
Esas No: 2010/499
Karar No: 2010/3117
Karar Tarihi: 10.06.2010
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/499 Esas 2010/3117 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 28.07.2009 gün ve 881/1155 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak ... üzerinde kayıtlı bulunan 6344, 6883,6884 ve 10884 parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne, dava konusu parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu parseller, 4753 sayılı Kanun uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu tarafından ... adına oluşturulan 31.07.1963 tarih 190, 763 ve 764 sayılı tapu kayıtları kapsamında kaldığı açıklanarak 1991 ve 1993 yıllarında davalı ... adına tesbit edilmiş, 12.07.1999 tarihinde hükmen davalı ... adına tescil edilmiştir.
Dava; belirtme öncesi nedenlere dayalı TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına uygun olmadığı gibi yapılan araştırma ve inceleme karar vermeyi yeterli değildir. Dava konusu 6344 ve 6884 parseller, 1962 yılında Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında, orta malı veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden işgal yoluyla elde edildiği açıklanarak ... adına belirtilmiş olup, komisyon paftasında doğu sınırı mera olarak gösterilmiş, 1991 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ise bu yön paftasında boşluk olarak gösterilmek suretiyle tesbit dışı bırakılmıştır. Yerel bilirkişi ve tanıklar 6344 ve 6884 parsellerin 60-70 yıldan fazla süreyle tarım arazisi olarak ekilip biçildiğini bildirmişler ise de, ziraatçı uzman bilirkişi, 6344 ve 6884 parselin %18-20 eğimli olduğu, uzun yıllardır tarımsal amaçlı olarak kullanılmadığını ve hali arazi niteliğinde bulunduğunu bildirmiştir.
Bu açıklamalar karşısında bilimsel verilere dayalı olarak düzenlenen uzman ziraat bilirkişi raporuna değer verilerek bu parseller yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken takdiri delil niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık açıklamalarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu 6883 ve 10884 parseller hakkındaki temyiz itirazlarına gelince; mahkemece bu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir. Dava konusu 6883 ve 10884 kadastro parsellerin dayanağı olan 1121, 7277, 7278 ve 7279 nolu komisyon parselinin belirtmesinde, çevresinde bulunan parsellere uygulanan vergi kayıtlarının sınırlarının sabit olmamasından istifade edilerek orta malı ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden genişletilerek elde edildiği açıklanmıştır. Mahkemece dava konusu parsellerin çevresinde bulunan 10088 ve 10893 kadastro parsellerinin belirtmesine esas olan 1938 tarih 3320 ve 3246 sayılı vergi kayıtları ile 6883 parselin çevresinde bulunan taşınmazların belirtmesine esas 1937 tarih 3650, 3651 ve 3652 sayılı vergi kayıtları getirtilerek dava konusu taşınmazlar yönünü ne, kim ve neyi gösterdiği üzerinde durulmamış, bölgeye ait mera norm kararı ile haritaları getirtilerek öncesinin mera niteliğinde olup olmadığı ve meradan elde edilen yerlerden bulunup bulunmadığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
Komisyon paftasına göre dava konusu taşınmazların yakın çevresinde orta malı mera, kadastro paftasında ise, boş ve hali olarak tesbit dışı bırakılan alanlar bulunmaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile, dava konusu taşınmazların öncesinin orta malı mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim mera olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim mera başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin anılan nitelikte tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi ve İl Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8 maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tesbit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, meradan yararı bulunmayan komşu köylerden seçilecek yaşlı ve yansız yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının HUMK.nun 258.maddesi uyarınca usulüne uygun davet edilerek aynı kanunun 259.maddesi uyarınca taşınmaz başında yeniden keşif yapılmak suretiyle teknik ve ziraat yüksek mühendisi bilirkişiden denetime açık rapor alınması, çevre parsellere ait yukarıda tarih ve numarası belirtilen vergi kayıtları getirtilerek dava konusu taşınmaz yönünü ne ve nasıl gösterdiklerinin tesbiti, nizalı taşınmazlar ve çevreleyen komşu taşınmazların mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun şekilde araştırma ve inceleme yapılmamış olması isabetsiz görülmüştür
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.