8. Hukuk Dairesi 2010/656 E. , 2010/3134 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Nefsiyılanca Köyü Tüzel Kişiliği, ... ve...aralarındaki tescil davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 21.01.2009 gün ve 403/48 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, kendisine ait 142 ada 560 sayılı parselin içinde yol olmadığı halde, bir kısmının yol olarak paftasında belirtildiğini açıklayarak yol olan kısmın paftasından iptali ile adına tapuda kayıtlı bulunan 142 ada 560 parsele ilavesi suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı köy tüzel kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu yörede 15.10.2007 tarihinde kadastro çalışmalarının yapıldığını, bu tarihte dava konusu taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiğini, paftasında yol olarak gösterildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin geçmediğini gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, gösterilen gerekçe ilke olarak Daire ve Yargıtay uygulamasına uygun düşmektedir. Dava başlangıçta 04.02.2008 tarihinde harç yatırılmak suretiyle Devrek Kadastro Mahkemesinde açılmış, paftasında yol olarak gösterilmesi nedeniyle ve Kadastro Mahkemesinin görevli bulunmadığı gerekçesiyle anılan mahkemenin 14.03.2008 gün ve 2008/57 E. 2008/100 K.sayılı kararıyla dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Devrek Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, görevsizlik kararının 15.04.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Kesinleşme tarihinden itibaren HUMK.nun 193.maddesinde öngörülen 10 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye aktarıldığı görülmüştür.
Öncelikle bu tür yerler hakkında açılan davalarda dava konusu taşınmaz köy sınırları içinde ise, husumet 4721 sayılı TMK.nun 713/3.fıkrası gereğince Hazine ile birlikte köy tüzel kişiliğine, taşınmaz belediye sınırları içinde ise, aynı madde gereğince Hazine yanında belediye’ye yöneltilerek açılır. Somut olayda dava köy tüzel kişiliğine yöneltilmiş ancak, Hazine’ye yöneltilmemiştir. O halde öncelikle TMK.nun 713/3.fıkrası gereğince davanın Hazine’ye yöneltilmesi, davaya katıldıkları taktirde delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması ve böylece taraf teşkilinin sağlanması zorunludur.
Tespit dışı bırakılan ya da paftasında yol olarak gösterilen bir taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi gereğince zilyetlikle edinilebilmesi için ilke olarak tespit dışı bırakıldığı ya da paftasında yol olarak gösterildiği tarihten dava tarihine kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresinin de geçmiş bulunması gerekir. Davacının tescilini istediği yol davacıya ait 142 ada 560 sayılı parselin kuzeyinde yer almaktadır. Anılan parselin kadastro tespiti 15.10.2007 tarihinde yapıldığına göre kuzeyde yer alan ve dava konusu yapılan yolun da paftasında bu tarihte gösterildiğinin kabulü gerekir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16.maddesi uyarınca “…yol, meydan ve köprü gibi…” benzeri orta mallar haritasında gösterilmekle yetinilir. Kadastro çalışmaları sırasında böyle yerler haritada gösterilmekle bir kadastro işlemi yapılmış sayılır. Ancak kadastro tutanağı düzenlenmediğinden böyle bir işlem tespit dışı bırakma işlemi niteliğindedir.
Tescili istenen taşınmaz bitişikteki parselin kadastro tespitine göre 15.10.2007 tarihinde paftasında yol olarak gösterildiği sırada kadastro ekibi bulunduğu bir anda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4.maddesi gereğince davacı tarafından uyuşmazlık çıkarılmış olsaydı kadastro ekibince böyle yerler hakkında tutanağı düzenlemesi gerekirdi. Davacı bu yola sapmadan doğrudan Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz niteliğinde dava açmış, ne var ki paftasında yol olarak gösterilmiş bulunması nedeniyle ve Kadastro Mahkemesinin görevsiz bulunması sebebiyle dosyanın genel mahkemeye intikal ettirildiği görülmüştür. Dava süresinde ancak, görevsiz mahkemede açıldığına göre 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4. maddesi gereğince Yüksek Yargıtay ve Daire uygulamaları da gözetildiğinde, davanın makul ve uygun süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir. Kural olarak, taşınmazın tespit dışı bırakıldığı ya da paftasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi kesintiye uğrar ve tespit tarihinden sonra 20 yıllık kazanma süresi yeniden işlemeye başlar. Ancak, davanın makul süre içinde açıldığı kabul edildiği taktirde bu durumda tespitten ya da paftasında yol olarak gösterildiği tarihten önceki zilyetlik hesaba katılır. Böylece davanın açıldığı tarihe kadar kadastrodan önceki zilyetlik de hesaba katıldığında 20 yıl dolduğu taktirde diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde davanın kabulü gerekmektedir. Mahkemece keşif yapmadan, taraf delilleri toplanmadan ve öncelikle dava koşulu yerine getirilmeden yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması bu bakımdan yerinde değildir.
Davacının temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.