11. Hukuk Dairesi 2017/1520 E. , 2018/7023 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ . HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 16/11/2016 tarih ve 2015/634 E.- 2016/1211 K. sayılı dosyasında verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair davada ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 23/01/2017 tarih ve 2017/14-2017/19 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 1/3 hissedarı olduğunu, müvekkilinin bilgi alma, inceleme ve işyerine girme hakkının diğer hissedarlar tarafından engellendiğini, 25/11/2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının ... 416/1 çağrısız olarak yapıldığını, toplantıda hazır bulunanlar listesindeki imzanın müvekkiline ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, şirket kazancından pay verilmediğini, bu durumların haklı nedenle fesih talep edilmesi için sebep oluşturduğunu ileri sürerek davalı şirketin feshine, bu talebin reddi halinde davacının 1/3 hissesinin gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın makul süre içinde açılmadığını, davacının şirket işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğunu, yasal haklarını serbestçe kullandığını, şirket kararlarını bildiğini, dava açıldıktan sonra da iş yerine gelerek çalışmalara katıldığını, toplantıda atılan imzaların davacıya ait olduğunu, elde edilen kârın yatırıma yönlendirilmesi sebebiyle kâr payı dağıtılmadığını, şirketin feshinin talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketin rayiç emsal gerçek değerinin 1.033.094,35 TL olduğu, davacının şirketteki payının gerçek değerinin 344.364,78 TL olarak hesaplandığı, davacının davalı şirket ile ilgili ... 636/III. maddesine dayalı şirketin haklı sebeple feshine yönelik somut kanıt ve belgeleri bulunmadığı, davacının 25/11/2014 tarihli ortaklar kurulu toplantısına katılamaması ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sarsılması nedeniyle fesih ve tasfiye yönünden haklı bir sebep olabilir ise de şirketin ticari faaliyete devam etmesinin gerektiği, şirketin ekonomik ve ticari değerinin bulunması, şirketin devam etmesinin diğer
ortaklar yönünden daha ekonomik ve rasyonel olduğu gerekçeleri ile davacının şirketten çıkarılmasına, şirketten çıkartılan davacının payının gerçek değeri olan 344.364,78 TL ayrılma akçesinin davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından çıkma payı açısından karar tarihine en yakın değerin tespiti için ek rapor alınması için itirazda bulunmalarına rağmen mahkemece ek rapor alınmadan karar verilmesi, menkul ve gayrimenkullerin değerinin fahiş olduğuna yönelik itirazların mahkemece dikkate alınmaması yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesince dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında davacı ortağın ayrılma akçesinin karar tarihine en yakın tarih itibari ile davalı şirketin gerçek değeri üzerinden belirlendiğinin kabulü gerektiği, hükme esas alınan rapor gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, davacının itirazının gerekçelerini açıklamadığı, herhangi bir somut emsal değer gösteren belge sunmadığı, soyut itiraza karşı mahkemenin ek rapor almadan davayı sonuçlandırmasının isabetli bulunduğu gerekçeleri ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte ve halen yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları; asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Keza Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde, denetlenen mahkeme kararının, belirlenen maddi vakıa kapsamında uygulanan usul hukuku ve maddi hukuk kurallarının olaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, Yargıtay tarafından re’sen bozma sebebi teşkil edecektir. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda, ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçe kısmında, davanın davalı şirketin haklı nedenle feshi istemine yönelik olduğu kabul edilmiş ve davacının haklı sebebin varlığını somut delillerle ispat edememiş olduğu kabul edildikten sonra, bu gerekçeyle çelişki oluşturacak şekilde, bu defa davacının, davalı şirketin ortaklar kurulu toplantısına katılamamış olması haklı nedenle fesih sebebi olarak kabul edilerek, fesih yerine davacı ortağın payının bedeli ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmasına karar verildiği görülmüştür.
Kararın davalı yanca istinaf edilmesi üzerine inceleme yapan ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş ise de, mahkeme kararının gerekçe kısmının gerek kendi içerisinde ve gerekse gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki içermesi nedeniyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödenen peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.