğünde şube müdürü, davalı-karşı davacı ... ise, Köy Hizmetlerinde ayniyat saymanı olarak çalışmıştır. Tarafların gelirlerine ilişkin tüm belge ve bilgiler getirtilmeden bilirkişi mütaalasına başvurulması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, tarafların gelir bilgilerinin evlenme tarihlerinden başlayarak dava konusu taşınmazların ve aracın edinildiği tarihleri de kapsar şekilde getirtilerek dosya arasına konulması, gelirlerine ilişkin belge ve varsa diğer delilerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, toplanacak bilgi ve belgelere göre eşlerin evlenme tarihinden taşınmazlar ile aracın alındığı tarihlere kadar ayrı ayrı toplam gelirlerinin hesaplanması, aynı tarihler gözetilerek her birinin sosyal statüleri, mesleki konumları ve toplumdaki yerleri esas alınarak ayrı ayrı kişisel harcamalarının belirlenmesi, bundan ayrı davalı-karşı davacı ..."ün 743 sayılı TMK"nun 152.maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği giderler gözönünde tutularak toplam gelirlerinden düşürülmesi, böylece tarafların ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarlarının bulunması, ondan sonra eşlerin toplam tasarruf miktarı içerisindeki katkı oranlarının ayrı ayrı saptanması, bulunan katkı oranlarının taşınmazların ve aracın dava tarihindeki sürüm değerleri ile çarpılarak herbirinin katkı alacağının açıklığa kavuşturulması, böylece eşlerin ayrı ayrı katkı alacağı belirlendikten sonra davalı-karşı davacı adına bankadaki hesapda bulunan paradan, davacının hesaplanan katkı oranı esas alınarak bulunacak katkı alacağının davalı-karşı davacı ..."e verilecek katkı alacağından davacı ... yararına düşürülmesi ile davacı ..."in payına eklenmesi, bu konuda uzmanlığı bilinen bir hukukçu, bir inşaatçı, bir mali müşavir ya da muhasebeciden oluşturulacak üçlü bilirkişi kurulundan gerekçeli, tarafların ve Yargıtay"ın denetimine açık rapor alınması, ondan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
Öte yandan, davalı-karşı davacı ... tarafından açılan dava bakımından kararın gerekçe bölümünde açıklama yapılmış ise de, bu davaya ilişkin açık hüküm kurulmamış olması da usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.
Kabul şekline göre de; dava dilekçesinde ve karşılık dava dilekçesinde de belirtildiği halde evlilik birliği içinde edinilen ve 29 ada 57 parselde davacı adına kayıtlı bulunan taşınmazın bilirkişi raporunda değerlendirmeye alınmamış olması doğru değildir. Bundan ayrı, dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı halde, ıslah dilekçesinde belirtilen faiz isteğinin dava dilekçesinde talep edilen alacak miktarına uygulanarak karar verilmiş olması da isabetsiz bulunmaktadır.
Davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan dava ve karşı davaya ilişkin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve istekleri halinde 94,50 TL peşin harcın temyiz eden davacı-karşı davalı ...’ya, 603,50 TL peşin harcın da davalı-karşı davacı ...’e iadelerine 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.