22. Hukuk Dairesi 2018/5647 E. , 2018/11136 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde, forklift ve kepçe operatörü olarak çalıştığını, sendika üyesi olup toplu iş sözleşmesinden yararlandığını, davacı ile bir kısım işçilerin iş sözleşmelerinin askıya alındığını, iş sözleşmesi askıda bulunan işçilerin kısa bir süre sonra davalı tarafından çağırılmaya başlandığını, ancak aralarında davacının da bulunduğu yirmi işçinin iş sözleşmesinin askıda olduğunu, davalı işverence işçilerin işe çağrılmasında toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinde bulunan kurala uyulmadığını, bunun üzerine davacının noter ihtarı ile askı haline son verilmesini talep ettiğini, davalı işverenin bu talep hakkında toplu iş sözleşmesinin 60. maddesine göre oluşturulacak komisyon aracılığıyla karar vermesi gerekirken bunu yapmadığını, bu şekilde iş sözleşmesinin davalı işverence eylemli olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesi askıya alınan yüzyirmiüç işçiden biri olduğunu, işletmenin iş durumuna ve bölümlerdeki ihtiyaç duyulan işçi sayısına göre 2011 yılı haziran ayından itibaren işçilerin küçük gruplar halinde işe çağırılmaya başlandığını, toplu iş sözleşmesinin 60. maddesine uygun olarak tüm askıdaki işçilerin işe davet edildiğini, davacının iş sözleşmesini haksız olarak feshetmesi nedeni ile işe başlamadığını, davacının toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinde düzenlenen dört aylık süreyi dikkate almadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının mevsimlik işçi olduğunu ileri sürerek uyuşmazlığın bu kapsamda çözülmesini istediği, iş sözleşmesinin askıya alındığı tarih itibari ile kıdemi daha az olan işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesinin toplu iş sözleşmesinin ihlali niteliğinde olduğu, ancak iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin kabul edilebilmesi için askı tarihinden itibaren dört aylık sürenin geçmesi gerektiği, davacının dört aylık süre dolmadan dava açtığı, bu nedenle iş sözleşmesi işverence feshedilmiş gibi talepte bulunamayacağı, iş sözleşmesinin askıya alınması ile toplu iş sözleşmesinden doğan maddi haklarının ödenmemesi, gelir kaybı doğuracak nitelikte olduğundan davacı işçi açısından 4857 sayılı İş Kanunu"nun 24. maddesinde hükme bağlanan haklı fesih halinin oluştuğu, feshe dayalı alacak davası açılmasının iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, Dairemizin 25/02/2013 tarihli ve 2012/22280 esas, 2013/3659 karar sayılı ilamıyla, “... davacının iş sözleşmesi 04.05.2011 tarihinde askıya alındığı, davanın ise toplu iş sözleşmesinde işverene tanınmış olan dört aylık süre dolmadan 02.08.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. İşverenin davacıyı işe çağırıp çağırmayacağı ancak dört aylık sürenin dolmasından sonra belli olabilir. Bu süre dolmadan askıda olan iş sözleşmesinin feshinden söz edilemeyeceğinden davacının feshe bağlı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken belirtilen yönler dikkate alınmadan yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararının davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2018 tarihli ve 2018/22-159 esas, 2018/485 karar sayılı ilamıyla, mahkemece ilk karardaki gerekçe ile direnme adı altında verilen karardaki gerekçenin farklılık taşıdığı, bu halde direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın yeni bir hüküm niteliğinde olduğu, hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu gerekçesiyle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca, yazılı gerekçeyle dava dosyasının Dairemize gönderilmesi üzerine, yapılan inceleme sonucunda;
İşyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesinin 60. maddesinde, davacı ve aynı durumda olanların mevsimlik işçi olarak nitelendirildiği; bu işçilerin iş sözleşmelerinin askıya alınması ile işe çağrılma usul ve esaslarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Maddenin son bendinde, 4 ay içerisinde madde metninde belirtilen esaslar dahilinde işe davet edilmeyen işçilerin, müracaat etmeleri halinde, iş akitlerinin işverence feshedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir.
Davacının iş sözleşmesinin 04/05/2011 tarihinde askıya alındığı, davanın ise toplu iş sözleşmesinde belirlenen dört aylık süre dolmadan 02/08/2011 tarihinde zamansız açıldığı sabittir. Gerek bozma öncesi hükümde ve gerekse bozma sonrası hükümde, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebeplerle feshedildiği kabul edilmiş ise de, bu değerlendirmenin dosya içeriğine uygun olmadığı; keza dava dilekçesinde, iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı sebeple feshedildiği şeklinde bir iddianın bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla, bozma sonraki hükümde gerekçenin genişletilerek değiştirilmesinin, Dairemizin, 25/02/2013 tarihli bozma kararında varılan neticeye bir etkisi yoktur.
Her davanın, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gereklidir. Dava tarihi itibariyle, dört aylık süre dolmadığından, askıda olan iş sözleşmesinin feshinden söz edilemeyecektir. Bu halde, davanın zamansız açılması sebebiyle, davalı tarafça temyize konu edilen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının usulden reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde kabulle söz konusu alacakların hüküm altına alınması hatalı olup, bozma sebebidir. Keza, davacı tanıklarının açtıkları davalarda verilen, Dairemizin ve Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin kararları da aynı yöndedir (Dairemizin 25/02/2013 tarihli 2012/9562 esas-2013/3656 karar sayılı kararı; Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 08/05/2014 tarihli 2014/5891 esas-2014/10188 karar sayılı kararı).
İhbar tazminatı alacağı bakımından ise, bu alacağa yönelik talebin de yukarıda açıklanan sebeple usulden reddine karar verilmesi gerekmekte ise de; Mahkemece ihbar tazminatı alacağının esastan reddine karar verildiği ve söz konusu 19/07/2013 tarihli kararın davacı tarafça temyiz edilmediği dikkate alındığında, aleyhe bozma yasağı kuralı uyarınca, ihbar tazminatının esastan reddine ilişkin hüküm kısmı bozma sebebi yapılmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.